Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Penguenler ‘İcraatın İçinden’ Yayınından Daha Zararsızdı...

18 Şubat 2014 Salı

Siyasete renk katmak umudu ile araya sokuşturulan sosyal içerikli magazin haberleri, çocuklar için savaşlardan canlı yayınlar kadar kötü örnekler oluşturuyor... Bilindiği üzere halkın büyük bir çoğunluğu çoluk çocuk aynı odaları, televizyon kanallarını paylaşıyorlar... Son örneklerde sokağın ortasında kalabalığın içinde karısını bıçaklayan koca, sonunda tepki veren vatandaşlar tarafından durdurulmak istenirken bu kez lince dönüşen öfkelerinin görüntüleri yansıyor... Bir başka haberde polisi vuran suçlunun içinde bulunduğu arabada linç girişimi; polis barikatını zıplayarak aşıp linç eylemini gerçekleştirmeye çabalayan vatandaş... Bu tür haberlerin sonunda bilimsellik adına birkaç cümleyle konuşturulan uzmanların toplumdaki bu çoklu nedenlere dayalı öfkeyi birkaç cümle ile anlatamama çabaları...
Zaten ana akım medya dediğimiz haber kanallarında yayın akışının çoğunluğu “İcraatın İçinden”e, pardon bir yolu bulunup, açılış, toplantı.. gerekçeli çoğunlukla Başbakan Erdoğan’ın kendisinin, bakanlarının konuşmalarına tahsisli... Gazeteciliğin, haberciliğin tüm ilkeleri ayaklar altında... Pazar günü örneğin İstanbul’da çok uzun soluklu, on binlerin katıldığı bir eylem söz konusu iken... Fenerbahçelilerin çok etkin, çok renkli muhalefet sayılabilecek çoklu örgütlenmeyi içine almış saatler süren protesto eylemlerinde sansürde ustalık örnekleri verildi... Sözde canlı yayında bağlanan habercilerin bile etkinliğin havasını verebilecek, protesto içeriklerini slogan ve pankartlarla yansıtacak görüntüleri yoktu. Trajikomik, on binlerin eyleminde kalabalıkların algılanmasını yok etmeye yönelik, büyük olasılıkla yürüyüş başlamadan önce çekilmiş, trafiğin işlediği, yaya kaldırımlarında toplananların görüntüleri verilebiliyordu... İktidarın kirli çamaşırları, adaletin katledilmesinin çarpıcı, algılatıcı örnekleri etkin medya sansürü ile toptan silinmişti..
Zaten zamanlama çarpıcı, yürüyüşün başladığı aynı saatte Başbakan’ın günde birkaç posta verilen etkinlikleri arasında 1.5 saati kapsayan canlı yayını devreye girdi. Sonrası bilindiği üzere tüm ana haberlerde önde bu konuşmada verdiği mesajların yeniden yeniden tartışılması gündemde idi. Eh bilindiği üzere de tüm muhalefet örgütlülükleri aynı potada, on yıllık iktidar ortaklarının ve dış odakların güdümünde suçlamasını öngören bir algılama kampanyası, takılı plak işlevi için beyinlere kazındı... Başbakan Erdoğan bir kez daha kendini aşarak toplumda öfke, cepheleşme, iktidarlarına yandaşlık yapmayan her kesimi, çıkışı, düşman, hain ilan eden üslubu ile tehdit, şantaj yöntemlerini geliştirmiş olarak suçladı durdu..

***

Derinleşen bir cepheleşmeye, öfkeye çeken stratejilerinde besbelli iktidarlarını koltukta tutmanın ötesinde ölçü, ilke kalmamış. Zaten ara haberlere sıkıştırılan, giderek sayıları artan küçük küçük haberlerde, Türkiye’nin her yerinde cepheleştirilen, düşmanlaştırılan tarafların her karşılaşmada nasıl şiddetli çatışma, öfke yumağına çekildiklerinin örnekleri var... Korkunun, umutsuzluğun katlandığı sürüklenişte, kafalarda “İslam dünyası, Ortadoğu’daki içi savaşlara mı çekiliyoruz” sorgulaması egemen...
Hani “Alo Fatih” hattının deşifre olması sonrası medyadaki iktidarları şantajları, holding ilişkileri, kirli çıkarlar, ihaleler bağlantıları sorgulamaları ile medyanın hali pür melali masaya, tartışma gündemimize taşınmıştı ya... Ulusal ve uluslararası medya örgütlenmeleri ortak koro olarak Türkiye’deki rejimi, demokrasi olan ülkelerin ötesinde çoğu diktatörlüklerden de daha geriye bir tabloda basın özgürlüğünün katledildiği haller sayısız raporlarla gündemimize taşımışlardı ya... Sanki sorunların tartışılması, medyamızın hallerinin, kirli ilişkilerin, baskıların boyutlarının ortalığa saçılmaları ile bir şeylerin düzelebileceği umudu doğmuştu ya...
Pazar gününün çarpıcı gündeminde iyice sergilendiği için gözlemlemek, kıyaslamak çok çarpıcı oldu... Gezi’nin sansür edilmesinde geçerli yöntemlerle Başbakan’ın saatler süren canlı yayınlarına, sayısız belgesel eklendi, “Caddeden yükselen çığlık” sadece adalet için haykıran on binlerin ortak sesi yok sayıldı. Önceki günü yine ana akım medya dün tartışırken de iktidarlarının, Başbakan’ın göstermek istediği pencereden her gerçek çarpıtılan boyutları ile tartışılıp durulurken on binlerin pankartlar, sloganlarla aynı gündemler için dile getirdikleri, ortak güçlü sesleri duyurulmadı... Ali İsmail ile simgeleşen dövülerek öldürülenin hesabının sorulmamasında işlemeyen adalet, iktidar sorumluluğu en azından bir cephe için aklanıp paklanmaya çalışılırken... Kanıtlanamamış çok tehlikeli provokasyon işlevi, tehdidi olan çocuklu, türbanı kadına taciz, camide içki içilmesi varmış gibi inandırılmak istenenler için kapılar açık tutuldu...
İtiraf ediyorum Gezi’yi sansürleyen penguenler, Cadde’den yükselen çığlığı göstermemek için art arda eklemlenen önceki günün belgesel yayınları, tekmili birden, “icraatın içinden” canlı yayınlarından, ana haberlerden daha az zararlı, yıkıcıydılar...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları