Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Köy yanıyor Babo taranıyor...

22 Eylül 2018 Cumartesi

Annemin, anneannemin Rumeli aksanı ile yeri geldikçe kullanmayı çok sevdikleri bu özdeyiş, onların sesleri ve anıları ile belleğimde hep canlı kaldı. Galiba ben de şimdi onların yaşlarında benzer çelişkili uç örneklerle yüzleştikçe, aynı özdeyişi çok benimsemiş olarak bugünkü yazımın başlığına almazlık yapamadım..
İki gündür yüzde doksan beş üstü Saray denetiminde medyamızın televizyonlardan ana haberleri içinde verilen canlı yayınlarda, elbette yazılı medyalarının manşetlerinde, haftalar öncesinden başlatılmış reklamlar, ön söyleşiler katkılarında, kuşkusuz elde olmadan heyecanlanmış, etkilenmiş, gururlanmış olarak “Teknofest” coşkusundan üzerinize düşen payı almışsınızdır.. Görüntüler eşliğinde her ayrı saat dilimi için yüz binlerin katkısından söz edildiğine göre de, ücretsiz bu görkemli festivalin gönüllü maliyetlerini karşılayan işveren grupları için dudak uçuklatıcı harcamalı bedelleri söz konusudur.
İstanbul koşullarında en uzak köşelerden raylı sistemler henüz tamamlanmamış olarak kitleleri taşımanın maliyeti yeter. Dört günlük hem havada hem karada milli teknoloji hamlelerimizin ürünleri ile birlikte pilotlarımızın yetenekleri, sanatçıların konserlerini bir bütünlük içinde düşünün. Festivalin organizatörlerinden Selçuk Bayraktar açılışa eşi Sümeyye Erdoğan ve kızı ile birlikte katılmış, öncesi söyleşilerinde de vurguladığı üzere, ağırlıklı üniversite öğrencilerimiz, her yaştan gençlerimizin bilime, teknolojiye, havacılık tutkusuna aşılanmalarını hedeflediklerinin altını kalın kalın çizmişti..
Bilemiyorum yaşam deneyimleri, toplumsal birikimleriyle, her yaşta her koşulda gerçeklerin peşinde olma çabası içinde, insan odaklı pencereden, her şeyin kutsal insan hakları için olduğu kutsalından bakabilme yetisini önde tutma çabası içinde olanlar.. Ekonomik, sosyal, siyasal sorunlara, insanlık, hak-hukuk-demokrasi, çoğunluğun dünyasından ödetilen bedellere göre, barış cephesinden, medyatik güdülemeleri aşabilmiş olarak bakabilmeyi başaranlar.. “Hayaller gerçek oldu, dünyada ilk..” soluksuz vurgulamalarıyla.. bir yandan yolcu uçağını en alçaklara indirebilen, yanlarında eşlik edebilen jetlerin pilotlarıyla, insansız hedefe ulaşan, araçların yüzde yüz yerli üretimleriyle sağlanan terör operasyonlarının başarılarıyla duyulan gurur yanında.. Söz konusu görkemli şovun bir boyutu ile de şovu düzenleyen şirketlerin ürünlerinin dünyaya pazarlanmasında reklam katkılarını atlamışlar mıdır?

***

Kuşkusuz yazımın başlığındaki özdeyiş, köyün yanıyor olması gerçeğinden habersiz saçını tarayan aile büyüğü algısı ile anlatılmak istenen çelişkinin çarpıcılığının konusu, tek başına, Saray odaklı medyatik güdüleme görkemli şovu, Teknofest hovarda harcamalarının, tüm kamu kuruluşlarına tasarruf etme uyarılarının yapıldığı, kriz süreci, doların yükselişi, önlenemez şirket iflasları, halkın yere çakılmakta olduğu yaşamın dibe vurması, yoksullaşma, işsizliğin patlaması.. süreçleriyle çakışması ile sınırlı değil.. Saray’ın bir damadı ve kızı bu şovun ev sahipliğini yaparken, öteki damat ekonomiden sorumlu olarak dünyaya, öncelikli Amerikan iş dünyası da olmak üzere, ekonomide krizi önlemeye yönelik alınan ciddi önlemleri anlatmaya çabalamıyor muydu? Dışardan yatırım desteğine, güvence verecek ekonomik önlemler paketini sunmuyor muydu?
Hele adı geçen, 29 Ekim’de açılması sözü verilmiş havaalanı inşaatının içinde, işçiler üzerinden işletilen çağdışı uygulamalarla ortaya çıkan tablo, dram görülmezken.. Bırakın bu çapta ileri teknolojili dünyanın süper havaalanı inşaatında olması gereken çağdaş çalışma koşulları, sendikal hakları.. Havaalanı inşaatını üslenmiş uluslararası iç ve dış dev, içerdekileri yakinim konumunda ortaklığın İGA ile içerdeki bizce iyi bilinen TAV’ın benzeri, bu kez dev alanda hizmet yapacak yine uluslararası dev konsorsiyum UNIFREZ arasında yaşanan aynı güne düşen pazarlıkları duyduk mu? Hani kamuoyuna sadece özünde 2.- 3.-4. eller bazında taşeronlarda çalıştırılan işçilerin kuralsızlıkta ne ölçüde düşük ücretlerle, olumsuz koşullarda çalıştırıldıkları hakkında sadece dışarıya taşan patlamalar üzerinden kimi örtbas edilemez dramları biliyoruz. Ölümlü kazalar, direnişler gerekçeli vahşi gazlı operasyonlar, tutuklamalar.. üzerinden gecikmelere günah keçisi yapılmaları var. Dışarda yüz '62inler, içerde gecikmelerin hesaplaşmasında üretimin patronaj kararlarıyla durdurulduğu saatler çakışması da var. Kanıtı, tanığı, açıklaması.. yok elbet...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları