İşçi Sınıfına Selam...

24 Ekim 2013 Perşembe
Türkiye Barolar Birliği, dün yıllardır
var oluş, yaşam, çalışma koşullarını
unuttuğumuz Türkiye işçi sınıfına anlamlı
bir selam çaktı...
“THY Grevi Bağlamında Uçuş Güvenliği
ve Çalışma Barışı Sempozyumu” taşıdığı
haber değeri ile güdümlü medyamızda
sansürlenmeyip hak ettiği yeri alsa..
Halkımız, kamuoyu, genelde işçi sınıfımız,
özelde THY çalışanlarının sendikalaşma,
toplu pazarlık, grev haklarının nasıl
gasp edildiğinin kimi çarpıcı örneklerini
öğreneceklerdi...
THY’nin, siyasi iradenin kendi
çıkardıkları yasalar da dahil, hak-hukuk
tanımazlıktaki, gözü kara gidişine, “Bu
kadarı da olamaz” isyanından öte, işçi
haklarının çökertilmesinde hukuksuz,
diktatoryal operasyonların dudak uçurtan
örnekleri duyacaklardı...
Ne işe mi yarar?
İşçi sınıfının kendiliğinden haklarını
arayabilen örgütlülükten vazgeçip biat
kültürüne, sadaka düzenine teslim
olmadığı gerçeğini ortaya koyar. Tek tek
sendikaları, işçileri kıran, haklarının gasp
edilmesini getiren olaylardan çıkarılacak
derslerle işçi sınıfı bilinci, örgütlülüğünün
önünün sil baştan açılması, yolunun
çizilmesinde sil baştan ufuk açar...
Barolar Birliği’nin insan hakları,
demokrasi, hukuk devleti düzeni, yargı
bağımsızlığı ile işçi hakları, sendikal
haklar arasındaki ilişkiyi taşları yerli
yerine oturtarak gündeme taşıması, işçi
haklarının savunulmasında sorumluluk
üstlenmesi bize özgü bir durum,
zorunluluk...
İşçinin hukuk yoluyla hak araması
olanaksız... Baroların kapı önlerinde,
en çaresiz işçilerin, işlemeyen hukuk
düzeninde son çare, çırpınışlarının
kuyrukları var. İktidarlarının 10 yılı aşkın
yönetiminde sendikal, özgür toplu pazarlık
örneği yok. Hak için direnmeye kalkışan
sendika ya yandaş sendika ya da hakhukuk
dışı icraatlarla kırılmış. THY grevi
son örnek; greve çıkan işçilerin yerlerine,
yasalar çiğnenerek, binlerce polisin
eşliğinde, önceden hazırlanmış yeni işçiler
alınıyor. Çok çıplak yasal suç, grev kırıcılık
yargı kararları ile bile sabit.
Bir de sayısız, yargı bağımsızlığının
ortadan kalkışı ile ortaya çıkan
haksızlıklar, hukuksuzluklar var. Kazara
sendika gibi durmaya çalışan, işçi hakkı
arayan sendikaların ömrü, kaynakları,
enerjisi mahkeme kapılarında aşındırılıyor.
Evet medya sansürü, sendikal
örgütlülüğün, sınıf bilincinin dibe vurması
ile milyonlarla işçi benzer sorunları,
çalışma haklarındaki çaresizlikleri,
birbirinden habersiz yaşıyor. Aslında
bireysel, işyeri düzeyinde kimileri daha
dayanışmalı direnişler sanılandan güçlü,
parçalı... Eskiyi yaşamış olarak “Ben
bu filmi daha önceleri de görmüştüm”
diyesim geliyor. Yeni bir dipten dalganın
ön habercileri...
Bu diktatoryal gidiş bir yerlerden kırılıyor
mu ne? Bugün bilerek en heyecanlı
yerinde, en başından kısa kesiyorum.
Galiba köşenin adına yaraşır, gündemde
“İşçinin Evreninden” de yeni filizler boy
gösteriyor...


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları