İnançlar, değerler, siyaset üzerinden kirlenmenin böylesi..

13 Ekim 2020 Salı

Medyanın, hukuk devleti ilkelerinin halen işler sayıldığı ülkelerde bile, uç noktalarda toplumları güdüleme gücünün katlandığı dünyamızda, siyasal, sermaye güçlerinin kirlenmesi, giderek kuralsızlaşan düzenin yoksun ve yoksulları ezmesi kaçınılmaz boyutlarda.. Dünya ölçeğinde otoriterleşme, köklü demokrasileri olduğu bilinen ülekelerde bile ağır kırılmalar, fiili haksızlık, hukuksuzluklar, insanlığı ezen boyutlarda katlamışken.. Otoriterleşmeye açık ülkeler, diktatoryal yönetim yapılarında işler vahim boyutlara varmış bulunuyor..

Hele de baskın inançlar, şeriat kurallarının geçerli kılınabildiği ülkeler ya da doğrudan geçerli kılınmış otoriter yönetim modellerinde ipin ucu sınırsız kaçmışken.. Günümüzde bir de minnacık virüsle henüz baş edilmede yeterli formüllerin üretilememesi bahane, ülkeler ölçeğinde milyonlar, dünya ölçeklerinde milyarlarla insana ödetilmesi olağanlaşıyorken..

Ülkemizde dayatılanın koşulları, kuşkusuz gerçekten en yoksul, en çaresiz ülkelerden farklı olmalı değil mi? Üstelik kültürlerin geçiş ülkesi, en son Cumhuriyet kazanımlarından beslenmiş olmaktan kaynaklanan, avantajlarımız bile varken. Oysa bizim iki ana kaynaktan beslenen, çok derin iki özel defomuz da var.. Dünyada bir benzeri akla getirilmemiş, geçerli kılınmamış bir ucube, adı başkanlık rejimi, kendisi partili başkanlığı da yaratabilmiş bir modelimiz var.. Referandum sonuçları tartışmalı dahi olsa, uygulama modelinde ülkeyi Saray, tekadam rejimi olarak kararnamelerle yönetebilme formülleriyle, (ne deve ne de kuş) örneği.

Durumlara göre başkan, cumhurbaşkanı, yok hükmünde Meclis yapısıyla, içerikleri bilinmeden, Cumhur İttifakı oyları ile geçirilen yasama erkine aykırı yasa niyetinde kararnameleriyle, sabahtan akşama son dakikada lütfedilip duyurulan tekadam rejimi icraatlarıyla yıllar geçiyor.. Aynı Cumhur İttifakı üzerinden, siyasal İslamcılık adına, dinle, ahlakla bağdaşmasını unutun, inanç dayanışmasının kirli çıkarlar adına kullanılabiliyor olması gerçeği ile yüz yüze kalmamız cabası..

***

 Kimi sonuçlardan çok ama çok fazla kirli kokular ortalığa saçıldığında ancak kimi geri adımlar atılıyorsa da.. Zamanın geçişi, iktidar erki icraatlarının uygulanışları içinde, birbirlerinin kopyası gibi yeni yeni haksızlık, yolsuzluk, haksız, hukuksuz yeni yeni ihalelerin gerçekleriyle yüzleşiveriyoruz. İhale yolsuzluklarını saptayan yasal en üst denetim kurumlarının haberlerinin verilmesinin suç yapılmaya kalkışıldığı günlere geldik. Haksız, hukuksuzluklara ilişkin üst yargı kurumlarının kararlarına uyulması hak getire, kurumların denetim haklarının ortadan kaldırılmasının formülleri için, yasa niyetine, yamalı bohça olarak doldurulmuş toplu metinler içinden yeni yeni düzenlemelerin içinden “yeni yeni kuşlar!” çıkıyor. 

Sonuç olarak ülkemizin gelmiş olduğu iddialı konumda, kurumların varlığı, işlerliği tastamam görünüyor ya.. Biz en sıcak en yakıcı gündemler üzerinden siyasi cephelerle de yetinmeyerek, toplumun tüm uzmanlık taraflarını bir araya getirmiş olarak, gerçekten uzman kişilerini çok ama çok demokratik, özgür iradelerine dayalı, donanımlı görüşlerini 24 saat boyunca dinlemeye çalışarak, hangi konuda hangi gerçeklerin yaşandığını öğrenmeye, doğrulardan yana saf tutabilmeye çırpınıp duruyoruz..

Gerçek şu ki karabasan olumsuz gelişmelerin belgesi haberlerde azalma olacağına patlama yaşanıyor..

***

Mustafa Pamukoğlu’nu uğurlarken

***

İşte tam da bu ortamda, ülkemiz adına, bu ülkede yaşayanlar adına, çok ilkeli, güçlü, değerler savaşımı vermiş bir sevgili dostu daha yitirmiş olmanın gerçeği ile yüzleşmek, insana daha bir ağır geliyor.. Cumhuriyet çatısı altında çok zorlu günlerde, çok ilkeli, yürekli duruşuna, çabalarına tanıklık ettim. Meslek birikimi, başarıları ile çoğunluğun çıkar cephesine kolaylıkla hizmet etmeyi seçtikleri koşullarda Pamukoğlu, insanların canını yakan rüzgârlara karşı durmayı seçmişler safında hep dik durdu. Bireysel sorumluluğu aramaksızın, mesleğinden gelen etkin gücü, savunduğu değerler, doğrular adına insanlardan yana, yararlı kulanabilme yolunda, hiç yorulmadan, yaşamın her alanına dönük kullanabilmek için çırpınıp durdu.

Cumhuriyet gazetesinin iflastan çıkılmış en zorlu günlerinde, vakfının, Berin Nadi - İlhan Sulçuk yönetimlerinin yanında çabaları unutulamaz.

 O aslında Cumhuriyet devrimleri, kurumlarından yana, sanatı da kapsıyor olarak sosyal, toplumsal pek çok kurumun sorumluluğunu yüreğinde duyarak, gönüllü çalışmalarıyla verebildiği desteklerin hiçbirinden kaçınmadı. O kadar çok, o kadar anlamlı katkılarına tanıklık ettik ki.. Çıkarları adına kirlenenlerin patlamasının yaşandığı bir düzende, rüzgâra karşı yürekli savaşımını yadsıyanların olduğunu da görebiliyorum.. İyi ki çoğunlukta olmasalar da onun gibiler bu dünyada insandan, haktan, güzelden yana ürettikleriyle, sevgiyle, saygıyla anılarak hep var olacaklar.. Işıklar içinde yatsın.. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları