Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İktidarlarının otoriterlik kıskacı

27 Mayıs 2017 Cumartesi

Brüksel’de NATO’nun yeni karargâhının açılış töreni liderler ilişkileri, magazin odaklı haberlerle öne çıktı. Kim kimi iteleyerek fotoğrafta ön planda yer aldı, kim kimle kaç dakikalık ikili görüşme yapabildi. Belleklere kazınan en önemli karar NATO’nun IŞİD ile savaşta doğrudan rol alacağı oldu. Türkiye boyutunda ise Erdoğan’ın, ABD, AB liderleri ile AB üyelik ilişkileri, öne çıkmış Irak-Suriye politikalarında bizim için sorun terör örgütleriyle işbirliği, Yugoslavyalaştırma, haritalarla parçalanma projeleri, göç-üs ilişkileri... FETÖ’cü darbecilerin kollanması, iade edilmemeleri, Türkiye’nin KHK’ler üzerinden hukuk devleti, demokrasi.. sorunlarına dönük ağır eleştirilerine sert yanıtları ile, çözüme yönelik beklentilerin diyaloglarından alıntılar vardı..
Kuşkusuz sorunlar yumağında sonuçlara yönelik yönlenmeler, kararlara ilişkin çok az ipucumuz var. Ülkelerin, liderlerin, kurumların kararları bir bir somut eylemleri ile, siyasetin yaldızlarıyla süslenmiş açıklamaların sonuçlarını, gerçekleri görüp ayacağız.. Ortak algı, sunumlara bakılırsa Ortadoğu bataklığında IŞİD ile savaşta artık bir biçimde NATO işin içinde olacak, Türkiye AB ilişkileri de koparılmayacak. Ülkemiz yorumcuları NATO’nun katkı yapması kararını olumlu karşılamakla birlikte, ABDAB- Rusya merkezli bizim için terör örgütü sayılanlarla işbirliğinin olabilecek yeni boyutları, sonuçlarına ilişkin kaygılarını dillendiriyorlar. AB’nin devam kararı verilen Türkiye ile işbirliği ilişkilerinin ise, gümrük birliği çerçevesinde keskin sınırlanmasıyla, AB’ye uzun dönemde üyelik düşünün bile yok edilmesinden öte, ortak değerler, hukuk devleti, demokrasi kriterlerinden birliktelikten vazgeçme anlamına mı geldiği sorgulanması gündemde..

***

Zamanlama çakışması olunca, “Yıllardır Türkiye’de özgürlükler için çalışıyoruz” sloganı ile 25. yıl etkinlikleri kapsamında Friedrich Naumann Vakfı’nın, “Değişim sürecinde liberal değerler”, “Türkiye-İsrail ilişkileri” başlıklı iki yetkin tarafların katıldıkları tartışmaları, başından sonlarına not tutarak izledim.. Taraf ülkelerin, AB’nin, iş dünyası sivil örgütlenmeleri, bilim insanlarının katıldıkları sunum, tartışmaları kuşkusuz sizlerle sonuç özetler boyutunda paylaşabilirim..
Türkiye’nin liderlik, siyasi erk, hükümet icraatları, yargı kurumları ile.. insan hakları, hukuk devleti, demokratik düzen, düşünce, basın özgürlüğü, çalışma hakkı.. ortak değerler kapsamında çok fazla yakınmalara konu oluşuna ilişkin örneklerle ortaya çıkan sorunların tartışmalarında; Türkiye’nin en haklı ve mağdur olduğu konularda bile kapıların kapanması noktasına gelinmesine basamak yarattığı dillendirildi. Doğrusu Türkiye-İsrail ilişkilerinin olumlu ya da olumsuz gelişmelerinde, iki tarafın İktidarları erkinin insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasi sabıklarında.. olumsuzluklarda yarışın ağır bastığı bir sonuç tabloda buluşanların ağırlığı gözlemlendi. AB üyelik ilişkileri sürecinde ise, AB siyasi erklerinin de kendi liberal değerlerinden, hak hukuktan sapma, insan haklarında çifte standart, ayrımcılık, ötekileştirme sabıkalarından, günün ruhuna uygun artışlardan örnekler dillendirildi. Amerika modelinde çok daha ağır ilkesiz çıkar ağı ilişkilerinin yeğlendiğinin örneklerle saptanmaları, hele de kılıç savaş oyunları şovlu Suudilerle son ticari anlaşmanın çarpıcı getirileri ilginçti. Amerika-Rusya-Çin-Hindistan ekonomik-sosyal-siyasal güç merkezlerinin çıkar odaklı uluslararası ilişkiler, zikzaklar ağında liberal demokrasinin gidişatı sorgulanırken, yoksul dünya odaklı ağır insan hakları ihlalleri, yoksunlaşma, yoksunlaşma ilişkiler ağında yaşanan iç savaşlar bataklığı parçalanmalarında, zengin kuzey güç merkezlerinin rolleri, terörün üretilmesi koşulları dillendirildi.
Sadede, Türkiye’nin durumuna gelirsek.. Türkiye’deki hukuk devleti düzeni, insan hakları ihlalleri, liberal değerler erozyonu, ABD başkanlık modeli standartlarının bile, hele de AB liberal demokrasi değerlerinin çok ağır gerisine düşmüştü. Türkiye- AB ilişkileri bağı, ortak çıkarlar adına yok sayılamazdı. Ancak ilişkilerin devam kararının çerçevesi günün koşullarında üyelik, siyasal birliktelikler çerçevesinde tutulamazdı. Olsa olsa gümrük birliği çerçevesinde, ekonomik odaklı birliktelik, ortaklık ilişkilerinden yola çıkılabilirdi..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları