Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Fotoğraflı Halep, şehitlik dersleri...

20 Aralık 2016 Salı

En usta ellerden bir film senaryosu, fotoğraf kareleri olarak yan yana getirilse bu kadar çarpıcısı, ders vericisi hem insanlık, hem de insanlığı yok etme amaçlı tersine amaçlar adına bu kadar ders verici içeriklisi yaratılabilir miydi? Hem de insanların umutsuzluk, çaresizlik, korkuyla, şiddet dozu yükselen bireysel, toplumsal depresyonlarının katkılarıyla, daha çok evlerine kapandıkları, televizyon ekranlarına takılıp kaldıkları bir hafta sonunda, eşzamanlı yayınlarda, bir arada öncelik alıyor olarak..
Dünyanın demokrasi, çokkültürlü yaşamda en ileri sayılabilecek uygarlık çizgisini yakalamış, günümüzde yitirme sancıları da yaşanan Avrupa topraklarında, kötüye gidişin, kazanılmış evrensel insan hakları, değerlerinden geriye çekilişin çok anlamlı, acımasız örneğini oluşturan Tito Yugoslavyası’nın, bir emperyal Avrupa siyasal kirli çıkarlar paylaşım projesi olarak gündeme sokulan parçalanışı senaryosunun çok acımasız bir yeni kopyası gibi.. Bana göre izleyebildiklerim arasında en başarılı anlatan, hâlâ etkisinde olduğum bir filmin senaryosu ve fotoğraf karelerinin, vahşet boyutunda katlanmış halini, bu iç içe yaşadıklarımız, tanıklıklarımız, ne yazık ki film sahnesiyle değil, öylesine acı gerçeklik olarak yansıtıyorlar ki..
Haber yayınlarında sadece küçük çocuklarımızın dünyalarını kâbusa çevirmemek adına değil, kendileri adına dayanamayarak düğmeye basanlar hızla artmakta. Koruduğumuzu sandığımız küçücük çocuklarımız, torunlarımız ise ellerinde en ileri bilişim teknolojisinin telefon ve iPad’leri ile oynarken, aralarında çocukça düşler kuramayacak, oyun oynamayı unutacak kadar karamsar, korumalı evlerinin içinde ışıksız uyuyamayacak konumda, en sıradan bir ses duyduklarında kâbus senaryoları yazma noktasındalar...

***

Bende iz bırakan Balkan katliamlarını anlatan incelikli film senaryosunun ilk karesi Bosna katliamında çekilmiş olan bir fotoğraf karesinin dünya birincilik ödülünü alışıile ilgili. Ödülü alan gazeteci ünlü oluşunun ardından doğduğu ülkeye, Makedonya’daki köyüne uğrar. Köyü çatışmalar bağlantılı Sırplar ve Arnavutlar olarak, elbette Hıristiyan-Müslüman ayrımcılığı ile katlanmış olarak ikiye bölünmüştür. Platonik çocukluk aşkı Arnavut kökenli annenin çocuğunu bu çatışmada ölümden kurtarmaya yönelik birlikte yaşanan trajediler zincirinin halkaları arasından, her şeyi en çıplak anlatacak iki fotoğraf karesi daha çıkar...
Şimdi siz siz olun bu hafta sonunun Halep üzerinden verilen haberleri, fotoğraf karelerinin içinden, katlanmış acımasızlık, kirlilikte, kaç fotoğraf karesinin, hem de film senaryosu olmaksızın çekilmiş olduğunu varın bir saymaya çalışın. Burada bir tırnak açıyorum, kirli medya gücünün silahlı gücün de üstünde etkisi keşfedilmiş olarak manipülasyon olarak üretilen haber ve fotoğraf karelerini saymıyorum. Onlara bir ucundan geçen cumartesi günü yazımda değinivermiştim. Gerçeklik olarak Halep’te sıkışıp kalmış yüz binlerin ölümden kurtarılması adına bir hafta sonuna sıkıştırılmış gelişmeleri, haberleri, göreceli gerçekleri yansıttıkları varsayılan fotoğraf karelerini sadece bir anımsayın.. Kuşatmalar altındaki dar alanlardan kaç ateşkes uzlaşmasına dayalı, kaç kişinin, kaçı kaçının esiri olmuş hallerde, hepsi aç, ölümüne çaresiz, yaralı kurtarıldılar bilgileri en ciddi resmi kayıtlarda da tutmuyor.
Ülkemize sivil halkımıza dönük en travmatik tehdit, düşman kardeşler sayılan terör örgütlerinin kuşatmasında, hepsinin birden hedefi olmamız değil mi? Daha önceki en vahşi terör saldırılarında, en yüksek ölçekli patlayıcılarla, intihar eylemcilerini birlikte kullanıyor olarak sıraya girmiş gibilerdi. Son iki cumartesinin çok kanlı infazlarında PKK-PYD adresi, kendi ilanları ile de var.. İktidar erki medya gücünü yandaşı, ana akım sayılanı tekmili birden yüzde doksan beşler üzerinde ele geçirmiş olarak, ibret olsun hepsini birden korkutsun babında rejimi demokrasi sayılan ülkeler içinde en fazla sayıda gazeteciyi yargısız, hukuksuz hapiste tutuyor olmakla yetinemiyor. İşletilmeyen hukuk devleti düzeni, Meclis’in çalıştırılmaması yetmiyor...
En insancıl hak aramalar, itirazlarda, mahalle baskısı, sokaktan destekli saldırılarda da sınır tanınmaz günler yaşanmakta.. Suçla - şiddet, hak-hukuk yerine diktatörlük öylesine iç içe geçişkenler ki...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları