Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Cumhuriyet’i yaşatmak sorumluluğu kimlerin?

11 Eylül 2018 Salı

Cumhuriyet gazetesi bağımsız gazeteciliğin, hak-hukuk-adaletin, insan hakları-demokrasinin, emeğin, ezilenlerin, siyasal-toplumsal tüm örgütlenmelerin evrensel ilkelerinden, Cumhuriyet değerlerinden ödün vermeden ayakta kalma savaşımında, her dönem sivil askeri darbelerin iç ve dış odaklarının saldırıları, hedef tahtasında olarak, en çok bilinçli okurlarının destekleri ile ayakta kaldı... Dünya çapında vahşi, bir o kadar kirli çıkarların çatışması, tuzaklarında elbette çok zorlu koşullardan, dönemeçlerden geçirilmeye mahkûm oluyor...
Yine çok zorlu bir dönemeçten geçişte, çağımızın en etkin silahı medyatik güdülenmeler sayesinde, evrensel gazetecilik örgütlenmelerimizin amblemlerinde çizilen karikatürle simgelendiği üzere beynimizin içine sokulmuş bir ahtapot el sayesinde, kendimize, çıkarlarımıza sahip çıkmada çok kolay bilinç yanılsaması tuzağına düşüp duruyoruz... Tam da bu nedenle aynı amaçlar, aynı çıkarlar üzerinden aynı doğrular peşinde koşanlar, cepheleştirmelerin tuzağında kaçınılmaz bir o yana, bir bu yana savruluyorlar.
Baksanıza göreceli Batı uygarlığı penceresinden, bir yanı liberal manifestoya dayalı, diğer ayağında sosyalist enternasyonal ilkelerinin geçerli olduğu haklar, hukuk devleti, demokratik örgütlenmelerin tüm kurumları söz konusuyken, günümüz gerçeklerinde demokrasinin işleyişini etkin vuran medyatik güdüleme silahlarının, ekonomik-sosyalsiyasal örgütlenmeler güçlerinin de katkıları ile cepheleşmelerin, kafa karmaşasının alıp başını gitmesi ile, kimin eli kimin cebinde belli olmayan haller yaşanıyor. Amerika’da Trump yönetimi travmasında popülist, otoriter başkanlık rejiminin sorunları yaşanırken AB içinde göreceli en azından liberal manifestonun ilkelerine sadık kalmaya çalışan sağ iktidarlar egemen. Çoğu AB ülkesi içinde ise, onları bile kaygılandıran liberal demokrasinin, manifestosunun ilkelerinden ağır sapmalarla, işleri ırkçılığa, her türden ayrımcılığa, insan hakları ihlallerine vardırmış siyasal iktidarlar icraatları gündemde.

***

Türkiye’nin dünyanın en otoriter, bir benzeri gündeme sokulmamış siyasi parti liderliği ile başkanlık rejimini tek kişide buluşturmuş olması yetmezmiş gibi... Saray rejiminin yürürlükteki anayasal düzeni, Meclis, anayasal kamu kurumları işleyişini baskılamış icraatlarıyla ağır bedeller ödüyor. Cezaevleri ülkenin geçmiş diktatoryal dönemler uygulamalarını özlemle aratacak olumsuz koşullarda, yargısız infaz içerikli tutuklular da içlerinde, insan hakları ihlallerinin, tecridin uzmanlaştırılmış acımasız yeni yöntemlerine sahne oluyor..
Tartışmasız Cumhuriyet değerleri ile kurulmuş CHP’ye siyaset alanında, Cumhuriyet gazetesine de gazetecilik alanında ağır sorumluluklar düşüyor. Her iki alanda, dünyanın en sorunlu, başkanlık rejimlerinden birinin, en sorunlu icraatları karşısında, hak-hukukadalet, insan hakları, demokrasi penceresinden yol göstericilik, rol model oluşturmada öncü değerlerle, güçlü çıkışlara gereksinim yaşamsal olunca, kurtarıcı rol beklentileriyle umutsuzluğun sıkışıklığında, gerçeklerin algılanmasında tuzaklar, yalanlarla çarpıtmalar da bir o kadar kolaylaşıyor.
Sokaktaki CHP’den Türkiye’nin kurtarılmasını bekleyenlerin, CHP’ye yönelik eleştirilerinde tam tersi gerekçelendirmelerle ortak öfkenin açıklanmasında, parti içi kavgalardan yakınma ne kadar haklı görünüyorsa da özünde yaratılmış çarpık algıların etkisinde gerçeklerin görülememesi bir o kadar anlamlı. Seçim gecesi, seçim sonuçları üzerinden Saray cephesinin emrindeki yüzde 95 üstü medya gücü ne yaptı, nasıl bir tuzak kurdu? CHP, kuşkusuz siyasetin, doğasında olan kazanma tutkusuna oynanarak Cumhurbaşkanı ile parti oy oranları farkı üzerinden çarpıştırılma tuzağına düşürüldü. Kendi adıma demokrasi ittifakının başarıya ulaştırılması adına gerçekten çok özverili siyasetle parti adına alınmış oylar olağandan yüksekti. İttifak oylarından destek alınmış Cumhurbaşkanlığı başarısı ile karşılaştırılmasının yanlış olduğunu anlatmaya çabaladım.
Tam tersi ucube başkanlık rejimine dönük ittifakta, Erdoğan kendi eliyle oluşturduğu AKP oyları ile, ittifak ortaklığında aldığı başkanlık oylarındaki daha büyük fark nedeni ile, etik sorgulama olacaksa AKP başkanlığından başarısızlığı nedeniyle siyaseten istifa etmesi söz konusu olabilirdi. Gerçeklerin algısının çarpıtılmasına etkin medya gücü ile tam tersi yaşandı değil mi?
Cumhuriyet gazetesine yönelik algı çarpıtılması çok daha yalan dolanlı. Yanıtlamaya kalkışmak, planlanmış ucuz, polemik tuzaklarına düşmek olur. Nasılsa çok kısa bir zaman diliminde ortaya çıkacak gerçeklerle her şey tersyüz olacak...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları