Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Blöf-Rest...
Tıpkı özgürlük-ayrımcılık sınırlarının belirlenmesinde olduğu gibi blöf-rest arasında da incecik, küçücük, koskocaman, aşılamaz farklar, sınırlar, duvarlar vardır.. Başbakan Erdoğan ülke çıkarlarını göz ardı ederek en ucuzundan medyatik şov, seçmeni kandırmaya dönük blöf yapmadıysa, gerçekten emperyal çıkarlar adına insan hakları ihlallerine yönelik duyduğu tepki ile Türkiye’nin dış politika önceliklerini, dengelerini değiştirmeye karar verdiyse, dünyanın gözü önünde sahneye koyduğu bu büyük gösteriden sonra eyleminin arkasında durduğunu kanıtlayacak somut adımlar atmak zorundadır.
Gece yarısından sonra havaalanında görkemli karşılama töreni, kalabalıklara seslenişte bol alkış toplamaya yarayan parlak söylevlerdeki atıp tutmalar, kesmez. Seçmen çoğunluğu ile yakalanmış güçlü iktidarın önünü kesebilecek, elini tutabilecek siyasal güç olmadığına göre, çekilen blöf değil de rest ise, Başbakan-Cumhurbaşkanı ikilisinin ülkemiz ve dünya kamuoyuna yönelik ilk somut adımları, BOP projesi ve eşbaşkanlığından vazgeçtiklerini dünyaya ilan etmek olmalı değil mi?
Dünyanın gözü önünde, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in yüzüne, “Sahilde çocuk vuran İsrail siyasetinin vahşetini” haykırabildiğine, Gazze’de yapılanlara yüreklice karşı durabildiğine göre, bu söyleminin arkasından ilk anlamlı adım, yaptırım da herhalde İsrail ile yapılmış, içerikleri çok fazla gizli saklı duran ikili anlaşmaların iptal edilmesi olabilir.
Bu kadar yürekli bir rest çekmenin ardından, uzmanları ile kafa kafaya verip hazırlanmış yazılı metin üzerinden basın toplantısı, sonraki açıklamalarda, oturumu terk etme eyleminin İsrail’e değil, oturum yöneticisinin tarafsız olmayan tutumuna karşı olduğunu söylemek; dünyanın izlediği çıkışından çark edip, sıradan bir ABD’li gazeteciyi hedef odağına oturtmak hiç yakışıyor mu? Sahi Davos defteri kapandı mı? Kulaklarımızla duyduğumuz sözlerinden dönülmeyeceğine, bir daha Davos’a ayak basılmayacağına ilişkin, sonraki söylemlerde ima bile yok...
***
Siz, Emine Hanım’ın neden o kadar içten ağladığını anladınız mı? Gerçekten Gazzeli çocuklar üzerinden, eşine destek olma içerikli kadın etkinliklerinde üstlendiği role de uygun, bir anne olarak duyduğu acı ile, eşinin gösterdiği kahramanlıktan çok duygulandığı için mi? Televizyonların döne döne gösterdikleri sahnelerden etkilenmiş izlerken, benim izlenimim, Emine Hanım’ın sonraki açıklamasında sözünü ettiği gibi; eşinin kahramanlığı, Peres’in gaddarca çıkışından etkilenmiş anne ağlaması hiç değildi. Olup bitenden korkmuş, olabileceklerden çok kaygılanmış gibiydi.
Dünya siyasetindeki, ülkemizdeki geleneklere de aykırı olarak, uysa da uymasa da her yerde, her etkinlikte Tayyip Erdoğan’ın yanından ayrılmayan Emine Erdoğan portresi bana göre bir yanı ile türban üzerinden yapılan siyasetin pazarlanması ise, diğer yanı ile zaman zaman diyemeyeceğim, her zaman aykırı çıkışlar karşısında kontrol edilemeyen Tayyip Erdoğan’ın Kasımpaşa raconu olarak bize pazarlanmış öfkesini kontrol altına almaya yönelik. Bu tezim size çok inandırıcı gelmiyorsa, ikilinin görüntülere de yansıyan ilişkileri, paslaşmalarını şöyle bir dikkatle gözleyin. Emine Erdoğan’ın sakinleştirici bir ilaç gibi, Tayyip Erdoğan’ın hep yanında, bu sahiplenme, destek çıkma görevini hiç aksatmadığını bir anlamda saygı ile izleyebilirsiniz...
İşte tam da bu nedenle, Emine Erdoğan’ın ağlarken yüz ifadesi, çaresizliği, istenmeyen olumsuz bir gelişmeyi, Türkçesi Erdoğan’ın kontrolden çıkmış öfkesinin sonuçlarına ilişki kaygıyı, üzüntüyü, bal gibi yüze yansımış paniği yansıtıyordu.. Dünya kamuoyu yutabilir, ama biz yıllardır Başbakan Erdoğan’ın öfkeli estirip gürlemeleri, sonra da çark etmelerine ilişkin öylesine çok olay yaşadık ki...
Başbakan’ın yine densiz bir üslupla “monşer” diye genelleyip hakaret ettiği dış politika otoritelerinin olabileceklere ilişkin sıraladıkları birbirinden çok ciddi, kulak arkası edilemeyecek sonuçları, kaygılarını, duygusal bir yaklaşımla bir an için olsun kafamızdan çıkaralım; “Bedeli ne olursa olsun, Başbakan ilk kez dünya devlerine, emperyal çıkarlara karşı yürekli bir çıkış yaptı, kafa tuttu. Mazlumdan, ezilenden yana, bugüne kadarki iktidarını borçlu olduğu teslimiyetçi poltikalarından çark etmiş olarak bir duruş sergiledi” diyebiliyor muyuz?
Onun söylemiyle, “Milyonları bulan Müslüman mazlumun ölümüne yol açan Irak işgalinden yana” Meclis’e getirdiği tezkerelerden başlayarak özür dilemesi gereken o kadar çok iktidar icraatı var ki...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Kan donduran 'taciz' iddiası
- İmamoğlu'ndan, Tekin'e 'belgeli' kreş yanıtı
- TÜPRAŞ'tan açıklama geldi