Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Biz nasıl bu kadar geri kalabildik?

16 Ağustos 2016 Salı

Yazılarını, bilgeliğini her zaman saygıyla izlediğim Ahmet Cemal’in, önceki günkü Cumhuriyet’te yayımlanan “Biz nasıl bu kadar cahil kalabildik?” başlıklı yazısındaki sorgulamaya, yaşamın her alanına dönük sözcüklerle sabah- akşam yanıt aramanın çok ötesinde, çözüm üretici sonuçlar için eyleme geçildiğinin.. Yetmez; yeni bir başlangıç, bir sayfa, ülkenin ayakta kalmasını sağlayacak seferberlik, umutlar, güçbirliği için gerçek evrensel ortak değerlerle, savaşım vermek tadında adımların atılmakta olduğunun kanıtlarına gereksinimimiz var..
Kusura bakılmasın, insanlığa yaşatılan karabasan, çok can yakan, kanlı çatışmalar, kaos; ırklar, dinler ayrımcılıklar virüsleriyle paramparça eden iç savaşlar bataklığında, medyatik beyin yıkama stratejilerinin odağında hep aynı stratejik afyonlama yöntemlerinin ortak sloganı “yeni yüz, yeniden başlangıç, beyaz safya, sil baştan..” masalları var.. Ülkemizin aynı kaderi paylaşan insanlarını, ne kadar geriye, yoksullaşma, yoksunlaşmaya, aşağı çekildiklerini algılamaktan uzak tutmanın giderek daha vahşi boyutlara varan, kirli çıkar çatışmalarının kaosunda sürüklenmekte olduklarının çaresizliğini yutturmanın aracı, örgütlü, özgür birey kazanımlarını unutturmak.. 14 yıllık İktidarları yürüyüş çizgisi, biat kültürü üzerinden kamunun ele geçirilişi, bugüne kadar izlenmiş siyasal stratejiler yeterince ürkütücü. “Hiçbir şey eskisi gibi, 15 Temmuz öncesi gibi olmayacak..” sözlerinin somut kanıtlarına gereksinimimiz var. Biz 15 Temmuz karabasanı ile boğuşurken, izleyemediğimiz, ilgilenemediğimiz Olimpiyatlar’da bir Kosova devletçiğinin gerisine düşmüş olmamızın “Biz nasıl bu kadar geri kalabildik” sorgulaması ile yetinecek halimiz yok.. 14 yıllık ortak siyasal İslamcı iktidarlarının “dindar-kindar gençlik yaratma” projesinden geri dönülmek istendiği, çağdaş eğitimin gereksinimleri için ortak çaba gösterileceğinin kanıtlarına gereksinimimiz var..

***

15 Temmuz’u yaşamasaydık.. En kaba haliyle ABD önderliğinde emperyal çıkarların tek kutuplu dünya adına pazarlanmasında, İslam dünyası, Ortadoğu ağırlıklı yeni dünya düzeni için öngörülmüş, atılmış adımların, terörle savaş gerekçeli ülke işgallerinin, yeni paramparça çizilmek istenen haritaların gerçekleşmesine tanıklık edilebilseydi.. ABD’nin, 11 Eylül’ün travmasının ürünü İslami terörle yatağında savaşım adına, Irak-Afganistan işgalleri projeleri sürecinde.. Siyasal damgalı ılımlı İslam, yeni Osmanlıcılık, stratejik ortaklık ittifakı için projelendirilmiş ükemiz içindeki Sünni odaklı siyasal İslamcı parti, İktidarları projesi gündeme girmeseydi. 14 yıllık İktidarları icraatlarında, laik Cumhuriyetin kesintilere uğrayan, evrensel değerleri ile ödünsüz insan hakları, demokrasiye, güçlü sosyal devlete ulaşılmada en çok uzun soluklu sağ liberal iktidarlarının dış odaklara, siyasal İslama da güdümlü icraatları yüzünden geç kalınmış koşullarında, rejimi de hedef almış siyasal İslamcı rota sapmasını ilke edinmiş uygulamalar katlanan boyutlarıyla yaşanmasaydı.. Galiba en vahşi sonucunu 15 Temmuz’da yaşananlarla öğrendiğimiz, Sünni siyasal İslam adına önce ortak sonra da düşmanca paylaşmış İktidarlarının akıldışı, dünyada tüketilmiş boyutları ile askeri darbelerin denenebilmesi deliliğine vardırılmasaydı..
Kırk katır mı, kırk satır mı dedirtebilecek askeri ya da sivil darbe yöntemleriyle, eski ortak, şimdi kan düşmanı İktidarları savaşlarının hangi sonucu, bizim için daha insancıl bir düzeyin amaçlandığı anlamına gelebilecekti ki.. Asla Kurtuluş Savaşı, kuruluş destanları ile yazılmış, laik Cumhuriyet, Atatürk devrimlerinin ilkeleri ile uzun soluklu uygulanabildiğini savlamaya kalkışmadım. Tam tersi tek partili İktidar sürecinden başlayarak, çoğulcu demokrasi adına sivil otoriter, emperyal odakların çıkarlarının hizmetinde sivil otoriterleşmenin simgesi, çoğunlukla liberal ama gerçek anlamda demokrat bile olamamış sivil siyasal İslamcılık yürüyüşlerine kapı açmış.. Yetmezmiş gibi gelişmekte olan sol-sosyal toplumsal örgütlenmeleri ezme hedefli askeri darbelerle yine gerçek demokrasiye geçme eğilimi olmayan otoriterleşme, üstüne laiklik ile buluşamayan İslamlaşmanın önünü açan geriye gidişleri.. Gerçeğine ulaşamadığımız, ancak tadını da aldığımız çağdaş uygarlığın, laik Cumhuriyetin çimentosunu üretmede, 15 Temmuz travması, ortak çaresizliğimiz, ders, umut olabilir mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları