Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Başarısız olma planlı darbe...’

26 Temmuz 2016 Salı

Aradan geçen 11 gün içinde deyim yerindeyse soluksuz, görüntülü, ifadelere dayalı, kanıtlı, yeni bilgiler geldikçe, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarımız, gerçeklere ilişkin, sonuç sayılabilecek yargılarımız, bilincimiz açılmıyor.. Tam tersi, zaten kültürümüzde var olan öncelikle kendi kendimizi aldatmaya yönelik, önyargılarımızı en çok besleyecek senaryolardan birini seçmeyi kolaylaştıracak gerekçelendirmelere kanıt olabilecek senaryolar, olasılıklar zenginleşiyor..
Tartışmaların odağında kuşkusuz 15 Temmuz gecesi yaşadıklarımızın, dünya tarihinde yaşanmış askeri darbelerin gelişimleri içinde bir benzeri söz konusu edilemeyecek; “FETO örgütlenmesinin eseri olduğu sorgulanmasa da..”, “ABD’nin güdümünde ya da ABD’nin iradesi dışında tartışmalarının hiç bitmeyeceği, ABD’nin rolünün tartışılmasının hiç bitmeyeceği, başarısız askeri darbenin kendisi..”, “Başarısız olma planlı bir darbe girişimi miydi?”, “Daha da açık sorgulamasıyla ABD cephesinden”, “Asıl hedefi iç savaş olan bir darbe girişimi miydi?
15 Temmuz gecesinden çıkarılabilecek derslerle, ülkemizin geleceğe yürüyüşünün gerçek demokrasiye çevrilebilmesi inancını taşıyan, bedel ödemeye hazır her renkten oluşmuş genel cephede, fiilen olmasa da duygusal buluşabilen çoğunluk çok kritik bir süreçte yanlış adım atmama adına söz konusu sorularına, doğru, sağlıklı yanıtlar bulmanın peşindeler.. Bu başarısız askeri darbe girişiminden yola çıkarak sivil otoriter, siyasal İslamcı iktidar yürüyüşü ittifaklarının peşinden koşanlar da; iç-dış odaklı laik Türkiye Cumhuriyeti’ni iç savaşlara, parçalanmaya sürüklenmesini amaç edinmişlerin de aynı gerçekler üzerinden yürümenin peşinde oldukları şu ana kadar atılmış tüm adımlarla ortada..

***

15 Temmuz gecesinde, Türkiye Cumhuriyeti demokrasisinin saldırı altında olduğu, başarısız kalmış darbe girişiminin; siyasi partileri, basını, örgütlülükleri yetersiz iç dinamikleri boşaltılmış sivil toplum örgülenmelerinin kimilerinin demokrasi cephesindeki görüntüleri içtenliksiz kalsa da ortak duruşları önemli. Halkın çoğunluk iradesi, bilinçli seçmen, özgür demokratik kimlik iradelerinin ürünü sayılamasa da sokaklara inen güçlü duruşları sayesinde kazanımlarımızla bu tabloda yetinemeyeceğimize göre.. Hangi satır aralarında kalan doğru ve yanlışların, küçük-büyük doğru-yanlış adımların yanında-karşısında durmayı başarmak zorundayız?..
Bombalanmış Meclisimizin Cumhuriyetin “kurtuluş, kuruluş” tarihindeki özgün yeri, kimliği bir yana, siyasi partilerinin darbeye karşı ortak çıkış deklerasyonunda buluşabilmesi, milletvekilleri ile bombalar atılırken Meclis’i kapatmama, çok anlamlı ortak direnişlerinden sonra; Meclis’in demokrasi adına atılacak tüm adımlarda ortak iradesinin yok sayılması söz konusu olabilir mi?
Kişisel görüş olarak şu ana kadar atılmış adımlarda, çok kaba çizgiler ile Meclis’teki tüm siyasi partilerin buluşabildiklerini söyleyebilsek de.. En çok İktidarları, hele de darbenin hedefi olarak cesur duruşu için şapka çıkarıyor olsak da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın satır arası kaygı yaratan çıkışlarını görmezlikten gelme lüksümüz olabilir mi? İktidarları, ortaklıkları sürecinde ülkenin, “TSK, yargı, Emniyet güçleri başta tüm kamu kurumlarında”, yukarıdan yerleşmelerine, kurumları, ülkeyi, devleti yıkma yolunda darbeci güce ulaşmalarından, “Fetocuların, haşhaşilerin..” kendi söylemleri ile, “darbe yapma, ülkeyi ele geçirme konumuna gelmelerinden..” iktidar Lideri olarak baş sorumlu olduklarının sorgulanması zamanı değil kuşkusuz.. Darbenin nokta hedefi olarak, cesaretleri ile kendi canları ile birlikte, Cumhurbaşkanlığı, rejimi, demokrasiyi kurtaran duruşlarından sonra, demokrasinin geleceğe yönelik sağlam ilkelerle korunmasına katkıları çok daha anlamlı, işlevsel olacaktır. Hele de çağrısı ile sokaklara çıkmış, sevgileri, Lidere bağlılıkları ortada seçmenlerinin gücü, gerçeği kanıtlanmışken..
En sevmedikleri değerleri savunanlar, her dinden, mezhepten, her ırktan inançlı inançsız ülke vatandaşlarını, en çok da asla kendilerine oy vermeyeceklerini bildikleri nüfusun yarısının temsilcisi ötekileri, seçmenleri de demokrasi cephesinde kucaklamaktaki öncelikli sorumlulukları artmadı mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları