Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Anayasal haklar var ama yok..

21 Ocak 2017 Cumartesi

Perşembe günkü gazetemizin 1. sayfasında, sabah greve çıkan ancak öğlen saaterinde Hükümet’in “adı grev erteleme” olan grev yasaklama kararı ile zorla işbaşı yaptırılan Orhangazi Asil Çelik işçilerinin fotoğrafı vardı. O gün yazı günüm olsa 15 yıllık AKP İktidarlarının Hükümetleri icraatları sürecinde işçilerin grev haklarının kullanarak bir tek işyerinde bile toplusözleşme şansını yakalayamadıkları gerçeğinin altını çizmem gerekecekti. Kim bilir kaç kez yaşanmış, işçinin sendikal, toplu pazarlık, grev haklarının AKP Hükümetleri kararları, İktidarları iradesi ile gasp edilmesi haberlerini benzer cümlelerle anlatmak zorunda kalmış olduğumu buruk bir gülümseme ile anımsamıştım...
Dün öğlen saatlerinde DİSK’e bağlı Birleşik Metal Sendikası’ndan gelen yeni bir açıklama ile EMİS İşveren Sendikası ile uyuşmazlığa düşerek dün 4 işyerinde 2 bin 200 işçiyi daha kapsayan sözleşme uyuşmazlığı ile bağlantılı sabah başlatılmış grevler için de, Hükümetin grevleri yasaklama kararı aldığının bilgisi geldi. Yasal grev hakkının gaspı içerikli arka arkaya gelen kararlar karşısında işçilerin pazartesi gününe kadar işbaşı yapmayacakları açıklamasını da içeren haberlerin, medyamızın ana akım televizyon haber kanallarında duyurulmasının dahi haber değeri taşımadığına bir kez daha tanıklık etmiş de olduk.
Şaka gibi ama bu ülkede, istikrarlı güçlü Hükümet icraatları kapsamında kamu-özel tüm işyerleri için, işçinin sözleşme yapabilme hakkı ile birlikte, caydırıcı güç olarak zorunlu hallerde kullanılması kutsal, grev hakkı kullanımı, bu sözünü ettiğimiz Hükümet yetkisinin hak-hukuka aykırı olarak, kötü niyetli kullanılması sonucu fiilen gasp edilmiş durumda. Söz konusu Hükümet yetkili 12 Eylül hukuku, işçi hakkı gaspları kapsamında dahi ancak, sözde yaşamsal kamu sağlığı, can güvenliği gibi ağır tehditler halinde gündeme getirilebilecekken, AKP Hükümetleri sistematik grev hakkının kullanılması yasağı olarak gündeme getirip durdular. Özetle işverenlerin lütfetmedikleri sözleşmelerin imzalanabilmesi, işçinin olmazsa olmaz caydırıcı grev gücünü kullanabilmesi hakkı hiç var olamadı...

***

Türkçesi Sayın Devlet Bahçeli’nin nerede ise davul-zurnalı duyurduğu üzere ortada var olan bir fiili durumun, hukuksuzluğunun kâğıt üstünde bile olsa ortadan kaldırılması için, AKP İktidarları ile yapılmış rejimi, anayasal hukuk devleti düzeni, Meclis gücü, parlamenter demokrasi, güçler ayrılığı.. İhlalleri, hukuksuzluklarını ortadan kaldırmaya yönelik, yüce Meclis çatısı altında oynanan tiyatronun başarılı bir finalle sonlandırılması ile hukuksuzluğun yazılı metinlerle hukuka uydurulması işlerine öyle kolay kolay nokta konulamayacak.
12 Eylül yasaklı anayasası, sendikal yasalarının hazırlanıp yürürlüğe sokulmaları sürecinde Hükümetlerin keyfi değerlendirilmelerine bırakılmış bir tek madde düzenlemesinden çıkan sonuca bir bakın hele.. Hükümet, İktidarları erki, işçinin sendikal, sözleşme haklarının varlığı için vazgeçilemez caydırıcı tek gücü olan grev hakkını yasaklamayı hileli yoldan, çok masumane yaşamsal güvenlik-sağlık kamu yararı gerekçeli erteleyebilme hakkını ele geçirmişse, işçiler için yaşam boyu hakkın kullanılamaması, gaspına dönüştürebilmesinin yolu açılmış oluyor. Hükümet kararının haksızlığına, kötü niyet itirazlarına, yargı yolunun açık olması hiçbir işe yaramıyor.. Kestirmeden 12 Eylül’den bugünlere, hele de AKP İktidarlarında sendikal, anayasal, hak-hukuk gücünün anlamlı kullanılabildiği bir tek örnek daha yaşanamadığı için, bugün ülkemizde sendikal hak ve örgütlülükler dibe vurmuş durumda..
İktidarlarının iktidar gücünü elde etmesi ve işçinin sendikal örgütlülük haklarına aykırı kullanabilmesi ile doğru orantılı olarak, bugün ülkemizde çağdaş işçi, sendikal hakları, örgütlülüğünün varlığı söz konusu değil. AKP İktidarları erkinde, kamu kadrolaşmasının önce Cemaatle ortak, sonra sil baştan yandaşlarla donatılmış olması sadece bir ayrıntı. Sendikal gücün, örgütlülüğün dibe vurması ile bile yetinilmedi. İdeolojik biat etmiş sendikalar, konfederasyonların ağırlığı da az görüldü. Örgütsüz, taşeron eliyle, sözleşmeli işçi çalıştırmalara kamunun işletmelerinde bile ağırlık verildi.. Ülkenin ücretli çalışanlarının çoğunluk iş yasası kapsamında, asgari ücretli, sendikasız olmalarıyla da yetinilmeyerek, angarya, hukuksuz yasal sınırlar üstünde çalıştırılmaları gelir geçer uygulamaya dönüştürüldü..
Hele bir de sivil diktatoryal Türkiye tipi başkanlık rejimine geçilsin...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları