Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

24 Temmuz, özgürlükler için mücadele günü..

22 Temmuz 2017 Cumartesi

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü” nedeniyle dün yapılan etkinliğinin, gazetecilik, basın özgürlüğü, tarihi ile asla sınırlı olmayan, ülkemizde herkes için yaşamsal değerdeki haklar, özgürlüklerin mücadelesinde gelinmiş karabasan tabloya ayna tutan bir boyut vardı..
Kader utansın” arabesk çağrışımıyla, yazarlarımızın yargısız infaz niteliğindeki 9 aylık tutukluluktan sonra ilk mahkemeye çıkarılacakları günün 24 Temmuz olarak seçilmesi gerçeğinden kaynaklanan bir zorunlulukla Cemiyet’in toplantısı öne alınmıştı.
Cemiyet, basın özgürlüğü, gazetecilik hakları gaspında ülkemizde yaşanmış bu en karanlık tabloda, 28 yıldır verilen ödüllerin, bu yıl ülkenin ve medyanın içinde bulunduğu koşullar nedeniyle verilemeyeceğini açıkladı. Basın özgürlüğü için mücadele günü çağrısı çok sayıda meslek ve demokratik örgüt destekli yinelenirken, adalet arayan herkesin sorumlulukla Çağlayan Adliyesi’ndeki 24 Ocak’ta başlayacak yargılamaya katılacakları beklentisi dillendirildi.
Gazeteci demokratik örgütlerinden, bilim insanı, hukukçu, duayen arkadaşlarımızın altını çizdikleri gerçekler, ülkemizde yaşanmışlıkların bütününden çıkan sonuç, tablo, basının, gazetecinin hak ve özgürlükleri, ülkenin insan hakları, demokrasi kazanımlarının, halkın her türden çıkar gruplarının gerçekleri bilerek kendi haklarını, özgürlüklerini koruyabilmelerinin aynası..

***

24 Temmuz, ülkemiz, gazetecilik için sansür yasağının kaldırılmasının bayramı. 1960’lı yıllarda coşkulu bayram olarak kutlanışının keyfi belleklerde. Ülkemizin, medyanın içine düşürüldüğü olumsuz koşullar nedeniyle bayram tadında kutlamalardan vazgeçilmiş, özgürlük savaşımında öne çıkan gazetecilere basın özgürlüğü ödülü verilmemesi gereği duyulmuştu.
Tarihsel süreçlerde yaşanmışlıklar basın özgürlüğünün rafa kaldırılması ile demokrasi, insan hakları arasındaki doğrudan çarpıcı ilişkiyi sergiliyor. Ancak ülkenin ağır askeri-sivil darbeler süreçleri içinde, aksak demokrasisinde hiç bugünkü kadar olumsuz bir tablo ile karşı karşıya kalınmadığı gerçeğinden örnekler veriliyor.
Uluslararası insan hakları, basın özgürlüklerine ilişkin raporlar bir yana, ülkemiz içinde işsiz kalan, hedef seçilerek işten atılan, yargısız infaz süreçleri, soyut hakaret terör ilişkilendirmeleri, suçlamalarından çarpıcı veriler dudak uçuklatıyor.
Yılların duayen meslek örgütü yöneticisi, gazeteci, hukukçuların ortak söylemlerinde, “Bu kadar kötü dönem hiç yaşanmadı. Korku imparatorluğu egemen. Tehdit, korku üzerinden medya, gazeteciliğin güdülemesinde iş dünyası, seçmen üzerinde biat kültürü geçerli kılınıyor. Adalet varsa uygarlık vardır, vicdan vardır. Önce yakalayıp ondan sonra delil aranmaz. Nefret söylemi üzerinden, toplumda etiketlenmiş, lekelenmiş gazetecilikle sonradan delil yaratılamasa da, halkın bilgi edinme gerçekleri öğrenme hakkı, demokrasi katledilir... Korku üzerinden biçimlendirme, devamlı tehditle, güvenlik eksenli siyasetle hak-hukuk demokrasi yaşatılamaz” karabasan sözcükleri arasında, korkuyu kırarak hak arama çağrısı yapılıyor.
Türkiye’nin dünyadaki rejimi demokrasi sayılan ülkeler içinde bu en kötü basın özgürlüğü, hukuk devleti, demokrasi tablosunu, insan hakları, yargı katliamlarını hak etmediği gerçeğinin altı çizilerek, örgütler ve bireylere 24 Temmuz basın özgürlüğü direnişine katılım çağrısı yapılıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları