Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

1 Mayıs; bellek tazeleme tadında

30 Nisan 2019 Salı

1 Mayıs tertip komitesi “Taksim belleğimizdir” sloganlı pazar günkü etkinliklerine, bu yıl da yasaklı, barikatların kuşatmasına günler öncesinden alınan 1 Mayıs Meydanı’ndaki Kazancı Yokuşu’na, 1 Mayıs 1977’de katledilen 34 yurttaş için karanfil bırakmakla başladı. Taksim’in yasaklı olduğu yıllar içinde 1 Mayıs çatışmalı etkinliklerinde tek tek yaşamlarını yitirenler için de, yerlerinde karanfilli anma etkinlikleri izledi.
Yarın, 1 Mayıs günü içinde ise emek örgütlenmeleri, elden geldiğince kitlesel katılımlarla, emek örgütlenmelerinin oluşturdukları çatıların şemsiyesi altında, 1 Mayıs üzerinden, elbette emekçiler, emek örgütlenmeleri için en yaşamsal, en güncel sorunları, “demokrasi mücadelesi” gündemli olarak meydanlara taşıyacaklar.
1 Mayıs işçi sınıfının bayram etkinlikleri, dünyada da olduğu üzere, en çarpıcı boyutlarıyla belki de ülkemizde, emekçilerin haklarında gelinen düzenin aynası işlevinde.. 1 Mayıslar özünde, işçi sınıfının örgütlülük çatıları altındaki etkinliklerde, işçi sorunlarının güncel sorunlarının kamuoyuna taşınması, siyasal erk ve de sermaye örgütlenmelerinin haklara ilişkin uyarılması içeriği ağırlıklı, bir anlamda da kazanılmış örgütlü hakların güvencesinde şenlikli, bayram havasında sunumlarla gerçekleştirilmesinin tarihsel birikimlerinin yansımalarıdır...

***

Ülkemizdeki sınıf, sendikal örgütlülük tarihi ile doğrudan ilişkisinin gereği olarak da, 1961 Anayasası, 63 sendikal yasaları ile gelen sendikal örgütlülük hakları ile doğrudan bağlantılı gelişmelerin aynasıdır. Yasalarla gelen hakların kamu örgütlülüğünde bir tür otomatik sahipliğini kazanan Türk-İş çatısı altında, özel sektör örgütlenmelerinde işverenlerden gelen direnişlerin zorlamasında, sol siyasete, örgütlenme hakları sınırlı, yasaklı kamu çalışanları, meslek örgütlenmelerinin açılımlarının etkisinde DİSK’in öncelik almasının doğal bir sonucu gibi, 1 Mayıs kutlamaları, Taksim odaklı etkinlikleri yaşanmıştı.
Kanlı 1 Mayıs katliamı, ülkeyi 12 Eylül’e taşıyan derin provokasyonun süreçleri çok hızlı gelişti. Ülkemizde 24 Ocak Kararları’nın işçi sınıfının örgütlülüğü, direngenliğinde sağ siyasal iktidarlar tarafından da istenilen boyutlarda geliştirilemeyeceğinin gerçeğinin ortaya çıkması ile 12 Eylül askeri darbesi gerçeği ile yüzleşildi.
Oysa ülkemiz işçi örgütlülüğü sadece 17 yıl gibi kısacık bir örgütlenme hakkı süreci içinde, özgür toplu pazarlık düzeninde kazanılmış haklarda çok hızlı bir yükselişi yakalamıştı. Kuşkusuz Cumhuriyet kazanımları, iş yasaları ile öncesinden yaşanmış sendikal hak ve örgütlülüklerin payları yadsınamazdı. Toplu pazarlık haklarını etkin kullanabilen işçi sendikalarının açtığı yoldan, ülkemizin tüm çalışanları, emeği ile geçinen köylü üreticileri de içinde, dahası sigortasız, kayıt dışı çalıştırılanları da kapsayan çok çarpıcı bir gelir dağılımı adaleti, çalışma koşullarının iyileştirilmesi gündeme girmişti.
12 Eylül darbesi ile, MESS’ten darbe yönetimi danışmanlığına yükselen Özal’ın sözcüsü Baba Pakdemirli’nin yaptığı basın toplantısında, ülkemizin gelir dağılımı, emeği ile geçinenlerin ücretleri için, “bozulmuş piramidi yeniden düzeltme” ilkesi açıklamasını hiç unutmadım.
Çarpıtmadan 12 Eylül’e girişte Türkİş, DİSK birlikte 1.5 milyonun üzerinde, asgari ücretin çok üstünde sözleşmeler ile ücret ve çalışma koşulları iyileştirilmiş işçileri yanında tüm emekçiler zincirleme pay alıyorlardı.
Yarın ülkenin meydanlarını dolduracak işçiler, emekçiler için ise tablo çok vahim. Hele de 2002’ler sonrasında kırım yaşanan sendikal örgütlülüklerin sonucu; meydanları dolduracak emekçiler için, nerede ise yüzde seksenleri aşan çoğunluk gerçekçiliğinde odak asgari ücret. Azıcık üstü, çoğunluk yolu bulunmuş altında çalıştırma yöntemleriyle, en hafifinden aynı ücretle fiilen çok uzun süreli, kölelik düzeni çalıştırma koşulları...

Kamu-İş’ten özrümdür
Yeri gelmişken, Kamu-İş üyelerine özür borcumu iletmeliyim. Saray’ın mavi boncuklu seçilmiş kamu sendikası, Memur- Sen üzerinden Başkan Erdoğan’ın korumacılığının yansıması açıklamasının altını çizen 20 Nisan tarihli yazımın içinde kamu sendikacılığı kavramı üzerinden kuşkusuz bilinçaltı yanılsaması olarak yaptığım yanlışlıkta kayırmacılığın kapsama alanı dışında kalan Kamu-Sen’in de adını kullanmışım. Haksız karalama yaratabilecek algı için Kamu-İş Sendikası ve üyelerinden özür dilerim...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları