Evin İlyasoğlu
Evin İlyasoğlu evini@boun.edu.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dört dörtlük bir dinleti

02 Nisan 2025 Çarşamba

Geçen haftaki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Denizbank konserlerini kaçırsaydım çok üzülürdüm. Son yılların en güzel İDSO konserlerinden biriydi, diyebilirim. Salon her zamankine göre kalabalık değildi. Dinleyiciler belli ki bilgili ve görgülü müzikseverlerdi. Hep söyleriz ya bir konserde başlıca üç etmen vardır: Önce besteci, sonra yorumcular ve daha sonra da dinleyiciler. Orkestra şefi 35 yaşındaki Andreas Ottenzeimer enerjik yönetimiyle ve piyanist Gökhan Aybulus bilge solistliğiyle Mozart’ın 24 numaralı, do minor, K.491 piyano konçertosunu seslendirdiler. Mozart bu konçertoyu 1785-86 yıllarında bestelemiş. İlk kez 1786 Nisan ayının başında Viyana’daki Burgtheater’da seslendirilmiş. Bu satırları yazarken konçertonun güzelim temaları kulağımda yinelenip duruyor. Şef, solist, topluluk ve (gereksiz yerlerde hiç alkışlamayan) dinleyici birbiriyle çok uyumluydu. Gökhan Aybulus, Eskişehir’de doğmuş, Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Prof. Zöhrab Adıgüzelzade ile piyanoya başlamıştı. Moskova Çaykovski Devlet Konservatuvarı’nda Prof. Naum Shtarkman’ın sınıfından lisans ve yüksek lisansını almıştı. 2009’da yine değerli bir eğitmen olan Prof. Sergei Dorensky ile doktora derecesini tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall konserlerinde gerek solist gerek oda müzikçisi olarak defalarca konser verdi. Biz de onun alçakgönüllü, çalışkan kişiliğini yakından tanıma fırsatını bulduk. Halen hem akademisyen olarak hem de solist ve oda müzikçisi olarak son derece faal: bir bakıyorsunuz bir oda müziği içinde yer alıyor, bir bakıyorsunuz bir orkestraya solist olmuş ve Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde profesör olarak değerli öğrenciler yetiştiriyor.

TİTAN

İkinci yarıda Gustav Mahler’in (1860-1911)1 numaralı “Titan” başlıklı senfonisi seslendirildi. Jean Paul’un “Titan” adlı romanından esinleme bir yapıt. Mozart ve Mahler’i birbirine yakıştıran ortak payda ise şefin getirdiği enerjik yorumdu. Mahler tonal müziğin sınırlarını zorlamış, geleneksel armoni yapısına yeni boyutlar getirmiş bir besteci. Post Romantik olarak andığımız dört bestecinin diğerleri: Anton Bruckner, Hugo Wolf ve Richard Strauss. Hepsi 19. yüzyılı 20. yüzyıla bağlayan büyük isimler. Postromantizmin başlıca özellikleri büyük çaplı, uzun süreli yapıtlar; genellikle bir ruh durumu, bir karakter, manzara betimlemeleri; geniş soluklu, uzun süreli, insan ruhunun derinine inen tutkulu bir anlatımdır. Bu dönemde senfoni dağarcığı zenginleşmiştir. Çalgı ve yorumcu sayısı artmıştır. Böylelikle daha geniş sahnelere, daha büyük salonlara gereksinim olmuştur. Mahler’in Anton Bruckner’in öğrencisi olması da onu bu uzun soluklu yapıtlar bestelemek için yüreklendirmiştir. Buna örnek de bestecinin Binler Senfonisi başlıklı 8. senfonisidir. Orkestranın içinde bin tane çalgı öngörmüştür. 1910’da ilk kez Münih’te çalındığı zaman gerçekten de tam bin tane yorumcu vardı: Genişletilmiş tahta ve pirinç üflemeliler, sekiz solist, karışık koro, çocuk korosu, gitar, armonium, çelesta gibi orkestrada her zaman yer almayan çalgılar, genişletilmiş sefoni orkestrası ve salonun arkasında çalan bir topluluk vardır. Orkestralarımızın bir kez de bu senfoniyi programa almalarını bekleriz. Mahler’in 1. senfonisi geçen hafta İDSO tarafından başarıyla yorumlanınca ben de böyle bir öneri getirmek cesaretini gösterdim!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları