Düşünce özgürlüğü mü?

08 Ağustos 2024 Perşembe

21. yüzyıldayız, cumhuriyetimiz 101’inci yıla girdi. 2024’ün yarısını geçtik.  

Siyaset sahnesinde, “Herkes fikrini serbestçe söylemeli” tekerlemesini kimi kez Kavuklu’yu, kimi kez Pişekâr’ı oynayanlardan yüzlerce kez duydum.

Herkes düşüncesini ya da fikrini, özgürce ya da serbestçe söyleyebiliyor mu?

Düşünce, “düşünmenin ürünü olan görüş, zihinsel yaratım” değil mi? İnsan bulunduğu ortam, yetiştiği koşullar, aldığı eğitim, kazandığı deneyim birikim sonucu oluşturduğu düşüncesini özgürce dillendirmek istemez mi? 

Düşünce, dört yumurta bir bardak sütle çırpılarak oluşmaz, çarşı pazardan alınmaz, desek de yaşadıklarımız yalanlıyor. Eğitimi, ekonomiyi sandık gücüyle yönetenler toplumun inanç ve köken ayrımını kaşıyarak, Anayasayla belirlenen eleştirme, gösteri yapma haklarını kısıtlayarak düşünceyi de sandıkla tartıyor, muhaliflere bir gram özgürlük tattırmıyorlar.  

Rengi, boyutu, cinsiyeti, derinliği sığlığı, ağırlığı hafifliği dille görünürlük kazanan düşünce özgürlüğü aklın öncülüğüyle bilimsele tutunan; bebekten erişkine, ağzı dili bağlı bir canlıdan tek ağaca bile saygılı olanlara bedel ödetse de hiçbir zaman yük olmamıştır.

Oysa aklı, bilimsel olanı öteleyip inançla besledikleri güce dayanarak, “Rabbena, hep bana hep bana” diye diye düşünce özgürlüğünü de çıkar aracı yapanların yükü daha ağırdır.

Mecliste tutanakları utandıran dil, sokakta silahlı ölümlü kavgalar, TV’lerde kadınları gençleri kullanan çapsızlık... Çeyrek yüzyıldır, özellikle 2018’den sonra meclise paketlenerek gelen işlerde “normal”in “n”sini gören var mı? 31 Mart’taki yerel seçimden birinci çıkan muhalefet eğitimden ekonomiye akan “anormallik”lere dikkat çekmek için iktidara “normalleşme”yi anımsatmak istedi. İlk kez seçimden yenik çıkan iktidar da bu atağı, “yumuşama” diye savuşturmaya çalıştı.

Ekmek derdindeki yurttaşlarla bir avuçluk özgür basının bir bölümü muhalefetin normalleşme atağını doğru bulur, bir bölümü de özgürce eleştirirken iktidar daha şanslıydı. Varsıllaşarak çoğalan, sorma sorgulama becerisi “mazide” kalan basın, iktidarın “yumuşama” atağını övmelere doyamadı. Türkçenin bütün sokaklarında dolaşarak edindiğim deneyimle siyasetin ve basının kullandığı dilden çıkardığım özet bu.

Diline bakarak iktidarı tek bir konuda, gündem değiştirmekte başarılı buluyorum. Aynı dili kullanan basının katkısıyla gündemi iki dakikada değiştirebiliyor. Üniversitede susan, ekranlarda şakıyan “kerameti kendinden menkul derin âlim”i oynayan akademisyenler, yaşını alamamış başını taşıyamamış köşe yazarları aynı ağızla iç-dış politikadan böceklerde üremeye dek her konuda noktasız virgülsüz konuşup cumhuriyetçileri tartaklıyor; Atatürk’le devrimlere sataşarak doyuma ulaşıyorlar.  

Atatürk öğretmenlere, “Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” demişti. Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti laik eğitimle yükseltecek öğretmenler dünden bugüne siyasal baskılara, ekonomik zorluğa direndiler. Öğretmenler de yetiştirdikleri binlerce “fikri, vicdanı, irfanı hür” aydın da düşüncesinden ödün vermeden, korkmadan dimdik duruyor.

Avurdu yelli basınla, toplumu Ortaçağa sürükleyen tarikatlarla, MEB+Diyanet ürünü “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”yle, emeğin ekmeğin, öğretmenin önünü kesecek, doğayı, köpekleri yok edecek dilsiz yasalarla... Fener al, düşünce özgürlüğü ara, demeyeceğim!

Arkadaş! Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür; eğitimi tarikatlarla, ekonomiyi yanlış tuğlalarla örenlerin duvarına da yaslanma; o eğreti duvar eninde sonunda yıkılır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kötünün kötüsü... 14 Kasım 2024
İş işten geçmeden 17 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları