Borç ‘köleliğin’ kamçısı

15 Nisan 2022 Cuma

Merkez Bankası’nın internet sitesine bakıyorsunuz, hemen karşınıza çıkıyor. Dış borç toplamı 450 milyar doların üzerinde. Bunun 173 milyar doları ise 2022’de ödenecek borç. İnsanımız bu borcu hiç ama hiç üzerine alınmıyor. Oysa yaşadığımız sorunların en büyüğü bu.

Önümüzdeki seçimlerde kim iktidar olursa olsun, yapacağı ilk iş, borç stokunu yönetebilmek için ucuza yeniden borçlanmayı sağlamak olacak. Bu kaostan çıkmanın yolu var mı? Ekonomistlere göre var. Ancak kimsenin işine gelmiyor; çünkü siyaset avanta demek. Toplumumuz da ne yazık ki belli ölçüde bunu kabullenmiş durumda. Enflasyon, yoksulluk, hatta açlık sorunun altında yatan nedenlerden biri borçluluk. Lübnan örneği çok vahimdir. İnsanlar bankalardaki paralarını kullanamıyor.

CİDDİ TARTIŞMA VAR

Şimdi biraz farklı bir konuya, önümüzdeki dönem sıkça duyacağımız “karbon ayak izi olmayan üretim”e bakalım. Çünkü gelecek on yıllarımızı da borcu yüksek bir ülke olarak geçirecek gibiyiz. Dışarıda çok ciddi tartışmalar var bu konuda. Örneğin “Ekolojik ayak izi”, “biyolojik kapasite” gibi kavramlar tartışılıyor. Bunlar doğrudan gelecekteki gıda sorununu da çok yakıcı bir şekilde ilgilendiriyor.

Uzmanlar, gezegenimizin artık yaşayan insanlara yetmediğini, mevcut nüfus için gezegenimizin yarısından fazla bir gezegene daha gereksinim olduğunu tespit ediyor. Küresel nüfus artışı başlı başına bir sorun. Ancak mevcut nüfusun bugünkü ölçütlerle yaşaması durumunda toprağa, suya, denizlere, atmosfere verdiği zarar giderek artıyor. Kısa yoldan bu ekolojik ayak izi olarak anlatılıyor. Bu sürekli olumsuz etki başta insanların beslenmesini, genelde yaşayabilmesini sağlayan biyolojik kapasitenin azalmasına yol açıyor.

Türkiye’nin de ekolojik ayak izi ve biyolojik kapasite düzeyi iç açıcı değil. Doğaya verdiğimiz zararı hızla azaltmamız; tüketilebilir su kaynakları, sağlıklı atmosfer, deniz ve orman alanları, yeterli besin boyutlarıyla biyolojik kapasitemizi yükseltmemiz gerekiyor. Şu anda ülkemizin kalkınma gerekçesiyle yaptığı hatayı çok önceden birçok ülke yapmış. Uzmanlar, kalkınma anlayışının, sürdürülebilir bir yaşam koşulunu da gözetmesi gerektiğini savunuyor. İşte Marmara Denizi ölümün eşiğinde. Kıpırdayan yok. Bu konulara ve ekonomiye etkilerine kafa yoran çok az insan var. Onları da kimse dikkate almıyor.

BAKAN’DAN ‘TIK’ YOK

Bir diğer vahim konuyu ise CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut gündeme getirdi. “Türkiye çöp sömürgesi haline getirildi” diyor. Adana’ya Avrupa’dan gelen çöpleri, bu çöplerin Adana’yı, o verimli tarım topraklarını nasıl kullanılamaz hale getirdiğini, yani biyolojik kapasitemizi nasıl yok ettiğini vurguladı. Yeni Tarım Bakanı’ndan “tık” yok. Baskın söylemin tersine “Türkiye, artık başka Türkiye” değil. Çin’in dahi reddettiği Avrupa’nın “Ekolojik günahlarının” bu toplumun sırtına yüklendiğini görmüyor, umursamıyoruz.

Şimdi başa dönebiliriz. Bütün bu gerçekleri, gelişmeleri farkeden ülkeler var. Kendilerini ellerindeki araçları da planlayarak yeniden konumlandırdılar: Para satacaklar. Karbon ayak izi düşük/olmayan ürünler için üretim altyapısının yenilenmesi gerekiyor. Çünkü yakında karbon ayak izi olan ürünleri kimse almayacak. Karnımızı doyurma derdindeyiz. Türkiye’de bu yenilemeyi yapacak para yok. O zaman borca devam...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Suriye’nin geleceği 20 Aralık 2024
Suriye dersleri 13 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları