Basın özgürlüğü konusunda, uluslararası kuruluşlar Türkiye’nin karnesini ortaya döküyor.\n

İktidar “yok canım” dese de, notlar kötü.\n

Öylesine kötü ki, elle tutulur yanı yok...\n

***\n

İktidarın ilk işi ne oldu?\n

Yandaş basın yaratmak...\n

Devlet bankalarından sağlanan kredilerle satın alınan gazetelerden tutun da, benzer kıyaklarla yandaş yapılan yazarların varlığı, ayan beyan ortada.\n

Sonra?\n

Çağrıyla Başbakan’ın basın toplantısına katılan gazete patronlarını da gördük bu iktidarda, hey gidi hey!\n

Sıkılmadan “Haberleri nasıl yapmamızı istiyorsunuz” diye sordular Başbakan’a.\n

Sonra, genel yayın müdürlerine buyruklar:\n

“İktidarın canını sıkacak sorular sorulmayacak...”\n

Dikensiz gül bahçesi!\n

Böylece soru sormanın bile sakıncalı olduğu bir düzen oluşturuldu mu, oluşturuldu...\n

Kalem, silahtan daha tehlikeli ya, “terörist” diye hapse atılan gazetecileri unutmayalım bu arada.\n

“Genelkurmay Başkanı’nın silahlı terör örgütü lideri olarak suçlandığı bir ülkede gazetecinin terörist sayılmasında ne var?” pişkinliğini de satır aralarında okumadık mı?\n

Öyle ya, Başbakan’ın gazeteciyi “Kaleminden pislik akan zat” diye tanımladığı bir ülkedeyiz sonuç olarak...\n

***\n

Bu arada “Tutuklanacak gazeteciler” listesini yayımlayan, mesleğini bir kenara koymuş, giydikleri savcı, polis ve yargıç üniformalarıyla tetikçi, ihbarcı yandaş köşeler, herkesin malumu...\n

Sonra, korkunun pençesinde sansürün, otosansürün koyu karanlığı...\n

İtibarsızlaştırma operasyonları, tehditler...\n

Devamında mesleğini bırakan gazeteciler, “hizaya gelen” ya da “sütre gerisinde pusan” köşeler...\n

Daha da önemlisi işten atılan meslektaşlar...\n

Sayılarını unuttum... 28 Şubat’taki andıçlarla kaç kişi işinden oldu, şimdi “sivil iktidar” döneminde kaç?\n

***\n

Önce iktidar karşıtı köşeler tasfiye edildi. Sonra “ileri demokrasi” uğruna iktidara destek veren, “yetmez ama evetçi” liberal kalemler...\n

“Artık sizi sırtımızda taşıyacak halimiz yok” denmedi mi bu arkadaşlara? \n

Peçete gibi kullanılıp atıldılar bir kenara.\n

***\n

Şimdi, yandaş basında “çıkıntılık” yapanlarda sıra...\n

Uludere için “Çık, Kasımpaşalı gibi özür dile” dedi ya yazar.\n

Ertesi gün işine son verdiler, meslekteki onca yıllık hizmetine bakmadan.\n

Ardından “Vicdanım rahat, doğrusunu yazdım” dedi yazar, “Konuşmanın bedeli var...” \n

Bunun üzerine Türkiye’deki basın özgürlüğü konusunda yaşanan onca olumsuzluğu, ödenen bedelleri “görmeyen, duymayan” köşeler, ufaktan tartışmaya katıldı.\n

Sayıları çok değil, birkaç kişi.\n

Kimilerine göre iktidar istemiş, gazeteci atılmıştı.\n

Kimileri ise patronun “tasarrufuna” dikkat çekti.\n

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ açıklama yapma ihtiyacı duydu nedense:\n

“Herhangi bir nedenle gazetesinden ayrılan veya ayrılmak zorunda kalanlarla ilgili olarak bir şehir efsanesi türetiliyor. Hazır bir suçlanacak yer var. Bu konuda AK Parti’ye, Sayın Başbakanımıza fatura kesilmeye çalışılıyor. Bana göre bunlar iftira...”\n

“İftira” da, iktidarın bir zamanlar her uygulamasını dayandırdığı AB’den, basın özgürlüğüyle ilgili geçen hafta yapılan açıklamayı anımsatmalı Bozdağ’a?\n

AB Dönem Başkanı, Danimarka’nın AB Bakanı Nicolai’nin “iftirası”na bakar mısınız:\n

“Basın özgürlüğüyle ilgili Türkiye’deki durumu endişeyle izliyoruz.”\n

Dün iktidarı destekliyorlardı tümüyle, bugün “endişe” ediyorlar, ne büyük aşama!\n

\n\n