Şahin Aybek

Predatör Dergilerin konforu üniversitelerimizden yüksek performans çıkmasını engelliyor

13 Kasım 2022 Pazar

Aksaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncay Tunç ile predatör dergiler bağlamında akademik sistemimizi konuştuk.

“Bir makale predatör bir dergide yayınlanıyorsa, güçlü bir hakemlik incelemesinin yapılmış olması pek olası değildir. Genç araştırmacılar bir an önce unvan alayım, kadro alayım diye kendilerini yeteri kadar yetiştirmeden bu dergilere yöneliyor. Türkiye’de dergilerde bile nepotizm çok fazla. Arkadan gelen genç, çalışkan dinamik araştırmacıların önü kesiliyor.”

Sayın hocam kendinizi tanıtır mısınız?

Merhaba. Ben Tuncay TUNÇ. Aksaray Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde akademisyen olarak çalışmaktayım. Fizikçiyim. Yaklaşık 17 yıl Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalıştım. Liselerde Fizik öğretmenliği yaptım. Bu arada Muş’ta 16 ay kadar yedek subaylık hizmetinde bulundum. Yaklaşık 4 yıl bakanlık teşkilatında 2005 öğretim programına göre ortaokul Fen ve Teknoloji ders kitapları yazımında çalıştım. Daha sonra Aksaray Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ne geçtim. 2008 yılından beri Aksaray Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktayım.

MEB den ayrıldıktan sonra da özel yayınevlerine ortaokul ve lise ders kitaplarını yazmaya devam ettim. Kitaplarım TTKB den onay aldı. Hatta şu an Fizik 10 kitabı liselerde okutuluyor. Ülkemizin ve çeşitli ülkelerin öğretim programları, ders kitapları konuları ile ilgileniyorum. Cumhuriyet dönemi okul programları konuları da ilgi alanım içindedir.

Bununla birlikte kristalografi konusunda çalışmalarım var. Bir arkadaşla birlikte Aksaray Üniversitesi’nde kristalografi laboratuvarı kurduk. Orayı uzun süre işlettik.

Gezmeyi severim. Birkaç arkadaşımla birlikte her yıl birkaç kez yurt dışına çıkar 10-15 gün bir gezgin gibi gezeriz. Farklı kültürleri görmek tanımak benim için muazzam ufuk geliştirici bir faaliyet.

Sizi Twiterdaki paylaşımlarınızdan tanıyoruz. Özellikle Predatör dergilerdeki paylaşımlarınız, akademik sistem konusundaki eleştirileriniz ilgimi çekiyor. Biraz bu konuyu açar mısınız? Predatör dergi nedir?

Predatör dergi Türkçe’de yağmacı, yırtıcı ya da avcı dergi gibi isimlerle adlandırılmaktadır. Bu dergilerdeki yayınlar bilimsel yayınların geçtiği değerlendirme süreçlerinden geçmeyen, düşük kalitede, tartışmaya açık yazıları kabul edip yayınlayan dergileri ifade eden terimdir. Bu dergiler kişisel çıkara öncelik verirler. Editoryal ve yayıncılık hizmetleri sağlamadan yazarlardan yayın ücreti alırlar.

Predatör dergiler küresel bir tehdittir. Birçok ülkede akademilerde unvan almak için akademisyenlerden yayın yapmaları istenir. Bazı akademisyenler bilmeden bu dergilerden yayın yaparken birçok akademisyende kısa sürede makalesini yayınlatmak için predatör dergilere yönelmektedir.

İnternetin yaygınlaşması ve bilimsel yayıncılık modelini değiştirmiştir. Bu yeni modelin adı “açık erişim” dir. Bu modelde yazarlar hizmetleri için yayıncılara ödeme yapar. Bu modelin pazar payı son yıllarda önemli ölçüde artmıştır. Delta Think adlı kuruluşa göre “açık erişim” yayıncılık 2020'de yaklaşık 975 milyon dolar değerinde bir Pazar payı olduğu bu rakamın 2021'de 1,1 milyar doların üzerine çıktığını tahmin etmektedir. Aşağıdaki soldaki grafikten de görüldüğü gibi 2020'de tüm bilimsel makalelerin yaklaşık %36'sı ücretli açık erişim olarak yayımlanmıştır. Bu toplam dergi yayıncılığı piyasa değerinin yaklaşık %9’una denk gelmektedir (1).

2000'li yılların başında hızlı yayın, yüksek kabul oranları ve düşük yazar ücretleri vaat eden çok sayıda dergi çıktı. Bu dergiler açık erişim modelini etik olmayan şekilde kullanmaya bilimsel makaleleri gerçek bir hakemlik süreci olmadan kabul etmeye ve yayınlamaya başladı(2).

Türkiye Dünyada predatör yayıncılıkta kötü bir şöhrete sahiptir. Hindistan’da 456 predatör dergi var, onu 93 dergi ile Amerika Birleşik Devletleri, 29 dergi ile Türkiye ve 17 dergi ile Birleşik Krallık takip ediyor. Bunun yanında Hindistan, Nijerya ve Türkiye predatör dergilerde en yüksek sayıda yayın yapan ülkelerdir (3). 

Siz Türkiye’deki predatör yayıncılığı ne zaman fark ettiniz?

2010’lu yıllardı zannedersem. Energy Education diye bir dergi vardı. Herkes o dergiyi konuşurdu. Makaleleri kısa sürede yayınladığından bahsederdi. Hem de Sci indexinde olduğundan bahsederdi. Dergiyi inceledim. Q1 idi. Normalde Q1 dergilerde makale yayınlatmak çok zordur. Ama bu dergide herkesin makalesi yayınlanıyordu. Türk dergisiydi. Dergide bir oyun olduğunu sezdim. Dergi Part A ve Part B diye ikiye ayrılmıştı. Part A Mühendislik ve doğa bilimleri makalelerini yayınlıyordu. Dergi sahipleri Derginin Part B sini çıkarmışlar ve eğitim ile sosyal bilimler yayınlarını orada yayımlamaya başlamışlardı. Yani kısaca Part B doğrudan Sci indexine girmişti. Eğitim ve sosyal bilimler makaleleri yayınlardı ancak Ssci’de olacağına Sci indexindeydi.

Sıradan bir makale hazırladım. Dergiye gönderdim. 10 gün içinde 600 lira yatırmamı istedi. Hiç hakemlik raporu gelmedi. Hâlbuki ana dili İngilizce olmayan ben İngilizcesini yazmıştım. Mutlaka hata vardır. Ama makaleyi kabul ettiler.

Böylelikle predatör dergileri inceleme işi bende hobi olmaya başladı. O yıllarda Amerika Birleşik Devletleri Jeffrey Beall bir blok yayımladı. Bu blokta yayımladığı liste etik dışı yayıncıları ve dergileri ortaya çıkarmada önemli bir rol oynadı.  2010 yılında “predatör açık erişim yayıncılık” terimini türetti ve Beall's list’i geliştirdi. O yıllarda Prof. Dr. Metin Balcı hoca bu konulara ilk değinen kişilerden biriydi. Konferanslarda bahsederdi. Youtubeda videoları halen yayındadır.

Sizce, Predatör yayıncılığın akademiye zararı nedir?

Çok zararı var. Bir kere akademik kalite çok zarar görüyor. İnsanlar kolay yol varken neden uğraşsınlar. Acar Baltaş’ın dediği gibi konfor alanından yüksek performans çıkmaz. Üniversitelerimizin uluslararası sıralamalarda çok gerilerde kalmasının sebeplerinden en önemlisidir bence. Çünkü ucuz ve kolay yayınlarla unvan alabiliyorsanız bu durum çok hızlı bir şekilde yayılır.

Bir makale predatör bir dergide yayınlanıyorsa, güçlü bir hakemlik incelemesinin yapılmış olması pek olası değildir. Bu, herhangi bir makalenin yayınlayabileceği anlamına gelir. Bakın bunun kötü yanları nelerdir? Bunlardan bahsedeyim biraz

  1.  Genç araştırmacılar bir an önce unvan alayım, kadro alayım diye kendilerini yeteri kadar yetiştirmeden bu dergilere yöneliyor. Çünkü biliyorlar ki bu dergilerdeki yayınlarla unvan alabiliyorlar.

  2. Predatör dergilerle çok miktarda yayın yapanlar, düzgün dürüst şekilde çalışanların önüne geçebiliyor. Ciddi dergilerde bir makalenizin incelenmeye başlamasıyla yayınlanması arasında 1-1,5 yıl süre geçiyor. 1 sene sonra red alabiliyorsunuz. Hâlbuki predatör bir dergide 15-20 günde makaleniz yayınlanabiliyor. Red olasılığı da neredeyse yok.

  3. Predator dergi yayınları ile Doçent, Prof. olanlar doktora öğrencisi yetiştiriyor. Böylece predatör yayıncılık hızla yayılıyor. Öğrencisi danışmanını örnek alır.

  4. Akademisyenler predatör dergilerde yaptıkları yayınları özgeçmişlerine ekleyeceklerdir. Unvan alırken bu yayınları kullanacaklardır. Bu akademisyenler yarın bir gün doçentlik jürilerinde veya personel alım jürilerinde görev alacaklardır. Adayların dosyalarında sunulan yayınların kalitesini sorgulamıyorlar. Çünkü kendisi öncelikle sorgulanmalı.

  5. Ticari kuruluşlar, bu dergilerdeki ucuz yayınları pazarlama kampanyalarında kullanabilirler. Böylece kamu kandırılabilir.

  6. Pek çok akademisyen, unvanda yükselmek için özgeçmişlerinin hacimli olmasını istiyorlar. Bunun sebebi de akademisyenler arasında yayın sayısının çok öneli sayılması. Bazen jüri üyeleri yayın sayısı yeterli değil diye doçentlik dosyalarında eleyebiliyorlar. Bu nedenle özellikle genç akademisyenler nitelikten ziyade yayın sayısını artırmaya bakıyorlar.

  7. Predatör makaleler yayınlandıkça ve bunlar meşru dergilerde alıntılandıkça, bilimsel arşive artık güvenilemeyecek olmasıdır. Bilimsel arşivi geliştirmekte olduğumuz yüzlerce yıl, birkaç on yıl içinde kaybolabilir ve yeniden başlamamız veya en azından onu toparlamak gibi bir görevi yerine getirmemiz gerekebilir (4).

Hiç predatör yayın yapanlarla görüştünüz mü? Bu konuda onlar ne diyor?

Elbette. Bazıları predatör dergilerde yayın yaptıklarını biliyorlar. Onların da kendilerine göre haklılık payları var.

Gerekçeleri şöyle:

  • Türkiye’de dergilerde bile nepotizm çok fazla. Ben makalemi dergiye gönderiyorum. Normal süreç işlese makalenin yayınlanması 1 yılı buluyor. Ancak bazı yazarlar dayısına, hocasına editörü arattırıyor. Hakemleri bile ayarlıyorlar. Kısa sürede makalelerini yayınlıyorlar. Biz makalemizi yayınlatmak için uzun süre bekliyoruz.

  • Bazı dergiler var. Geçmişte iyi bilinen Ssci indexinde girmiş dergiler. Gidin bakınız eski sayılarına. Editörler öğrencileriyle, arkadaşlarıyla hep kendi makalelerini yayınlamışlar. Bu haksız rekabete sebep oluyor. Onlar önce kriteri sağlıyorlar onlar unvan alıyorlar. Bunların bir kısmı WOS tan çıkarıldı. Maalesef Türkiye’de nepotizm çok fazla.

  • Bu dergi benim doçentlik şartımı sağlıyor. YÖK tanıyor. Neden bu dergilerde yapmayayım? Başkası yapmış unvanları almış. Ben neden almayayım.

Predatör dergilerde yayın yapmak gelecekte akademisyenlerin kariyerlerine zarar verir mi?

Şu ana kadar herhangi bir zarar vermedi? Hatta birçok akademisyen bu dergiler sayesinde kısa sürede unvanlarını aldılar. Bazıları yönetici pozisyonları elde etti.

Ancak her geçen gün predatör dergilere karşı olumsuz tutumlar çoğalıyor. YÖK gecikmeli de olsa önlemler almaya başladı. Bu önlemler giderek artacağa benziyor. Bir akademisyen olarak özgeçmişiniz mirasınızdır ve bu dergiler sayesinde unvan aldığınız ortaya çıkacaktır. Yarın bir gün bir pozisyona başvururken kurum içi hakemlerden geçmeyi başarsanız bile kurum dışı hakemler predatör dergilerdeki yayınlarınızı tespit edebilir. Bu sizi zor durumda bırakmakla kalmaz üniversitenizin de sorgulanmasına sebep olabilir.

Predatör dergilerin akademiye zararı nedir?

  1. Kişiler bu tür dergilerde kolay yayın yaparak erken unvan alırlar. Nitekim binlerce kişi doçentlik profesörlük dosyalarında, beyannamelerinde bu tür yayınları gösterdiğini tahmin ediyorum. Kaç kişinin bu tür yayınlarla doçent olduğunu ÜAK eski dosyaları inceleyerek görebilir.

  2. Kişiler bu yayınlarla daha önce kadro alır. Örneğin iki Dr. Öğr. Üyesi düşününüz. Biri predatör dergilerde yayın yapıyor. Diğeri saygın dergilerde yayın için uğraşıyor. Süreç uzun. Predatör yayınlı kişi daha önce doç oluyor. Daha önce kadro alıyor. Haksız rekabete sebep oluyor. Böyle çok örnekler var.

  3. Kadrolar doluyor. Arkadan gelen genç, çalışkan dinamik araştırmacıların önü kesiliyor.

  4. Predatör dergiyle unvan alan hocalar doktora öğrencisi yetiştiriyor. Onun daha güçlü ve etik değerler açısından yetişmesine iyi örnek olamıyor.

  5. Predatör dergiler, makaleleri iyi incelemedikleri için bilimsel hataların yayılmasını hızlandırıyor. Bu da bilimsel literatürün güvenilirliğini olumsuz etkiliyor. Örneğin sağlık bilimleri gibi alanlarda toplum sağlığını tehlikeye sokabiliyor.

  6. Predatör yayınlar, bu yayınlarla bağlantılı üniversitelerin ve araştırma kuruluşlarının itibarını da zedeliyor.   

Predatör dergilerin özellikleri nelerdir?

Öncelikle şunu belirteyim. Açık erişim yayıncılık büyük avantajlara sahip. Araştırmanızı çok daha büyük kitlelere ulaştırabiliyorsunuz. Editoryal hizmetler daha kolay ve hızlı olabiliyor. Saygın yayınevleri tarafından kurulan yüzlerce yeni açık erişim dergisi var. Her açık erişim dergisi predatör demek değildir. Bununla birlikte yazar-ödeme modeli olan açık erişim modeli yayıncılığı kötüye kullanan ve kalitesiz yayınları para karşılığı yayınlayan predatör' dergilere de kapı açmıştır. Predator dergilerin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.

  1. Düşük profesyonellikte hazırlanmış web siteleri vardır. Hem yazım hem de dil bilgisi hataları fazladır. Dergi web sitelerinde sahte etki faktörü yayınlar.

  2. Sahte iletişim bilgisi verirler. Predatör dergiler genellikle ofislerini bir ülkede, iletişim bilgileri ise başka bir ülkede verirler. Hatta farklı ülkelerde ofis adresleri veren predatör dergiler de vardır. E-postanıza gelen  dergi tanıtım postalarındaki saatin derginin menşei olan ülkenin çalışma saatleri içinde olup olmadığını kontrol ediniz. Telefon numarası varsa arayınız.

  3. Birçok predatör dergi güvenilir görünmek için bilim kurulu, yayın kurulu, editör kurulu adı altında sahte akademisyenler yaratacak veya izinleri olmadan akademisyenleri listelerler. Eğer derginin predatör olduğundan şüpheleniyorsanız bu akademisyenleri araştırınız. Linkendl ve Researchgate bu konuda size yardımcı olacaktır. Hatta onlara mail göndererek dergi ile ilişkilerini araştırabilirsiniz. Bu arada şunu söyleyeyim. Adı İngilizce olan, editör ve kurullarında birçok yabancı akademisyenin olduğu kısaca yabancı dergi imajı veren ancak Türkiye orijinli birçok dergi de vardır.

  4. Birçok predatör dergi isimlerini alanında tanınmış saygın dergilere benzetirler. Böylelikle kendilerini kamufle etmeye çalışırlar. Örneğin Nijerya orijinli “Educatıonal Research and Reviews” dergisi yayınevi olarak predatör listelerindedir. Bu derginin ismi saygın bir dergi olan Educational Research Review dergisine çok benzer. Sadece arada bir “and” kelimesi farklıdır. Benzer şekilde Higher Education Studies dergisi (ki bu da yayınevi olarak predatör listelerindedir) Springer’ın Higher Education dergisine isim yönünden benzerdir. Daha birçok dergi var.

  5. Bilimsel makalelerin yayınlanması için hakem değerlendirmesi esastır. Saygın dergilerde yayımlanan makaleler editör ve en az 2 hakem tarafından değerlendirilir. Predatör dergiler ise ya hakemlik değerlendirmesi yapmazlar ya da göstermelik ve çok hızlı yaparlar. Bir  dergi son derece hızlı akran değerlendirmesi çizelgeleri yayınlıyorsa şüpheleniniz.

  6. Birçok predatör dergi kendilerine gönderilen tüm makaleleri yayınlar. Öyleki bazı sayılarındaki makalelerin %100’ünün Türk akademisyenlere ait olduğu dergiler gördüm. Örneğin Nijerya orijinli Journal of Education and Training Studies dergisinin 2016-2018 sayılarına bakınız. Sayılarında %80’den fazla Türk akademisyenin makaleleri yer almaktadır. Türk akademisyenler bu dergiye binlerce dolar bırakmıştır. Türk akademisinde birçok kişi bu ve benzeri dergileri doçentlik beyannamelerinde göstererek unvan elde etmişlerdir.

  7.  Birçok predatör dergi birçok alanda makale yayınlar. Bunun için derginin geçmiş sayıları incelenmelidir. Eğer hem inşaat mühendisliği hem çevre mühendisiliği hem biyoloji hem fizik ile ilgili makalelere yer veriyorsa predatör olma ihtimali yüksektir. Bununla birlikte makaleleri okuduğunuzda çok sayıda hata içeren makaleler bulursanız, bu onların kötü hakemlik sürecini gösterebilir.

  8. Günümüzde yazarların predatör dergileri kesin olarak tanımlamasının kesin bir yöntemi yok. Çeşitli kara listelere var. Bunlardan en ünlüsü Beall'in listesidir. 2008'de predatör dergileri açıklamak için Jeffrey Beall tarafından oluşturulan bir blogdu. O günden beri bu liste predatör dergilerden korunmanın kolay bir yolu olmuştur.

 Directory of Open Access Journals (kısaca DOAJ), açık erişim dergilerini listeleyen bir internet sitesidir. Buradan derginin predatör olup olmadığını sorgulayabiliriz.

Predatör yayıncılığı önlemek için ne yapılmalıdır? 

Çok gecikmeli olsa da YÖK birkaç önemli adım attı ama daha sıkı önlemler almalı. Yaklaşık 10 yıl önce Prof. Dr. Metin Balcı Hoca predatör yayıncılıktan bahsetmişti. 2019 yılına kadar YÖK ciddi bir önlem almadı. Hala yayınların predatör yayınlarını beyannamesinde gösteren kişiler var. Her geçen gün yeni yeni predatör dergiler türüyor.

ERİC indeksi eğitimde alan indeksi olarak bilinir. Bu indekste çok saygın dergiler olmakla birlikte birçok predator dergi de var. Acı bir gerçek ki Türk akademisyenlerin çoğunun yayınları ERİC indeksinin saygın dergilerinde değil de predator listelerine girmiş dergilerinde yer alıyor.

Predator yayıncılığın önlenmesinde üniversitelere çok iş düşüyor. Bazı üniversitelerimiz önlemler aldı ancak bunun tüm üniversitelere yayılması gerekiyor. Mesela Hacettepe üniversitesi doçentlik ve profesörlük için farklı kriterler koydu. Mesela asgari puanlamada ERİC indexindeki dergileri kabul etmiyor. Üniversite senatoları kararlar alabilir.

Bunun yanında doçentlik ile atama ve yükselme jürilerde görev alan profesörlerin dosyaları çok ciddi incelemesi gerekir. Predatör dergilerle profesör olanlara ise jüri görevi hiç verilmemelidir. Hatta son 3 yıl içinde alanı ile ilgili yayın yapmayan hiçbir profesöre de aynı şekilde jüri görevi verilmemelidir.

Akademilerde nepotizm kültürü predatör yayınlarla unvan almaya yardımcı olduğu doğrudur. Zamanla bu kültür yok olacaktır. Akademik kültür yerini alacak nepotizmin statüsü yok olacaktır.

Predatör dergilerle ilgili twitlerinizden dolayı sizi eleştirenler oldu mu? Üniversitedeki yöneticilerden uyarı geldi mi?

Twiterdan bazen Twitlerime ters yorumlar yazan oluyor. Bir defasında birisi “sen sanki Einstein mısın” yazmıştı ona gülmüştüm. Eski bir yöneticinin beni iki de bir rektöre şikâyet ettiğini “soruşturma açalım” dediğini duydum. Doğru mu bilmem. Ama Allah var rektör herhangi bir baskı kurmadı.

Kumpas yapmaya kalkanlar elbette oldu. Ama hepsinin ayağına dolandı.

Bir keresinde bir dergiyi ifşa etmiştim. Yabancı isimli. Editör ve kurullarında çoğunlukla yabancı isimler vardı. Sayılarında çok yayın yapan Türk vardı. Bir gün bir mail geldi. Biz predatör değiliz filan diye açıklama yaptıktan sonra beni mahkemeye vermekle tehdit etti. Adamın bana yazdığı o mailden sonra böyle İngilizce isimde olan birçok Türk orijinli predatör dergi olduğunu anladım. Bana mesaj çeken adamı araştırdım. Meslekten ihraç edilmiş biri. Daha da araştırdım. 2-3 tane daha dergisi var. Ve ilginçtir hepsi de ERİC indexine girmiş. Ve o dergilerindeki makalelerle doçent olan birçok kişiyi de tespit ettim.

Ama ben kimseye iftira atmıyorum. Yazdıklarımın hep belgesi var. Doğruyu söyleyenler pek sevilmez elbet. Benim de sevilme gibi bir ihtiyacım yok. Birilerinin bunları söylemesi gerekiyor.

Üniversiteden 3-5 arkadaş destekliyor. Çoğu akademisyenin de pek umurunda değil açıkçası.

Ancak Türkiye genelinde akademilerde artarak bu konular konuşulmaya başlandı. Twiterdan birçok akademisyen bu konuda yazılar yazıyor. Elbet bir gün bu düzelecek.

Siz uzun yıllar MEB’de çalıştınız. Öğretmenlik Kariyer Basamakları sınavı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Evet. Askerlik dâhil yaklaşık 17 yıl çalıştım. MEB muazzam büyüklükte bir kurum. Ve çok tecrübeli. Hatta eğitim konusunda üniversitelerin çoğundan daha tecrübeli. Çok yüksek nitelikli öğretmenler var. Ayrıca öğretmenlik akademisyenlikle kıyaslanamayacak kadar çok stresli bir meslek.

Birçok öğretmen arkadaşım var. Fizikçi, kimyacı, matematikçi. Fizik konusunda kafama takılan bir konu olduğunda onlara telefon açarım. Necati bu fizik konusu hakkında ne düşünüyorsun derim. Kimya konusunda bir şey kafama takıldığında ilk önce Fahrettin abi sence bu nasıl olur diye sorarım. Onlarla tartışırım. Beraber ders kitapları da yazdık. Halen yazıyoruz.

MEB’in böyle sağlam, donanımlı o kadar çok öğretmeni var ki. MEB’in bu nitelikli öğretmenleri belirleyip bir şekilde taltif etmesi gerekiyor.

Bana göre şu anda düşünülen kariyer sınavı bunu sağlamaz. Uzman öğretmen demek ne demek? MEB uzman ve başöğretmenlik kariyer basamakları ile neyi amaçlıyor? Branşında daha iyi öğretmen yetiştirmek değil. Öyle olsa branş sorusu sorarlardı.

Yani bu sınav iyi öğretmen ayrımı yapan bir sınav olmayacak.

İyi kurgulanmamış bir yöntem, sistemi daha da bozabilir. Şimdi birçok öğretmen harıl hurul test sınavı sorularına çalışıyor. Pdf’deki özetleri ezberleyenler sınavı kazanacak. Yine test sistemi.

Peki, sınavı geçen daha iyi öğretmen mi? Değil elbet. Ama veliler arasında, öğrenciler arasında böyle bir imaj oluşacak. Hatta ben baş öğretmenim diyerek kendisine avantaj sağlamak isteyecek.

Yani size ben komik bir şey anlatayım. Fakülte yönetim kurulu toplantılarında ben önce profesör oldum benim ismim daha öne yazılmalı diye tartışmalar oldu. Önce prof olanın daha ön sıraya fotoğrafının konulmasıyla ilgili yönetim kurulu kararları alındı. Böyle bir davranışı Amerikan üniversitelerinde görebilir misiniz? Gidin Amerikan üniversitelerinin web sayfalarına bakınız.

Benzer davranışlar MEB’te de görülecek.

Bu sistem yarardan çok zarar getirmesin. Çok dikkatli olmak lazım.

Bence daha başka sistem bulmalı.

Ayrıca düşünülen bu sistemde birçok öğretmen başöğretmen olamayacak. Mesela şu an 20-25 yıl kıdeme sahip bir öğretmen sınava girdi uzman öğretmen oldu diyelim. Başöğretmen olabilmesi için 10 yıl beklemesi gerekiyor. Başöğretmenlik şu anda ancak 2006 yılında uzman öğretmen olanlar için geçerli olabilecek.

Başka söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Predatör yayıncılığın, intihal vakalarının olmasına rağmen Türkiye’nin hayli yüksek  bir bilimsel ve teknolojik potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin birçok üniversitesinde çok ciddi araştırma laboratuvarları alt yapısı var. Buraların gece gündüz çalışacağı bir sistem kurulmalı. Bu kadar büyük akademik kapasiteyi düzgün bir sistemle yoğurabilirsek Türkiye şahlanır.

Nedense Türkiye’de birçok akademisyenin idareci olma gibi bir arzusu da var. Eskiden rektörlük seçimleri vardı. Seçim öncesi rektör adaylarıyla bir pozisyon almak için pazarlık yapanları bilirim. Seni desteklerim ama ben de bir şeyler isterim diyenleri biliriz. Yani iyi yayınlar, projeler araştırmalar yapmak yerine idari pozisyon elde etmeyi isterlerdi.

Üniversitelerde kolaylıkla doçent ve profesör unvanlarını dağıtmaya gerek yok. Çok ciddi kriterlerle bu unvanlar verilmeli.

Üniversitelerde daha birçok başka sorun var elbette.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin... 

Kaynakça

  1. https://deltathink.com/news-views-open-access-market-sizing-update-2021/

  2. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6636653/

  3. http://mikrobilim.com/predator-dergiler/

  4. https://predatory-publishing.com/what-damage-do-predatory-journals-do/

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları