Şahin Aybek

Öğretmenlik mesleği nesiller yetiştiren bir meslektir

06 Temmuz 2022 Çarşamba

Anadolu Eğitim Sendikası Genel Başkanı Mehmet Alper Öğretici ile eğitimin sorunlarını ve bakış açılarını konuştuk…

“Başöğretmenimiz ise zaten örnek aldığımız BAŞÖĞRETMENİMİZ Mustafa Kemal ATATÜRK’tür. Ücretli öğretmenlik tabiri caizse eğitimin kanayan yarasıdır. Her daim söylediğimiz gibi her şeyin tasarrufu olur ancak öğretmenin, eğitimin tasarrufu olmaz! Eğitimin öznesi öğretmendir, öğretmenini iyi yetiştirmeyen bir ülkenin iyi öğrenciler yetiştirmesi de mümkün değildir.”

Hocam Öğretmenlik Meslek Kanunu Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Anadolu Eğitim Sendikası olarak uzun yıllar boyunca öğretmenlerin yetiştirilmesinden emekliliğine kadar olan süreci içinde barındıracak bir meslek kanununa ihtiyaç olduğunu dile getirmekteyiz. Bildiğiniz gibi sene başında hiçbir paydaştan görüş alınmadan TBMM Milli Eğitim Komisyonuna gelen ve hiçbir değişiklik yapılmadan olduğu gibi genel kurulda kabul edilen bir meslek kanunumuz oldu. Ama ne yazık ki metinlerin başına ‘Meslek Kanunu’ ibaresi yerleştirmek onu meslek kanunu yapmaz. 

Çünkü meslek kanunu görüşmeleri esnasında diğer meslek kanunlarını daha detaylı inceleme fırsatı bulduk. İncelediğimiz meslek kanunlarında o mesleğin yetiştirilmesinden çalışma şartlarına, istihdamından emekliliğine kadar olan tüm süreci içinde barındırmaktaydı. Kanun maddelerinin sayısı önemli bir ölçüt olmasa da 12 Maddeden oluşan bir taslağın meslek kanunu olması mümkün değildir. Örnek verecek olursak Hakimler ve Savcılar Kanunu 124 madde, Avukatlık Kanunu 201 madde, Veterinerlik Kanunu 50 maddeden oluşmaktadır. Öğretmenlik Meslek Kanunu olarak çıkartılan kanuna baktığımızda bu içeriklerin büyük bir bölümünün olmadığını görmekteyiz.

Uzman ve Başöğretmenliği Nasıl Değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle bizler Anadolu Eğitim Sendikası olarak öğretmenlerin uzman ve başöğretmen olarak anılmasını doğru bulmuyoruz. 1739 sayılı kanuna göre zaten öğretmenlik ‘özel bir ihtisas mesleği’ olarak tanımlanmaktadır. Yani öğretmenler zaten UZMAN’dır. Alanında uzman olan öğretmenlerin tekrar sınava sokularak uzman unvanının verilmesi doğru değildir. Başöğretmenimiz ise zaten örnek aldığımız BAŞÖĞRETMENİMİZ Mustafa Kemal ATATÜRK’tür. 

Öğretmenlerin alanı ile ilgili olmayan, sadece mevzuattan ibaret olan sınav sonrası öğretmenler odasında ayrımcılığa neden olacak bu uygulamayı kabul etmemiz mümkün değildir. Anadolu Eğitim Sendikası olarak talebimiz şu an açlık sınırında ücret alan öğretmenlerin tamamının gelirlerinin YOKSULLUK SINIRI üzerine çıkarılmasıdır. Ardından ise kıdemi artan öğretmenlerin bu yasada öngörülen artışlardan faydalanmasıdır. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda 10. Ve 20. Yılını dolduran öğretmenler için eğitim ve sınav sonrası bir artış öngörülüyor iken kıdemi 10 yıldan az olan meslektaşlarımız için bir artış söz konusu değildir.

Anadolu Eğitim Sendikası olarak öğretmenlere sınav öngören, aday öğretmenlik ile ilgili sakıncaları barındıran bu uygulamayı da Danıştay’a götürdüğümüzü de ifade etmek isterim.

Öğretmenler Odasında Farklı Statülerdeki Öğretmenlere Bakışınız Nedir?

Şu an için herhangi bir öğretmenler odasına girdiğinizde kadrolu, sözleşmeli, geçici ve ücretli öğretmenleri aynı odada görebilirsiniz. Aynı işi yapan meslektaşlarımızın farklı statülerde çalışmasını doğru bulmuyoruz. Her bir statünün farklı özlük ve sosyal haklara sahip olması nedeniyle öğretmenler odasında bile büyük bir mağduriyet yaşanmaktadır.

Anadolu Eğitim Sendikası öğretmenlerin tek statüde KADROLU şekilde istihdam edilmesini savunur.

Sözleşmeli Öğretmenliği Biraz Açar Mısınız?

Sözleşmeli öğretmenlik geçmişte çalışma güçlüğü çekilen bölgelerde öğretmen tutabilmek için getirilmiş ancak başarılı olmadığı için 2011 yılında kaldırılmış bir uygulamadır. Geçmişte sözleşmeli öğretmen olarak çalışmış bir genel başkan olarak söylemeliyim ki zaten sözleşmeli öğretmenlik bu amaca da hizmet etmemektedir. 2011 yılında tüm sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesinin ardından 2016 yılıyla birlikte bu başarısız uygulama aynı nedenlerle ortaya konulmuş, öğretmenler odasındaki bu ayrım devam etmiştir. Sözleşmeli öğretmenliğin en büyük mağduriyetlerinden biri anayasal hak olan aile bütünlüğünü zedelemesidir. Çünkü sözleşmeli olarak göreve başlayan meslektaşlarımız en az 3+1 yıl atandıkları yerde kalmak zorundalardır. Eşleri, aileleri birbirinden yıllarca ayıran bu uygulamanın verimli olması da zaten düşünülemez. Bunun haricinde özlük ve mali haklarda da kayıplar söz konusudur. Sözleşmeli öğretmenlik yerine çalışma güçlüğü çekilen bölgeler için teşvik uygulaması olmazsa olmazdır.

Bir De Ücretli Öğretmenlik Var

Ücretli öğretmenlik tabiri caizse eğitimin kanayan yarasıdır. Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında 90 bine yakın ücretli öğretmen görev yapmıştır. Ücretli öğretmenlerin istisnasız hepsi asgari ücretin altında bir ücretle çalıştırılmaktadır. Her yerde asgari ücretin altında bir kişiyi çalıştırmak yasak iken MEB, asgari ücretin altında ÖĞRETMEN çalıştırmaktadır. Öğretmenlik onurunu zedeleyen bu uygulamanın bir diğer büyük problemi ise ücretli öğretmen olarak görev yapanların yarıdan fazlasının eğitim fakültesi mezunu olmaması, yaklaşık %12’sinin ise ön lisans mezunu olmasıdır. Yani öğretmenlik eğitimi almamış kişiler, ücretli öğretmen olarak görev yapmaktadır. Ücretli öğretmen görevlendirme listelerine baktığımızda, Tapu ve Kadastro ön lisans mezunlarının sınıf öğretmenliği yaptığını, Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği ön lisans mezunlarının okul öncesi öğretmenliği yaptığını görmekteyiz. Alanında eğitim almış yüz binlerce meslektaşımız varken, öğretmenlik eğitimi almamış kişilerin ücretli öğretmen olarak görevlendirilmesi ayrı bir sorundur. Eğitim gibi çıktılarını hemen görmediğimiz, meyvelerini yıllar sonra aldığımız bir alanda, bu yanlış uygulamaların sonuçları da sancılı olmaktadır. 

Duyurusu Yapılan 20 Bin Öğretmen Ataması, Öğretmen Açığını Kapatmak İçin Yeterli Midir?

Öğretmenlik mesleği nesiller yetiştiren bir meslektir. Nesiller yetiştirecek olan öğretmenlerimiz şu an sınıflarında değil de iş bulanlar asgari ücretle farklı işlerde çalışıyorsa , büyük bir kısmı da işsiz bir şekilde atamayı bekliyorsa bunun nedeni öğretmen açığı olduğu halde gerekli atamanın  yapılmaması ve eğitim fakültelerinin kontenjanlarının ihtiyaçla uyumlu olmamasıdır.

Ülkemizde 120 binin üzerinde öğretmen açığı varken, yeni mezun olacaklar ile birlikte bir milyona yakın atama bekleyen meslektaşımız varken sadece ve sadece 20 bin öğretmen atamasını ne ihtiyacı karşılar ne de öğretmen açığını kapatır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın her yıl yayınladığı İdari Faaliyet raporuna baktığımızda emeklilik ve çeşitli nedenlerle MEB kadrolarından ayrılan öğretmen sayısı zaten 15 binin üzerindedir. Yani alınacak olan 20 bin öğretmen bırakın öğretmen açığını kapatmayı, MEB’den ayrılan öğretmen sayısını anca karşılamaktadır.

Yıllardır 3600 ek göstergeyi bekleyen ve sonunda hayata geçen 3600 ek gösterge düzenlemesi sonrasında Ocak ayından itibaren emekliliği bekleyen 100 bine yakın öğretmenimizin olduğu bilinmektedir. Bu öğretmenlerimizin de büyük bir çoğunluğunun Ocak ayından itibaren emekli olacağı düşünüldüğünde öğretmen açığı daha da artacaktır. 

Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında yaklaşık 90 bin ücretli öğretmen görev yapmışken ücretli öğretmenliği ortadan kaldıracak, öğretmen açığını kapatacak sayıda ATAMANIN yapılması şarttır.

Her daim söylediğimiz gibi her şeyin tasarrufu olur ancak öğretmenin, eğitimin tasarrufu olmaz!

KPSS’de Yüksek Puan Alıp Mülakatta Elenenler Var. Mülakatla İlgili Ne Düşünüyorsunuz?

Bizim olmazsa olmazımız ehliyet ve liyakattir. Eğitim fakültesinden başarıyla mezun olmuş, öğretmenlik diplomasını almış, KPSS’den yüksek puanlar alıp öğretmenlik için başvuru yapmış meslektaşlarımızın tamamen sübjektif olan. Hiçbir şekilde kamera kaydının olmadığı, keyfi uygulamaların çokça yaşandığı, ehliyet ve liyakatten yoksun olan mülakat uygulamasını kabul etmiyoruz. KPSS’den yüksek puan alıp, hatta alanında birinci olup, gerekçesini dahi öğrenemeden mülakatta elenen meslektaşlarımızı görünce çok üzülüyoruz. Öğretmen atamalarında ve görevde yükselmelerde mülakat tamamen kaldırılmalı, merkezi sınav, ehliyet ve liyakat dikkate alınmalıdır.

Öğretmenlerin Ekonomik Durumları Hakkında Bilgi Verir Misiniz?

Göreve yeni başlayan öğretmenlerimiz yaklaşık 6500 TL ücret almaktadırlar. Haziran ayı verilerine göre açlık sınırının 6400 TL olduğu bir dönemde, öğretmenler açlık sınırında yaşamaya mahkum edilmiştir. Sadece dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı olan açlık sınırında maaş alan öğretmenlerin kira, ulaşım, fatura vb. ihtiyaçlarını karşılaması mümkün değildir. Aklı sadece öğrencilerinde olması gereken öğretmenler, ne yazık ki ihtiyaçlar hiyerarşisindeki ilk basamak olan beslenme ihtiyaçlarını zor karşılamaktadır. 

OECD ülkeleri ile kıyasladığımızda öğretmenine en az ücret veren ülkelerden biri olduğumuz görülmektedir. Öğretmenin refahının olmadığı, kitap almak için bile çok kez düşündüğü bir ortamda nesillerin geleceğinden iyi olarak söz etmek mümkün değildir.

Öğretmenlerin 1 saatlik ek ders ücretinin 1 Litre benzini-mazotu dahi karşılamadığı, yer değiştirememeler nedeniyle evlerinden çok uzakta çalışmak durumunda olan öğretmenlerin harcamalarının büyük bir kısmını ulaşıma vermek zorunda olduğu bir ortamda öğretmen maaşları çok değil, YOKSULLUK SINIRININ üzerine çıkarılmalıdır.

Ülkemizdeki Öğretmen Yetiştirme Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Eğitimin öznesi öğretmendir, öğretmenini iyi yetiştirmeyen bir ülkenin iyi öğrenciler yetiştirmesi de mümkün değildir. Bu nedenle öğretmen yetiştirmenin üzerine çok daha fazla eğilmek gerekmektedir.

Geçmişte çağın şartlarına uygun öğretmen yetiştirme uygulamasını başarmış, olumlu çıktılarını almış bir ülkeyiz. Köy enstitüleri modelinden bahsediyorum. Yıllar içerisinde öğretmen yetiştirme modelimiz çok farklılık göstermiş, son durumda ise yetiştirmeden ziyade sadece mezun eder duruma gelmişizdir.

Öğretmen okullarının kapatılması, ihtiyacın çok üzerinde eğitim fakültesi kontenjanlarının artırılması, fen edebiyat fakültesi mezunlarının pedagojik formasyon ile öğretmen yapılması sonucu öğretmen yetiştirme sistemimiz bir çıkmaza girmiştir. 

Eğitimdeki en büyük yatırımları öğretmene ve öğretmen yetiştirmeye ayırmalıyız. Anadolu Eğitim Sendikası olarak YÖK’e başvuruda bulunmuş eğitim fakültelerinin kontenjanlarının azaltılmasını ve öğretmenlik programlarını tercih edenler için başarı sıralamasının 100 bin olmasını talep etmiştik. Ülkemizin en iyi beyinlerini öğretmen yapmalı, o beyinlerin en iyi öğrencileri yetiştirmesi için gayret sarf etmeliyiz.

Milli Eğitim Bakanlarının Değişmesi İle Eğitimdeki Sorunlar Çözülür Mü?

Ne yazık ki milli bir eğitim programı olmayan, her bakan ile eğitim sistemimizde köklü değişikliklerle karşılaştığımız bir zaman dilimindeyiz. Bakan değiştikçe sınavların adlarının değiştiği, bir önceki bakanın yenilik diye getirdiği uygulamaların bir sonraki bakan ile başka bir yenilik adı altında kaldırıldığı bir dönemdeyiz. 

Hiçbir öğrencinin başladığı eğitim sistemi ile mezun olamadığı, kuralların oyunun ortasında değiştirildiği, öğrencileri hayata hazırlamak yerine sınava hazırlayan bir eğitim sistemi başarılı olamaz. Bu nedenledir ki Milli Eğitimde bakanların değişmesi değil, bakış açısının değişmesine ihtiyaç vardır.

Öğrencilerimizi geleceğe ayak uydurabilecek eğitimi verebilecek eğitim sistemimizi oluşturmak, mezuniyet sonrası ihtiyaç duyacakları donanımı verebilmek hayati öneme sahiptir.

Ekonomisi güçlü ülkelere baktığımızda bunun temelinde eğitim olduğunu görmekteyiz. Eğitim ve ekonomi arasında doğru orantı olduğu bilinmektedir. Ekonomide, sağlıkta, tarımda veya aklımıza gelebilecek herhangi bir alanda başarılı olmak istiyorsak o alanda iyi yetişmiş insan gücüne ihtiyacımız vardır. Bu insan gücünü de ancak eğitim ile sağlayabiliriz. 

Ümit ederiz ki bu bakanların değil bakış açısının değiştiği bir ortamda çocuklarımıza güzel yarınlar bırakabilelim.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları