Şahin Aybek

Kimler bizi ritmik jimnastik ve blok flütle tutsak etmek istiyorlar?

31 Ocak 2022 Pazartesi

İbn-i Sina: “ Egzersizi Terk Etmek, Hayatı Terk Etmeye Benzer”

Platon: “Beden Jimnastikle Eğitilir”

İbn Haldun: “Nefis Kendi Kavmine Boyun Eğdirmiş Olanların Üstünlüklerine İnanır”

Kültür Emperyalizmiyle Oluşacak Zihinsel Köleliklere ve Beyin Körlenmelerine Karşı Koymalıyız. Küreselleşme Karşısında, Milli Kültürümüzü Yaşatmak İçin Gerekenleri Yapmalıyız.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu ve aynı zamanda Okçuluk Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Bilal Erdoğan, geçtiğimiz yıllarda ritmik jimnastik ve blok flütle ilgili şöyle bir konuşma yapmıştı: “Bizi kültürleriyle tutsak etmeye çalıştılar. Müziklerinden yemeklerine, kıyafetlerine, bütün yaşam tarzlarına kadar. Türkiye’de yıllarca müzik derslerinde blok flüt çalınmasının sebebi basit bir şey değildir. Veyahut da beden eğitimi derslerinde ritmik jimnastiğin öne çıkarılmasının sebebi basit bir şey değildir. Buralarda, bizim kendi sporlarımızın, müziklerimizin, müzik enstrümanlarımızın, kendi kültürel öğelerimizin yer alması demek; bir milletin bağımsızlığının gerçek manada korunması, sahiplenilmesi demek. Onun için, bu çıktığımız yolda geleneksel sporlar ve merkezinde okçuluk yolculuğundan görüyoruz ki; buraya gelen çocuklarımız, burada spor yapan çocuklarımız, sadece spor yapmış olmuyorlar; aynı zamanda dimağlarında kültürel kodlarıyla, hafızalarıyla sağlıklı bir ilişki, iletişim kuruyorlar. Adeta format atılan, silinen belleği yeniden var etmiş oluyorlar.” 

Müziğin ve sporun, kültürün yani yaşam biçimlerinin bir parçası olduğunu düşündüğümüzde, Bilal Erdoğan, müzik ve sporda verilen içeriklerin, özel de de ritmik jimnastiğin ve blok flütün ön plana çıkarılmasıyla, kültürel olarak tutsak edilmeye çalışıldığımızı ifade ediyor. Kültür savaşlarının yoğun yaşandığı bir dünyada, bu vesileyle, sporun ve müziğin kültürle ilişkilerini, flüt ve jimnastiğin tarihini, kültürel tutsak etmeyi kısaca ele alalım.                 

Eğitimin kültürel işlevlerinden hareketle; eğitim, tabi ki de çocuklarımıza kültürel elementlerimizi, mirasımızı aktarır. Bu yönüyle, eğitim sistemimizde beden eğitimi ve müzik derslerinde elbette milli müziğimizi ve sporumuzu çocuklarımıza öğretmeliyiz. Lakin olimpiyatların çıkış felsefesinde olduğu üzere; sporun ve de müziğin evrensel yönleri, kardeşliği, barışı temsil eden yanı da bulunmaktadır. Ziya Gökalp’in hars ve medeniyet ayrımındaki gibi, bizim milli yanımız, harsi unsurlarımız medeniyeti oluşturur.

BİR ÜLKENİN KENDİ KÜLTÜREL DEĞERLERİNİ BAŞKA BİR ÜLKENİN HALKINA BENİMSETMESİDİR

Gelelim kültürel tutsaklık konusuna. Eğer Bilal Erdoğan’ın burada kastettiği kültür emperyalizmse, kültür emperyalizmi; bir ülkenin kendi kültürel değerlerini ve ideolojisini başka bir ülkenin halkına benimsetmesidir. Kültür emperyalizmi, emperyalist güçlerin insanlık tarihi boyunca, amaçları için farklı yöntemlerle uygulamaya çalıştığı bir yöntemdir. Hele hele günümüzde, çok yoğun kültür savaşları yaşanmaktadır bu yönüyle. Tabi ki de kültür emperyalizmiyle oluşacak zihinsel köleliklere ve beyin körlenmelerine karşı koymalıyız.  Küreselleşme karşısında, milli kültürümüzü yaşatmak için gerekenleri yapmalıyız. Ve yine kültür emperyalizmini, Cumhurbaşkanı’nın geçtiğimiz günlerde övgüler düzdüğü İbn Haldun; nefes ve kalp daima kendi kavimlerine galebe çalmış ve kendi kavmine boyun eğdirmiş olanların, olgunluk ve üstünlüklerine inanır diyerek açıklamıştır.

 PEKİ, JİMNASTİK NİYE ÖNEMLİDİR?

Felsefenin altına bir dipnot olduğu söylenecek kadar önemli dizgeci filozof Platon, felsefi görüşleriyle İslam coğrafyasında da yoğun ilgi görmüş ve öyle ki Eflatun diye adlandırılmıştır. Platon, Devlet isimli kitabında; ruhun müzikle, bedenin ise jimnastikle eğitilmesini savunur. İslam dünyasında bu kadar önem verilen Platon, jimnastiğe bu kadar önem verdiği gibi; ünlü bir filozof ve tıpçı olan İslam düşünürü İbn-i Sina ise sağlıklı bir hayatın üç vazgeçilmezi olarak; egzersizi yani riyazeti, beslenmeyi ve uykuyu önererek jimnastiği önemser. Ve İbn-i Sina’nın jimnastiğe verdiği önem, doruk noktasını; “Egzersizi terk etmek, hayatı terk etmeye benzer” sözlerinde bulur.

İNSANOĞLU, DOĞANIN ŞARKISINI, RİTMİNİ TAKLİT ETME ÇABASIYLA BULMUŞTUR FLÜTÜ

Jimnastik, tarih olarak eski Yunan, Mısır ve İndus uygarlıklarına kadar uzanır. Ortaçağ boyunca unutulan bu spor, 18. Ve 19. yüzyılda yeniden canlanmıştır. Dönemin Pehr Henrik Ling ve Ludwig John gibi eğitimcileri, bu sporun eğitim üzerindeki önemine de yoğunlaşmaktadır. Ve devamında, 1881 yılında, Uluslararası Jimnastik Federasyonu kurulmuştur. Ülkemizde de modern jimnastik, 1868’li yıllarda Galatasaray Mekteb-i Sultani ile başlar ve 1957 yılında, Türkiye Jimnastik Federasyonu’nun kurulmasıyla iyice kurumsallaşır. Jimnastiğin burada yer verilemeyecek kadar fazla faydası vardır bedene ve beyine. 

Diğer taraftan, flütün tarihi ise M.Ö. 50.000’li yıllara kadar dayanmaktadır. Ve de flüt, ilkçağ uygarlıklarında içi boş kemik vb. malzemeden yapılarak, hem doğadan duyulan sesler taklit edilmiş hem de korunma amaçlı, haberleşme amaçlı kullanılmıştır. Günümüzde ise kıvrak ve modern bir çalgı haline gelmiştir. Ve flüt, ülkemizde 1826 yılında Nizam-ı Cedit ordusunun bando takımlarında kullanılmıştır. 1924 yılında açılan Musiki Muallim Mektebi de 1931 yılında ilk flütçü mezununu vermiştir. İşte, bu flütle, kalp atışlarımızdaki hızı, düzeni daha güzel anlamlandırırız. Ve insanoğlu, doğanın şarkısını, ritmini taklit etme çabasıyla bulmuştur flütü. İnsanoğlu kimi zaman bir ağaç kavuğuna, kimi zaman bir bambuya, kimi zaman bir deniz hayvanının kabuğuna, kimi zaman da bir kemiğe üfleyerek doğanın şarkısını çalmıştır bir flütle.

Flüt ve jimnastik, ilk insandan günümüze, biri egzersizle bedeni terbiye etme, diğeri doğanın sesiyle ruhunu terbiye etmeyle başlayan iki önemli spor ve müzik dalı… Kimi zaman İbn-i Sina’da kimi zaman Platon’da anlam bulmuşlar. Bilal Erdoğan’ın söylediği kültürle tutsak etmek konusu, yani kültür emperyalizmi, Ritzerden Lenin’e, İbn Haldun’a, pek çok kişi tarafından ele alınmıştır. Ve bir kültürün, özellikle de güçlü kültürün, diğer kültürel formlar üzerinde egemenlik kurma yolu olarak nitelendirdiğimiz kültürel emperyalizm, elbette müziği, sporu da bir yöntem olarak kullanacaktır, emellerine ulaşmak için. Ama bunu engellemenin yolu, küyerelleşmeyi küreselleşme karşısında güçlendirmekle beraber güçlü bir eğitim sistemi ve bununla beraber dünya çapında jimnastikçiler ve flütçüler yetiştirmektir. O zaman onlar bizi değil, biz onları tutsak ederiz kültürel savaşların kaçınılmaz olduğunu düşündüğümüzde. Türkiye Hepimiziz, Eğitim Hepimizin…




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları