Şahin Aybek

Kent devletlerinden modern ulus devletlerine, siyasi kırılmaların eğitime yansımaları

10 Ağustos 2020 Pazartesi

İnsanlığın Siyasi Kırılmalardan Daha Az Zarar Görmesi Eğitimle Sağlanabilir

İnsanlığın Etnik-Dini-Kültürel Ya da Bölgesel Ayrımı Olmaz, Önce İnsan Diyebilmeliyiz

Dünya tarihi boyunca devlet biçimleri doğal olarak o ülkelerin eğitimlerine de yön vermiş ve etkilemiştir. Örneğin Isparta Kent Devletinde devletin askeri özelliklerinin ağırlıklı olmasından dolayı Isparta Şehir Devleti’nin eğitim sisteminde askerlikle ilgili emir, savaşçılık, disiplin ve itaat kavramlarına ağırlık verildiği görülür. Yine Atina Kent Devletlerinin demokratik özelliklerinin ağır basmasından dolayı öğrencilerin geniş bir hürriyet içinde gelişmesini sağlayan kavramlar eğitim sistemine hakimdir. Bunlar kent devletleri olduğundan devlet şekillerinin eğitim sistemine etki etmesinin doğal bir sonucu olarak kent devletlerinin etkileri görülür eğitim sistemlerinde. Yani dünya tarihi içerisinde devlet biçimleri her alanı etkilediği gibi eğitim alanını da etkilemiş, siyasi kırılmalar, yeni devlet biçimlerini yeni devlet biçimleri de yeni eğitim biçimlerini açığa çıkarmıştır.

Devlet ve eğitim ilişkisinden hareketle siyasi iktidar algısındaki, devlet algısındaki kırılmaların eğitime ve insanlığa etkileri olduğundan ve günümüzde de şu an böyle bir kırılmanın ileri demokrasiye sahip ülkeler de dahil tüm dünyada yaşandığından söz edebiliriz.

İnsan Hakları Ve İnsanlığın Ortak Mirası Ayaklar Altına Alınmamalıdır

Nasıl ki kent devletlerinin kendilerine has eğitim sistemi var ise imparatorluklar da kendi eğitim sistemlerini oluşturmuşlardır. Yine imparatorluklardan modern ulus devletlerine geçildiğinde ulus devletlerin eğitimi hem kalkınma hem de bir ulus oluşturma aracı olarak görüp buna uygun eğitim sistemleri oluşturduklarını görüyoruz. Ama asıl dikkat çekilmesi gereken nokta devlet biçimlerinin kendi eğitim sistemlerini oluşturmasının ötesinde dünya tarihindeki bu siyasi ve devlet biçimlerinin değişme kırılma anlarının, insanlığa doğal olarak eğitime de yansımalarının olduğudur.

İnsanlığa Sahip Çıkmak Bir Erdem Değil İnsan Olmanın Bir Gereğidir

Sokrates’in bilgi, Platon’un neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmek, Aristo’nun ölçülü olmak, Buda’nın kötülüğe karşı iyilik yapmak ve İslamiyet’te doğruluktan iyilikten, adaletten ahlakın güzelliklerini tamamlamak olarak tanımlanan erdemden hareketle; insanlığa sahip çıkmak bir erdem değil insan olmanın bir gereğidir. İnsanlığa sahip çıkılmaması halinde hepimiz kaybedeceğimizden, tüm zulüm süreçlerine tüm insanlık topyekûn karşı durmalıdır.

İnsanlığın Etnik-Dini -Kültürel Ya da Bölgesel Ayrımı Olmaz, Önce İnsan Diyebilmeliyiz

İşte bu tip kriz anlarında krizlerin etkilerini minimize etmenin, en az zararla geçiştirmenin yolu da eğitimdir. Dünyadaki bütün çocuklar, insanlığa dünya mirasına sahip çıkacak bir bilinçle yetiştirilmeli, yani eğitim bu tip zararları en aza indirgemelidir. Çatışmaların hem çözümü hem de engelleyicisi diyebileceğimiz, Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e nasihatindeki “önce insan” şiarındaki gibi insanlığın etnik- dini- kültürel ya da bölgesel ayrımı olamaz, önce insan demeliyiz. Adeta Kant’ın ödev ahlakındaki gibi evrensel bir şekilde insanlığın onuruna sahip çıkmayı bir ödev, yükümlülük ve görev olarak görmeliyiz.

Evet, kent devletlerinden imparatorluklara, imparatorluklardan modern ulus devletlerine geçişte dünya tarihinde siyasi kırılmalar olmuş ve bu siyasi kırılmaların insanlığa ve eğitime ciddi yansımaları, zararları olmuştur. İnsanlığın bu siyasi kırılmalardan en az zararla kurtulmasının yolu da eğitimden geçmektedir. Eğitim sistemleri; insanlığa, insanlık mirasına, insanlık onuruna, etnik, dini, kültürel ya da bölgesel ayrım yapmaksızın sahip çıkacak bilinçte nesiller yetiştirmelidir. Çünkü bu kırılma ve dönüşüm anlarında insan haklarının, insanlığın ayaklar altına alınması sonucu kaybeden hepimiz oluruz. Ve de Dünya Hepimizin, Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları