Şahin Aybek

"Haziran'dan Haziran'a" kitabının tüm geliri Uğur Mumcu Vakfı'na

02 Eylül 2019 Pazartesi

 

Yıldırım Hocam sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

7 Kasım 1958 yılında Kırşehir’de doğdum.1990 yılında Eğit-Sen’in kurucuları arasında yer aldım. 23 Ocak 1995 yılında Eğitim İş ve Eğit Sen’in birleşmesiyle kurulan Eğitim Sen’in kurucuları arasında yer aldım ve ilk Genel Başkanlığını yaptım.1996 yılında öğretmenlikten istifa ederek ÖDP’nin kurucuları arasında yer aldım. 1996-2001 yılları arasında ÖDP Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttüm.“Birgün Gazetesi” kurucuları arasında yer aldım. Türkiye Barış Meclisi Kurucusu olarak barış çalışmaları yürüttüm.35. Olağan Kurultayı’nda CHP Parti Meclisine seçildim.3-4 Şubat 2018 tarihlerinde yapılan CHP 36. Olağan Kurultayı’nda, yeniden CHP Parti Meclisi üyeliğine seçildim.24 Haziran 2018 Genel Seçimlerinde 27. Dönem Ankara Milletvekili olarak TBMM’e girdim. TBMM; “Milli Eğitim, Kültür, Gençlik Ve Spor Komisyonu” CHP Grup Sözcülüğünü yürütmekteyim.10 Ağustos 2018 tarihinden bu yana CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ve Spor Kurulu Başkanlığı görevini yürütmekteyim.

Yeni kitabınız “Hazirandan Hazirana” nasıl ortaya çıktı?

Bu kitapta 24 Haziran 2018’den, 24 Haziran 2019’a, Milletvekilliğimin bir yılında yaşanan siyasi gelişmeleri değerlendirdim.  24 Haziran 2018’den, 24 Haziran 2019’a Türkiye tarihi için çok kritik bir dönem oldu. Başkanlık sistemine geçiş gerçekleşti, 31 Mart 2019 yerel seçimlerde CHP büyük bir başarıya imza attı, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişimi ve 23 Haziran’da yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını 806 bin oy farkla yeniden kazandık. 17 yıllık AKP’nin dağılma sürecine girmesi de bu dönemde başladı.

 Kitabınızın adı neden “Hazirandan Hazirana”

Kitabımın adının “Hazirandan Hazirana” olmasının iki nedeni var. Birinci temel nedeni biliyorsunuz “Haziranda ölmek zor!”Ahmet Arif in, Nazım Hikmet’in haziran sıcağında ölmesi, Hüseyin Cevahir’in haziranda öldürülmesi, tabi bir de doğum var, torunum Lara’nın haziranda doğması. Ayrıca 15-16 Haziran işçi ve emekçilerin en büyük işçi direniş mücadelesinin olduğu grevli toplu sözleşmeli sendikal hak mücadelesinin başlangıç tarihidir. 17-18 Haziran Kızılay Meydanı’nda 150 bin kişiyle iki gün boyunca kamu emekçilerinin grevli toplu sözleşmeli sendikal hak mücadelesinin anayasada yer almasını sağlamak için yürüttüğü direniştir. Ben de o eylemin genel başkanıydım.
Ayrıca 24 Haziran’da parlamentoya girmem milletvekili olmam, 15 Haziran’da hak, hukuk ve adalet için Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan başlattığı büyük adalet yürüyüşünün olması. Bunların tümünün haziran ayında gerçekleşen başarılı ve üzücü olaylar olduğunu düşündüğümüzde… İşte bunun için kitabımın adı “Hazirandan Hazirana”
Alt başlığı “Sokaktan Parlamentoya”. Sokağın fiili ve meşru mücadelenin bir militanı bir koşuşturanı olarak parlamentoda bu sistemle elimizin kolumuzun ayağımızın dilimizin bağlanacağının düşünüldüğü, anlatıldığı bir süreç oldu. Yani sokağın hırçın çocuğu parlamentoya hapsedilmiş gibi düşündüm. İşte bu nedenle “Hazirandan Hazirana” diyoruz. “Hazirandan Hazirana” bir de altını çizmem gereken en önemli olay biliyorsunuz kaybettiğimiz “Gezi Direnişi’nin Çocukları”. Kitabımızın kapağına baktığınızda gezinin yiğit çocuklarını görürsünüz ve doğa tahribatına karşı doğayı savunanları görürsünüz, yüz yıllık çınar CHP’yi görürsünüz, gökyüzünde özgürce uçan kuşları görürsünüz, gökyüzünün maviliğini ve doğan güneşi… İşte bizim tüm bu bir yıl içerisinde yaşanmışlıklarımıza yanıt veriyor kitabın kapağı. Kapakta gördüğünüz güneşi karartmak istiyorlar ama güneş balçıkla sıvanmaz. Hiç kimse umudunu kaybetmesin diyor kapak. Kitabın içeriğinde bunları göreceksiniz.

Yeni kitabınız “Hazirandan Hazirana” ilk kitabınız mı?

Hayır. İlk kitabım 2018 yılında 2 yıllık CHP Parti Meclisi çalışmalarımı topladığım, "Biz İstersek Türkiye Değişir" yayınlanmıştı. O kitabımda ağırlıklı olarak “Adalet Yürüyüşü” yer almıştı.
 

“Hazirandan Hazirana” kitabınızın içeriğinden biraz bahseder misiniz?

Kitabımda genel siyasi değerlendirmeler, CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak yürüttüğüm çalışmalar, seçim çalışmaları, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ile yürüttüğümüm çalışmalar, CHP Spor Komisyonu çalışmalarımız, TBMM’de yürüttüğüm çalışmalar yer alıyor.
 
Kitabın gelirini Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’na bağışladınız. Bu konuda ne söylemek istersiniz?  
Evet, kitabın tüm gelirini,  “Vurulduk ey halkım unutma bizi“ diyen Araştırmacı Gazeteci Uğur Mumcu’yu yaşatmak, yeni araştırmacı gazeteciler yetiştirmek için yola çıkan Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’na bağışladım.

Kitabımda yaptığım çağrıyı buradan da yapmak istiyorum. Uğur Mumcuları yaşatmanın yolu, mücadeleye devam etmek, yürüdükleri onurlu yoldan yürümek ve onların çalışmalarını gelecek kuşaklara taşımaktır. Şimdi devrimci dayanışmanın tam zamanıdır. Halkımız da Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’na destek olmak için kitabı tüm kitapçılardan ve internetten alarak destek olabilirler. Bu desteğin fazlasıyla verileceğine olan inancım sonsuz.
 
CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekilisiniz. AKP’nin eğitim politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP’nin eğitim politikasının tek hedefi; laik, demokratik ve bilimsel eğitimi bitirip, AKP ideolojisi doğrultusunda nesiller yetiştirmektir. Uygulamaya sokulan 4+4+4 eğitim sistemi de bunu amaçlamaktadır. Müfredatın her geçen gün biraz daha değiştirilip dini eğitime ağırlık verilmesi, okulların hızla imam hatipleştirilip, yeni imam hatip okullarının yapımına hız verilmesi hep bu amaca hizmet etmektedir. Bu sayede eğitim hem ticarileştirildi, hem de bilimsellikten uzaklaştırıldı. Çocuklarımız özel okullara, meslek liselerine, imam hatiplere ve açık liselere yönlendirilmeye başlandı.

CHP’nin eğitimde öncelikleri nelerdir?

Bizim eğitimde birinci hedefimiz; parasız, laik, demokratik ve bilimsel eğitim sisteminin kurulmasıdır. Darbeci eğitim sisteminden vazgeçilmesi, taşımalı eğitime son verilmesi, okulu olmayan köye okul, öğretmeni olmayan köye öğretmen atanması, engelli çocuklarımız için yeni programlar hazırlanması, ikili eğitime ve birleştirilmiş sınıf uygulamasına son verilmesi; eğitimde öncelikli hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Diğer bir öncelikli hedefimiz ise cemaat ve tarikatlarla yapılan protokollerin derhal sonlandırılmasıdır.
 
İvedilikle, eğitimde 1+8+4 sistemine geçilecek. Eğitim, bir yıl okul öncesi, 8 yıl ilköğretim, 4 yıl ortaöğretimden oluşan 1+8+4 modeliyle yeniden yapılandırılacak. Zorunlu eğitim, 9 yılı kesintisiz temel eğitim olmak üzere, 13 yıla çıkartılacaktır.
 
LGS kalkacak mı?

Evet. Ezberci ve sınav odaklı eğitimden vazgeçilecek. Çocuklarımız istemedikleri okul türlerinde okumaya zorlayan LGS sistemi derhal kaldırılacak. Çocuklarımızın yeteneklerini ve ilgi alanlarını ortaya çıkartacak eğitim modelleri hayata geçireceğiz. İstedikleri lise türünde okumalarının önü açılacak. Başarının sırrı, çocuklarımızın ilgi alanlarının ve yeteneklerinin tespit edilerek o alana yönlendirilmesinde gizli olduğu anlayışıyla hareket edilecek.
 
Ziya Selçuk yaklaşık bir yıldır Milli Eğitim Bakanlığını yürütüyor. Ziya Selçuk göreve geldiğinde ona açık mektup yazdığınızı basından biliyoruz. O mektubu ne amaçla yazdınız? Mektubunuza cevap alabildiniz mi? Beklentileriniz nelerdi, performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ziya Selçuk Milli Eğitim Bakanlığına atandığında, bir milyon öğretmene mektup yazarak kendisinin de öğretmen olduğunu, öğretmenlerin sorunlarını çok iyi bildiğini söyleyerek umut dağıttı. Ben de kendisine bir mektup göndererek, öğretmenlerimizin sorunlarını ilettim. Mektubun sonuna da “Kestane kebap acele cevap” diye ekledim. Ancak ne yazık ki ne bir cevap geldi, ne de sorunlar çözüldü.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, verdiği sözleri tutamayacağını biliyordum. Davul boynunda olsa da tokmağın sarayda olduğunu çok net görüyordum. O mektubu da tarihe not düşmek adına yazmıştım. Laik, demokratik, bilimsel eğitimi hedef alan bir anlayışın Milli Eğitim Bakanı olarak kimi atadığının bir değeri yok.  
 
Yeni kitap Hazırlıklarınız var mı?

Evet var. “Bir Ömre Kaç Darbe Sığar” kitabımın hazırlıkları devam ediyor. Gerçek hayatın romanlaştırılması tadında bir kitap olacak.
 
Bütün partiler öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi için söz verdi. Siz CHP’nin Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Milletvekili olarak neler yaptınız?

Evet, bütün partiler gibi CHP de öğretmenlerimize 3600 ek göstergenin verilmesi için seçim döneminde söz verdi. Ben de Milletvekili seçildikten sonra; TBMM’de yaptığım ilk iş, 3600 ek gösterge sözünü tutmak oldu.  Bunun için TBMM Başkanlığına 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda değişiklik teklifi verdim. Ancak 3600 ek gösterge verilmesi için bütçeden pay ayrılmadı. Teklifimiz AKP tarafından, TBMM Milli Eğitim Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna da getirilmedi.

Sizin Öğretmen Meslek Kanunu Teklifi hazırlayarak TBMM Başkanlığına verdiğinizi biliyoruz. Son durum hakkında bilgi verir misiniz?

Öğretmenler Meslek Kanunu Teklifini 23 Kasım 2018’de TBMM Başkanlığına verdim. Meclisteki tüm partilere, gelin hep birlikte öğretmenlerimiz için bu kanunu çıkartalım diye hem eğitim komisyonunda hem de TBMM Genel Kurulunda defalarca çağrı yaptım. Ancak AKP, muhalefetin hiçbir teklifini komisyona getirmediği gibi Öğretmenler Meslek Kanununu da getirmedi. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Öğretmenler Meslek Kanunu hazırlıklarını başlattıklarını söylemesine rağmen hala hiçbir gelişme olmadı.


Eğitimle ilgili çalışmalarınızı nasıl yürütüyorsunuz?

CHP iktidar olmasa da gölge Milli Eğitim Bakanlığı gibi bir çalışma yürütüyor. Bizim eğitim çalışmalarımız yarın iktidar olacakmışız gibi bir çalışmaya dayanıyor.  
 
Bir eğitimci olmanızdan dolayı öğretmenlerin sorunlarıyla çok yakından ilgilendiğinizi biliyoruz. Öğretmenlerin en büyük sorunu sözleşmeli ve ücretli çalıştırılarak iş güvencelerinin ellerinden alınması, eşit ücret alma haklarının ortadan kaldırılması. CHP bu sorunu nasıl çözecek?

AKP, öğretmenlerimizi, “kadrolu”, “sözleşmeli”, “ücretli” diye ayırdı. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile verilen “kadrolu” çalışma haklarını gasp etti. Öğretmenlerimizin kazanılmış “iş güvencesini” ortadan kaldırdı. Evrensel bir hak olan, “eşit işe eşit ücret” ilkesini ihlal ederek, aynı işi yapan öğretmenlerimizin eşit ücret alma haklarını ellerinden aldı.  

TÜRK-İŞ’in verilerine göre, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı Mayıs 2019 itibarıyla 6.918 TL’ye, açlık sınırı ise 2.124 TL’ye ulaşmıştır. Kadrolu öğretmenlerimizin maaşları yoksulluk sınırının yarısına düştü. 2019 yılının ilk 6 ayında, en düşük kadrolu öğretmen maaşı 3.651 TL’dir. Ücretli öğretmenler ise açlık sınırının çok altında ücret alıyor. Ücretli öğretmen ayda 80 saat ders verebiliyor ve ortalama 1.200 TL ücret alıyor.CHP iktidarında, sözleşmeli ve ücretli ayrımına son verilecek. Bütün öğretmenlerimiz kadrolu ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun güvencesinde olacak.  
 
Öğretmenlerin zorunlu hizmet uygulaması yıllardır ailelerin parçalanmasına neden oldu. Bu uygulama hakkındaki düşünceleriniz nelerdir. Siz bu sorunu nasıl çözeceksiniz?
AKP, yıllardır 4+2 sistemine göre sözleşmeli çalıştırdığı öğretmenlerin tayin haklarını ellerinden alarak, aile bütünlüğünü bozdu. Sistemin kaldırılması için verdiğimiz mücadele sonucu uygulama 3+1 olarak yeniden düzenlendi. Ancak CHP olarak 3+1 sisteminin de insani olmadığını, mecburi çalıştırma sisteminin tamamen kaldırılması için mücadele ediyoruz.  CHP iktidarında, zorunlu hizmet yerine özendirici ve teşvik edici düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Altyapı yatırımlarında, dezavantajlı bölgelere öncelik vererek bu bölgelerin ve okulların öğretmenler tarafından daha fazla tercih edilmesi sağlayacağız.  
 
Öğretmen atamalarında en çok eleştirilen konulardan biri de mülakatla yapılan atamalar. Sizin bu konuda çok sert eleştirileriniz oldu. CHP’nin çözümü nedir?

Size en son gelişmeyi aktarayım. 20 Haziran 2019’da yapılan TBMM, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunu toplantısında, Milli Eğitim Bakan Yardımcısı İbrahim Er ile bir görüşme yaptık.  Öğretmen atamalarında KPSS puanının aynısının mülakatlarda da verilmesi konusunda fikir birliğine vardık. Ancak yapılan son mülakatta çok sayıda öğretmenimizin bu kapsam dışında bırakıldığını öğrendik. Mutabakata vardığımız konunun kanunlarda da gerekli düzenlemeler yapılarak kaldırılması gerek.CHP iktidarında mülakat sistemi derhal kaldırılacak. Atama ve görevde yükseltmeler liyakat esas alınarak yapılacak.
 
Atanamayan öğretmen sorununu nasıl çözeceksiniz?

Biz “atanamayan” değil “atanmayan” öğretmen diyoruz. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 72 bin atanmayan öğretmenimiz vardı. Bu sayı 2019 yılında 500 bine dayandı. Sayıştay Denetim Raporuna göre öğretmen açığımız 153.640, Mili Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a göre de 117 bin. Bu gerçeğe rağmen Milli Eğitim Bakanlığı 20 bin öğretmen atamasıyla yetiniyor. CHP iktidarında eğitim fakültelerini bitirmiş, öğretmenlik hayali kuran atanmayan öğretmenimizi ataması gerçekleştirilerek öğretmen açığı kapatılacak.
 
Yıllardır atama bekleyen engelli öğretmenlerimizin sorununa ilişkin ne söylemek istersiniz?

Türkiye’de toplam 6.956 engelli öğretmenimiz görev yapmaktadır. Yasal zorunluluk olmasına rağmen 950 engelli öğretmenimiz hala atama bekliyor. Bu can yakıcı konuyu TBMM Eğitim Komisyonunda ve Genel Kurulda defalarca güdeme getirdim, basın toplantıları ve açıklamalarında yer verdim. Milli Eğitim Bakanlığı ile defalarca görüşmeler yaptım, ancak AKP engelli öğretmenlerimizin sorunu çözmedi. CHP iktidarında atama bekleyen tüm engelli öğretmenlerin tamamının ataması yapılacak. Fiziksel koşullar ve teknik altyapı da engelli öğretmenlerimizin çalışmalarına uygun hale getirilecek.

Eğitimin diğer bir kanayan yarası da taşımalı eğitim. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, neler yapacaksınız?

AKP iktidarında 17 bin köy okulu kapatıldı. 2017-2018 eğitim öğretim dönemi verilerine göre, 1 milyon 320 binin üzerinde öğrenci taşımalı eğitimin kapsamında. Çocuklarımız yollarda perişan ediliyor, eğitimden soğutuluyor. Adına taşımalı eğitim diyorlar, ancak basına da yansıdı eşek sırtında, çamurda karda, kışta yürüyerek okullarına çok zor şartlarda ulaşabiliyorlar.  Bizim iktidarımızda bu uygulamaya son verilecek. Okul da, öğretmen de vatandaşın ayağına götürülecek.

31 Mart yerel seçimlerinde CHP büyük bir başarıya imza atarak başta üç büyükşehir olmak üzere çok sayıda belediyede iktidar oldu. Kazandığınız belediyelerin uygulayacağı eğitim politikalarından biraz bahseder misiniz?

AKP yerel yönetimler eliyle eğitim alanına girilmiş, eğitim, cemaatlerin, tarikat ve bunlara bağlı çeşitli vakıfların inisiyatifine bırakılmıştır. Biz de iktidarda olduğumuz yerel yönetimlerimiz eliyle bir eğitim seferberliğine başladık. Belediyelerimizin eğitim hizmeti, okulların badana boyasını yapmasının ötesine geçecek.  Okullarımıza her türlü desteği vermenin yanında, öncelikli hedefimiz kapsamlı ve sürekli bir eğitim seferberliğini yürütmek olacak.  

OHAL’de KHK’larla ihraç edilen öğretmenlere ilişkin CHP iktidarında nasıl bir politika izlenecek?

2016’da ilan edilen OHAL’den sonra; soruşturma yapılmadan, yargı kararı olmadan, hukuka aykırı bir şekilde ihraç edilen öğretmen sayısı 35 bini geçti. MEB’deki öğretmenlerin yaklaşık olarak yüzde 3,5’i ihraç edildi. CHP iktidarında, KHK’larla ihraç edilen öğretmenlerimizin yargı süreci hızlandırılacak.  Bağımsız yargının verdiği karara göre de mesleğe iade edilenler ivedilikle göreve başlatılacaktır. Biz yargı ne karar verirse ona uymak zorundayız.

Yeni eğitim-öğretim yıl başlıyor bu konuda ne söylemek istersiniz?

Yeni eğitim ve öğretim yılında tüm öğrenci ve öğretmenlerimize başarılar diliyorum. Hem öğrencilerimizin, hem öğretmenlerimizin hem de velilerimizin büyük sorunları olduğunu biliyoruz. O sorunların çözümü ve gündeme getirilmesi konusunda insanüstü bir çaba harcayacağımıza herkesin inanmasını istiyorum.

Son olarak ne söylemek istersiniz?
Gazetecilerin susturulduğu, cezaevlerine atıldığı, işsizliğe mahkum edildiği bir dönemde bu kitabımız çıktı. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) gibi Türkiye Demokrasisi açısından yaşatılması gereken bir Vakıfa sahip çıkılmasını düşündüğüm için, bu kitabın gelirini um:ag ‘a bağışladım.
Şimdi Dayanışma zamanı, bu kitabı okuyalım, okutalım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları