Şahin Aybek

Hani neredeler eğitim bilimciler?

23 Kasım 2020 Pazartesi

Sahte Bir Eğitim Bilimci, Tüm Bir Geleceği Öldürür. Eğitim Fakültelerinin Daha Fazla Sesi Çıkmalıdır

Öncelikle belirtmeliyim ki, ülkemizin gerçekten çok değerli eğitim bilimcileri vardır. Bu değerli eğitim bilimciler, ülkemiz için önemlerinden dolayı daha fazla görünür olmak zorundadırlar ve bu yönüyle eğitim fakültelerinin eğitimle ilgili konularda daha fazla sesi çıkmalıdır. Çünkü kamuoyuna mal olmayan, pratikte kullanılmayan, akademinin dört duvarının arasında kalan eğitim bilgilerinin kimseye bir faydası olmaz. Siyasi partiler ve MEB, eğitim bilimcileri daha fazla önemsemeli ve istihdam önceliği vermelidirler. Ve yine, gerek görsel gerekse de yazılı medya, eğitimle ilgili daha fazla çalışma yapmalı ama bu çalışmalarda da gerçek eğitim bilimcilere ve bilimin sesine öncelik vermelidirler.

Eğitim her zaman önemli olmakla beraber, özellikle 1776-1841 yılları arasında yaşamış Friedrich Herbart’ın eğitimin bilimsel bir disiplin olarak ele alınması gerektiğini belirtmesinden bu yana, eğitim daha bir önemli olmuştur. Çünkü Avrupalı Herbart’ın bu açıklamalarından sonra özellikle ABD’de, eğitim sorunları, bilimsel yöntemler ışığında çözülmeye başlamıştır. Yine 1879 yılında, Wilhelm Wundt’un ilk psikoloji laboratuvarını kurması da eğitimin bir bilim olmasında etkili olmuştur. Çünkü Wundt’un kendi alanında kullanmış olduğu istatiksel yöntem ve teknikler, eğitim alanında kullanılmış ve eğitim tam bir bilim olma yolunda hızla ilerlemiştir. Yine Francis Galton’un 1882’de kurduğu test merkezi, eğitimin bilimselleşmesinde önemli bir adım olmuştur. Bu anlamda Alfred Binet’in zihin başarı testleri, Hermann Ebbinghaus’un öğrenme deneysel analizleri, Stanley Hall’in “Pedagoji Okulu” kitabı ve Thorndike’ın kitabı, eğitimin bilim olmasında önemli köşe taşlarıdır. 

Sahte Bir Eğitim Bilimci, Tüm Bir Geleceği Öldürür

Eğitimin dünyada bir bilim olarak gelişim sürecini kısaca aktarmamamın nedeni; eğitimin ve eğitim bilimcilerin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymak içindir. Çünkü eğitimin bilimini, tarihini, sosyolojisini, psikolojisini ve felsefesini bilmeden yapılan eğitim analizleri, çok havada kalır; yüzeysel ve slogan olmanın ötesine geçemez ve çok komik duruma düşersiniz ve komik olduğunuzun farkına bile varmazsınız. Bu nedenle, evet, elbette herkes eğitimle ilgili fikirlerini belirtmelidir ama eğitim gibi önemli, derin ve bir bilim olan bir alanda ahkâm kesmek, delilikle geçiştirilemeyecek kadar hayatidir ve gerçekten kimsenin haddi olmamalıdır. Çünkü bir iktisatçı olarak, doktor kılığına girip ameliyata girerseniz en fazla bir kişiyi öldürürsünüz, ama eğitimde bunu yaparsanız, bir toplumu, bir nesli, bir geleceği öldürürsünüz.

İşte eğitimin bu kadar hayati olmasından dolayı da eğitim bilimcilerimiz, daha görünür olmak, eğitimle ilgili kamuoyunun duyacağı şekilde yüksek ses vermek zorundadırlar. Bu yönüyle başta MEB, siyasi partiler ve medya eğitim bilimcilere daha fazla önem vermelidirler. Çünkü ülkemizin 17. yüzyılda Darülfünun ’da ilk istatistik dersinin verilmesinden bu yana, Gazi Eğitim Enstitüsü’ne, Ankara Eğitim Bilimleri Fakültesi’ne, 1953 yılından bu yana Milli Eğitim Bakanlığımızın Test ve Araştırma Bürosu açmasına, günümüze geldiğimizde eğitim fakültelerimize, eğitim bilimleri enstitülerimize, TÜBİTAK’a, MEB’in yurtdışına master ve doktoraya yolladığı eğitim öğrencilerine, YÖK’ün bu konudaki çalışmalarına kadar ciddi bir eğitim bilimleri deneyimimiz ve eğitim bilimcilerimiz vardır. Mesele; eğitim bilimcilerimizin daha görünür olmalarında ve görünür kılınmalarında. Ney, biri eğitim bilimciler mi var dedi, hani neredeler? Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları