Öztin Akgüç

Teğet Değil Deler Geçer

22 Kasım 2008 Cumartesi

Ekonomik bunalımın belirtileri ABDde görüldüğünde, bizim üst düzey yöneticilerin ilk tepkisi, Bizi etkilemez, bizim ekonomimiz güçlü oldu. Sonra teğet geçeceği, hafifçe de olsa etkileyeceği öngörüldü. Şimdilerde ayaklar suya ermeye, değmeye başladı. Dünya krizi tabii etkiler, hiçbir ülke bunun dışında kalamaz söylemi giderek yaygınlaşıyor.

Ekonomide bir olayın başlaması ile bunun etkilerinin tam hissedilmesi arasında bir zaman aralığı, gecikme, iktisatçıların deyişi ile time lag vardır. Olayı algılayacaksınız, nedenlerini araştıracaksınız, önlemler alacaksınız, önlemleri uygulamaya koyacaksınız; bunlar hep zaman alır. Unutmamak gerekir ki, 1929da yine ABDde mali sektörde, özellikle bankacılık kesiminde başlayan bunalım, üretici sektörlerde, yaygın deyişle reel sektörde yıkıcı, yakıcı etkisini 1930lu yılların başlarında göstermişti. Bu nedenle ekonomideki zaman aralıklarını, gecikmeli etkileri dikkate almadan bir değerlendirme yapmak, hatalı, en azından eksik olur.

TÜİKin açıklayacağı rakamlara tam yansımayabilir ama, ekonomide yavaşlama, işsizlik ve hatta fiyat artış hızı açısından, krizden etkilenen, etkilenecek ülkeler arasında Türkiye, en çok etkilenecek ülkeler grubunda yer alır. Bunun nedenlerini yineleyeyim.

Ekonomimizin yapısal değişim gücü, koşullara uyum gücü zayıftır.

Yeterince sermaye malı, aramalı üretemeyen, teknoloji geliştiremeyen, hatta gerçek girişimcisi az bir ekonominin, bunalımlara dayanıklı olması, bunalımdan etkilenmemesi, hatta sınırlı ölçüde etkilenmesi olanağı yoktur. Türkiye daha çok, dayanıklı ve dayanıksız tüketim malı üretmekte, girdi olarak dışarıya bağımlı bulunmakta, ihracat endüstrileri olarak nitelendirilen sanayi dalları, montaj sanayii özellikleri göstermektedir.

Yapısal reformlar adı altında yabancı güçlerin, onların yerli ortaklarının istekleri doğrultusunda yasal düzenlemeler yapılmış, çıkarlar sağlanmış, ancak ekonominin yapısı, değişim, uyum, hatta üretim gücü arttırılamamış; tersine, özelleştirme adı altında bu güç zayıflatılmıştır.

Stratejik ithalatın oranı çok yüksektir.

Türkiye enerji, sermaye malı, aramalı açılarından dışa bağımlı olduğundan, ithalatta bir aksama Türkiyenin ulusal gelirinde hızla düşüşe, üretim aksamalarına, işsizlik oranında yükselişe yol açar. Ulusal geliri büyük ölçüde etkileyebilecek, ithalat, stratejik ithalat olarak nitelendirilmektedir.

İhracatın yapısı bunalımın etkisini frenlemeye uygun, yatkın değildir.

Türkiye stratejik mallar ithal ettiği halde, gelir esnekliği düşük tüketim malları ihraç etmektedir. Dünya pazarlarında bir daralma, Türkiyenin ihracatı üzerinde de yüksek oranda daralmaya yol açar. İhracatın ithalatı karşılama oranı daha da düşer. Türkiye, ihracatı ile, aramalı ve enerji ithalatını dahi karşılayamamaktadır. Bu dengesizlik, bunalım dönemlerinde daha da artar.

Türkiyenin dış borçları yüksek olup, bunalım dönemlerinde çevrilmesi zorlaşır, daha pahalı hale gelir.

Türkiyede dış borçları GSMHye oranlayıp, borç yükü düşüyor gibi bir yorum yapmak yanılgı olur. Dış borç, ulusal para ile değil dövizle ödenecektir. Bu nedenle döviz gelirlerini esas alarak değerlendirme yapmak gerekir. Bu açıdan bakıldığında Türkiyenin dış borçları yüksektir, göstergeler daha da kötüleşecektir. Dış borçların çevrilmesinin zorlaşması, daha pahalı hale gelmesi, ekonomideki kısırdöngüleri daha da kavileştirecektir.

Bankaların ve özel kesimin döviz pozisyon açıkları, krizin etkilerini şiddetlendirecek etkenlerdir.

Bankacılık kesiminde bilanço içi döviz açığı olan bankalar vardır. Bu bankalar, 2001 krizinde olduğu gibi, TC Merkez Bankasından ucuz döviz alıp, krizi fırsata dönüştüremezlerse zor durumda kalabilirler. Döviz geliri olmayan döviz borçlusu özel firmalar, krizi derinleştirecek başka bir tehlikedir.

Ciddi bir çözümleme yapmadan krizin etkilerini küçümsemek, etkin bir kriz yönetimi ile bağdaşmaz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorun ve çözüm 20 Kasım 2024
DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları