Dershaneler ve Kuran Kursları...

09 Ekim 2013 Çarşamba

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı “yeni açılacak
dershanelere ruhsat verilmeyeceğini,
ocak ayına kadar TBMM’de yapılacak yasal
düzenlemeyle de Milli Eğitim Kanunu’nda yer
alan dershaneye ilişkin tanımlar ve kuralların
çıkarılmış olacağını” söyledi ya, benim de
aklıma takıldı; Kuran kursları dershane kapsamına
neden girmiyor? Birinde sınavlara
hazırlık, derslere takviye yapılıyor, diğerinde
ise din ve Kuran eğitimi veriliyor. Üstelik
hemen hemen bütün okullarda din derslerinin
saatleri artırıldı, düz liselerin önemli bir
kısmı imam hatip okullarına dönüştürüldü...
Küçük bir araştırma yaptım. Şu anda Türkiye
genelinde toplam 11 bin Kuran kursu
bulunuyor. Bunlar kayıtlı olanları tabii. Bir
de apartman katlarındaki kayıt dışı kursları
hesaba katarsanız sayı ne olur bilemem.
Yok, yanlış anlaşılmasın. Dershaneye karşı
Kuran kursu misillemesi değil derdim.
Sadece aklıma takıldı. Dershaneleri destekleyen
biri de değilim. Uzun yıllar boyu
hem kızım hem de oğlum için önce liseye,
ardından üniversiteye giriş
sınavları için dershanelere
onca para akıttım. Okuldershane
döngüsü içinde
hem kendi çocuklarımın
hem diğerlerinin ne müzik
ne spor hiçbir alanda
kendilerini geliştirme fırsatı
bulamamalarını acı ile izledim.
Ama bu ne yazık ki
Türkiye’nin bir gerçeği. Ve
siz okullarda eğitimin kalitesini
yükseltmek için en
küçük bir çaba harcamazken,
durup “dershaneleri
kapatıyorum” demeniz hiçbir
anlam ifade etmiyor. Sadece dershaneleri
sistem dışına çıkarmış olursunuz. Ve bir de
vergi gelirinden feragat edersiniz, o kadar...
Çünkü bu ülkede herkes çocuğunun iyi eğitim
alması için didinip duruyor, yemiyor içmiyor
dershanelere paralar akıtıyor. Fethiye’de oğlunun
dershane parasını ödeyemediği için
hapse giren anneyi, annesi hapse girdi diye
intihar eden genci hatırlarsınız. Ve daha bu
tarz nice dramları... Babası yıllardır işsiz olan
Hasan 9 çocuklu bir ailenin oğlu. Yeşil kartla
ve yardımla geçiniyorlar. Hasan ise okulda
başarılı bir çocuk, bu yıl lise sınavlarına girecek.
Aile Hasan’ın dershaneye gitmesi için
tüm koşullarını zorluyor...
Önümde Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği’nin (TOBB), Türkiye Eğitim Meclisi
Sektör Raporu duruyor. 2011 yılı itibarıyla
yaklaşık 70 bin personelin istihdam edildiği
özel dershanelerde 1 milyon 234 bin öğrenci
eğitim almış.
2000 yılında 1730 olan özel dershane sayısı,
2011’de yüzde 134 artışla 4 bin 55’e, 488
bin 284 olan eğitim alan kişi sayısı ise yüzde
153 artışla 1 milyon 234 bin 738’e yükselmiş.
Bu AKP’nin eğitim politikalarının halini
de ortaya koyuyor. Dünya Bankası’nın
Türkiye’de Eğitim Raporu da Türkiye’de
eğitimin sınav-dershane-özel ders arasına
sıkıştığını vurguluyor. Özel ders alma yaşı
10’a inmiş. Dershane ve özel ders için aileler
yılda 400-10 bin dolar arası
harcama yapıyormuş.
Türkiye’de ailelerin eğitime
harcadığı para OECD
ortalamasının iki katıymış.
Türkiye’de ailelerin düşük
gelir düzeyi göz önüne
alındığında, harcamanın
korkutuculuğu daha bir
ortaya çıkıyor. Üstelik
buna karşın eğitimde
kalite, başarı, okullaşma
gibi kriterlerde uluslararası
değerlendirmelerin hemen
hemen tümünde en son
sıralarda.

İnsanca Ulaşım
Hakkı Mümkün mü?

Bu notu bir

arkadaşım

gönderdi.

Paylaşayım:

Köprü trafiğine

yakalanma korkusuyla her zamanki

gibi sabah saat 6.00 civarı yola

çıkıyorum ve Avrupa yakasında bir

yerde ofisin açılmasını bekliyorum.

Dün sabah 7.00’de yola çıkan iş

arkadaşlarım 10.00 civarı ofise

gelebildiler. Yorgun, bıkkın ve ümitsiz.

Haftanın ilk günü milyonlarca kişinin

motivasyonu yaşadıkları trafik kâbusu

nedeniyle

yerlerde

sürünüyor. Ne

sabahın köründe

yollara dökülmek

normal ne de her gün ortalama 3 saat

trafikte esir kalmak! İstanbul trafiğinin

yıllık yakıt-zaman maliyeti 3 milyar

dolarmış. Ya duygusal maliyeti?

Bunun hesabı tutulabilir mi?

İstanbullular olarak trafiği bir kader,

bir bedel olarak kabullenmeyip bir

an önce “insanca ulaşım” hakkımızı

aramaya başlamalıyız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları