Bayramda Sağlık... Sağlıkta Dönüşüm...

16 Ekim 2013 Çarşamba
Bayramda Sağlık...
Sağlıkta Dönüşüm...
14 Ekim yani arife günü... Şişli Etfal
Hastanesi Acil Bölümü... Öğle saatleri...
Yeşil Alan yazılı bir mekânda sıranın
bana gelmesini bekliyorum. Yaklaşık
30 kişinin oturarak bekleyebileceği bir
alan ama biz 60’a yakınız. Üstelik şiş ve
ağrıyan bir ayakla, ayaktayım ve duvara
dayanarak duruyorum. Sadece 2 doktor
var ve 60’a yakın hasta. Zehirlendiğini
söyleyen türbanlı bir genç kız; otelde
bavul taşırken belini inciten bir belboy;
bir polis eşliğinde bekleyen parmağı
sarılı, bileğinde ve boynunda jilet izleri
olan genç bir çocuk; idrar torbasını
elinde taşıyan sondalı bir yaşlı adam;
öksüren bir diğeri... Numaralar çok ağır
ilerlerken salon sürekli kalabalıklaşıyor.
Tabii bu arada bekleyemeyecek kadar
acil hasta olduklarını söyleyenler,
şikâyet edenler, sadece reçete
yazdıracağım diye doktorların odasına
dalanlar... Ayakta yaklaşık 1 saat
kadar bekledikten sonra daha önümde
30 kişinin olduğunu anlıyor ve pes
edip hastaneden ayrılıyorum. Taksim
İlkyardım’ın da kapısına kilit vurulduğu
için pek fazla şansım yok. Bayram
olduğu için pek bir sonuç alamayacağımı
bilmeme karşın mecburen özel bir
hastaneye yöneliyorum. Zehirli bir böcek
sokmasından şüpheleniyorum ama
ortada hafif bir
şişlik ve ağrı
dışında bir belirti
yok. Diğer özel
hastanelerin
hemen hepsinde
olduğu gibi
bunun da acil
servisinde
cildiye yok.
Ortopedi
doktoru ben
anlamam deyip
genel cerrahiye
yönlendiriyor.
Genel cerrah
ise şöyle bir ayağıma dokunuyor, benim
anlattıklarımı Herhalde doğrudur” deyip
onaylıyor. Sonuçta önüme 200 TL’lik bir
muayene ücreti faturası konuyor ve ben
kendi teşhisimi doğrulatarak hastaneden
ayrılıyorum...
AKP iktidarının büyük övgüyle anlattığı
sağlıkta dönüşüm projesi bu. Kamu
sağlık hizmetlerinin hızla tasfiyesine
dönüşmüş durumda. Sayıları pıtrak gibi
artan özel hastaneler ise tamamen bir
ticarethane mantığında. 2003 yılında
başlayan uygulamanın 10. yılında hasta
olduğumuzda güvenerek gidecek özel
hastane bulamaz haldeyiz. Hastaya
tamamen
ticari gözle
bakan anlayış
giderek
tüm sistemi
kaplıyor.
Sağlık
harcamalarının
bütçedeki
payı sürekli
artıyor ve
bunda
önemli bir
meblağı da
ithal cihazlar
oluşturuyor.
Örneğin İngiltere’de 1 milyon kişiye
2003 yılında 5.8 bilgisayarlı tomografi
cihazı düşerken bu Türkiye’de
7.3. Normalde kanıta dayalı tıp
uygulamalarında her 200 hastaya 5 tane
MR çekmek gerekirken performans ve
dışardan hizmet satın alımları sonrası
Türkiye’de her 100 hastanın 8 tanesine
MR çekilir hale gelinmiş durumda.
Performans sistemi yüzünden hekimler
birbirleriyle yarışır haldeler... Sürekli
daha çok hasta muayene etme güdüsü
ile günde muayene ettikleri hasta sayısı
200’ü bile geçebiliyor. Bu kadarla da
bitmiyor. Kamu hastanesindeki hekim
ameliyat durumunda hastasına, “Seni
şu özel hastanede ameliyat edeceğim”
diyor. Orada zaten medikal firma ile
özel ilişki içinde, istediği malzemeleri
kullanarak ameliyatı gerçekleştiriyor.
Ameliyat masrafları sigorta tarafından
karşılandığından hem özel hastane hem
medikal firma hem de doktor kazanıyor...
Öte yandan hükümetin sürekli
reklamını yaptığı “sınırsız sağlık hizmeti”
beklentisi ile hastaneye başvuran ve
beklentisi karşılanmayan insanlar önce
hayret sonrasında ise saldırganlık
göstermekte. Sağlıkta şiddet daha
önce hiç görülmedik düzeylere ulaşmış
durumda.
Dedik ya sağlıkta dönüşümün 10 yılı.
Peki kazanan kim?
Ben özel hastaneler ile tıbbi
malzeme ve cihaz ithalatçıları dışında
pek kazanan görmüyorum. Küçük
eczaneler giderek eriyor. Doktorlar
ve sağlık çalışanları sömürülüyor.
Üniversite hastanelerinin içi boşaltılıyor.
Vatandaşa kesilen fatura her yıl biraz
daha artıyor üstelik ne kadar doğru ve
kaliteli bir sağlık hizmeti aldığı tartışılır
durumda. Buna karşın iktidar hâlâ
sağlıktaki başarılarının propagandasını
yapıyor. Ve kimse de buna ses
çıkarmıyor...


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları