Bayram, Erdoğan ve Nefret Suçları... (II)

31 Ekim 2012 Çarşamba

Ne bitmez öfkeymiş, ne büyük kinmiş, nefretmiş bu... Asla durulmuyor. 29 Ekimde Ankaradaki alternatif Cumhuriyet kutlamasını düzenleyen, aralarında Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve İşçi Partisinin gençlik kolu olan TGBnin de bulunduğu 40a yakın sivil toplum kuruluşunu illegal örgüt ilan etti. Tabii ellerinde bayraklarla Ulusta toplanarak Anıtkabire yürümek isteyen on binlerce insan da, hep birlikte illegal örgüt üyesi olduk dolayısıyla. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu sözleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün Köşkte verdiği Cumhuriyet resepsiyonunda söyledi. Tam o sırada salonun bir diğer köşesinde Gülün danışmanı Ahmet Sever, Cumhurbaşkanının Ankara Valisi Alaattin Yükseli çağırarak göstericilere esnek davranılması talimatı verdiğini söylüyordu. Bugün bakıyoruz Başbakan Ben Gülün böyle bir talimat verdiğine inanmıyorumdiyerek olayı sürdürmeyi yeğliyor.

\n

Aynı nefret, eşli resepsiyon polemiğine de yansıyor ve Başbakan, Cumhurbaşkanı Gülün geçmişe sünger çekmeyi isteyen tavrının aksine, Bugüne kadar beni eşimle buraya almayanlar utansındiyor...

\n

Geçen hafta da Kurban Bayramının hemen öncesinde nefret konusunu bu köşeye taşımış veBayramlar ortak değerlerin, kardeşlik, dostluk gibi bağların güçlenmesi gereken özel günler... Halbuki gittiğimiz istikamet tam aksi yöne... Ötekileştirmenin en uç boyutlarına doğru sürüklenen bir ülkeyiz ve toplumumuzun buluştuğu ortak nokta ne yazık ki artık nefretdiye yazmıştım. O zaman Başbakanın Yezidiler ile ilgili Biz Yezidi de olsa teröre bulaşmadığı sürece, insana insan olduğu için yine değer veririzsöylemi; Van depreminin 1. yıldönümünde Ercişte yaptığı konuşmada Biz sizi Kürt olduğunuz için değil, sadece bizi yaratan Allahtan ötürü seviyoruzsözleri ve Devlet Bakanı İdris Şahinin kurduğu cümlesinde eşcinsellikten bahsederken bile Affedersiniz eşcinsellerdiyerek aşağılaması gündemdeydi. Ben de Nefret suçlarını bizzat AKP hükümetinin politikalarının körüklediği gerçeğini de görmeliyizdemiştim.

\n

Aradan bir hafta geçmeden bu kez ellerinde bayraklarla Anıtkabire yürümek isteyen yurttaşı, kendi nefret denizinin içine aldı Erdoğan. Yasak kararını eleştiren, halkın üzerine biber gazı ve tazyikli su sıkılmasını doğru bulmadıklarını yazan gazetecilere nefret kusması da yakındır, merak etmeyin...

\n

Ve fitili ilk ateşleyen Başbakan Erdoğan oldu. Öncelikle bunu görmeliyiz. Oysa tüm bunlar yaşanmayabilirdi... Bir tek söze bakardı her şey. Halkın Ulus Meydanında toplanarak yürümesine izin verilseydi ne olacaktı? Muhtemelen bu kadar yoğun bir kalabalık olmayacaktı, AKP karşıtı sloganlar yine atılacaktı ama bayram coşkuyla kutlanacaktı. O kadar... Gündüz Ankarada yaşananlar İstanbul, İzmir ve Türkiyenin diğer yerlerindeki katılımı da tetikledi.

\n

Peki Bayramlarda resmi tören tertip edilmesin, halk kutlasın diyen AKP iktidarı değil mi? O zaman neden yasak kondu?

\n

Neden mi? Çünkü iktidarın Cumhuriyet ve Atatürk ile sorunu hâlâ sürüyor. Valilik yasağı bunu tamamen doğruluyor. Bunu görüp söyleyen sadece bizler değiliz, halk da görüyor. Kimse kimseyi kandırmasın. Öyle bir noktaya gelindi ki sadece AKPnin politikalarını eleştirenler değil, bugüne kadar ona destek verenler de artık bunu ifade etmeye başladılar. Örneğin Nazlı Ilıcak bile dünkü yazısında Altını çizerek tekrar söyleyeyim. Valilik yasağı, iktidarın, cumhuriyet ya da Atatürk ile bir sorunu olduğu izlenimi yaratıyor. Resmi tören tertip edilmesin, halk kutlasındemişlerdi. O zaman neden tazyikli su ve biber gazı sıkılıyordiye soruyor.

\n

Başbakan Erdoğanın nefreti o kadar güçlü ki, zehirli okları kendisi gibi düşünmeyenherkese ulaşıyor. Nereye kadar sürecek bu? Nefret yok edici bir duygudur. Özellikle de içinde sürekli bu duygu ile yaşayanı bir noktada un ufak edebilir. Ne kadar süreceğini birlikte göreceğiz...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Pusulanın ibresi... 17 Mayıs 2024
Benim Cumhuriyet’im... 10 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları