‘Sultan’ ve ‘çar’!

12 Haziran 2015 Cuma

Programda bir değişiklik olmazsa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, bugün “1. Avrupa Oyunları’nın” açılış töreni nedeniyle Azerbaycan’ın başkenti Bakû’da buluşacaklar.
7 Haziran seçimleri sonuçları hakkında “türlü - çeşitli” değerlendirmeler yapılıyor. 63. hükümeti kimin, kimlerle, nasıl kuracağı ya da kuramayacağı, erken seçime gidilip gidilmeyeceği tartışılıyor. Bu arada gözlerden kaçan bir kıyaslamayı irdelemek yerine, yabancı basından alıntılayacağız!
Bunların arasında “Sultan” ve “Çar” kıyaslaması ile öne çıkan bazı yazılar dikkati çekiyor. İngiliz Guardian gazetesi ikisi arasındaki benzerliği vurgulayan yorum yayımladı. İngiliz Financial Times gazetesinde şöyle denildi:
“Yıllardır Rusya lideri Putin ile kıyaslanan Erdoğan’ın artık, otoriter emellerinin ve inatçı liderliğinin seçmenlerce açıkça reddedildiğini anlaması gerekiyor. Putin ise tek adam yönetimi ile Rusya’nın bir gün demokratik bir ülke olabileceğine dair umutları yok etmiş bir kişi. Uzun süredir Türkiye’nin, trajik bir biçimde diktatörlüğe sürüklenen Rusya gibi olmasından korkuluyordu. Türk halkının gelecekleri için, cumhurbaşkanlarının dikte ettirmeye çalıştığından çok farklı bir uzak görüşlülüğü görmek, cesaret verici!”

İkisinin benzerlikleri
En somutu, Almanca “Erdoğan Kuşağı” adlı kitabın yazarı Çiğdem Akyol’un Avusturya DiePress gazetesinde, “Onlar, yandaşları için hayırlı, ulusal gururları yeniden kazandıran kişiler; karşıtlarına göre ise kendileriyle aynı görüşü paylaşmayanları sürekli tehdit eden despotlardır” vurgulamasıyla yayımlandı.
Yazarın belirttiği benzerlikleri şöyle özetleyebiliriz:
? Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Sovyetler Birliği’nin eski büyüklüğüne ilişkin özlem onları birleştiriyor. Derin dindarlıklarının kökü, Sünni İslam ve Rus Ortodoksluğuna dayanıyor, aşırı milliyetçilik ortak yönleridir.
? “Köklü bir aileden” gelmeyip “mevcut yönetimlerce” dışlanmalarına karşın, ikisi de en büyük direnişlere karşı doruğa çıkmayı başardılar. Önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı olarak bu gücü “otokratik” araçlarla sağlamlaştırıyorlar.
? İkisinin mantığını anlamak için geçmişlerine bakmak gerekir. 1954’te İstanbul’un işçi semti Kasımpaşa’da doğan Erdoğan, anne ve babasına maddi destek vermek için çocuk yaşta simit satmış… Kasımpaşa’da kavgalarda sözünü geçirmeyi öğrenmiş… Yandaşları, çabuk öfkelenmesini, “O Kasımpaşalı!” sözüyle mazur gösteriyorlar.
1952’de St. Petersburg’da doğan Putin de aynı biçimde yoksul koşullarda büyümüş. Çocukluğuyla ilgili olarak rakiplerinden nasıl kurtulabileceğini erken yaşta öğrendiğini anlatıyor.
? İki adam da seçmen oylarını almak için kökenlerini kullandılar. Putin Kremlin’in görkemli salonlarında yürüdüğünde, Erdoğan da yabancı devlet misafirlerini Ak Saray’da ağırladığında, bu olgu bazı vatandaşlarının hoşuna gidiyor. İki lider, bu görüntüleriyle, “Bizim yeni kimliğimiz var. Bakın, sizden biri bunu başardı!” diye bildirimde bulunuyor.
? Erdoğan, 1960’ta Adnan Menderes’in idam fotoğrafını, babasının okuduğu gazetede görmüş, ailesinin bu ölüme seyirci kalıp yaşadıkları şaşkınlığı algılayamamıştı.
KGB ajanı Putin ise Sovyetler Birliği’nin çöküşünü asla unutmayacağı bir “şok” olarak yaşadı. Putin, “Bu, gücün felç olmasıydı” demişti. İmparatorluğun (SSCB) yıkımını, “20. yüzyılın en büyük jeopolitik faciası” olarak tanımlamıştı.
? İstanbullu ve Petersburglu adamlar, zafiyetin insanı saldırılabilir kıldığına inanıyorlar. Bu nedenle, kendilerini sabahtan akşama kadar dosya okuyan, ülkeyi dolaşan, talimatlar veren, ulusun yorulmaz hizmetkârı olarak gösteriyorlar.
? “Güç” etkisi yaratmak için, fiziki görünümlerini, halkla ilişkiler çalışmasının bir parçası olarak kullanıyorlar. Bir zamanlar futbolculuk mesleğinin eşiğinde olan Erdoğan, top koştururken fotoğraflarını çektiriyor. Putin, “sportif” olduğunu, vücudunun üstünü çıplak bırakarak kamuya gösteriyor ki Erdoğan bunu elbette yapamaz! Çünkü yarı çıplak bir siyasacı olarak -dindar Müslümanlarıseçmenlerini ürkütürdü!
? Kendi gereksinimlerine uygun biçimde; basın, ifade ve gösteri özgürlükleri gibi demokratik temel hakların, onların iktidar istemini tehlikeye atmaya hizmet ettiğini sanıyorlar, bu nedenle bu hakları adım adım kaldırıyorlar. Ne kadar güçlü olurlarsa o kadar duygusallaşıyorlar.
? Her ikisi de -yurtiçinde ve dışında- düşmanları olduğunu sezen “komplo” teoricileridir. Erdoğan, “Gezi olaylarında” eleştirilere tahammül etmediğini etkileyici biçimde gösterdi. Putin, gücünü kanıtlamak, iç siyasal zorluklardan dikkati başka yöne çekmek için Kırım’ı ilhak etti.
? İkisinde de elbette farklılıklar da var! En büyük görüş ayrılıkları Suriye… Rusya, Beşşar Esad’ın en yakın dostu, Erdoğan ise ezeli düşmanıdır. Erdoğan’ın karşı çıktığı Ermeni soykırımını Putin tanıdı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları