‘Sultan Çıplak’!

23 Mayıs 2014 Cuma

Yabancı basında Türkiye haberleri birinci sayfaya genellikle “deprem” olaylarında çıkar. Ancak Gezi Parkı ve Taksim olaylarından sonra Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın diktatörlüğe yürüyüşüne ilişkin haberlerle birinci sayfaya oturur oldu
Yabancı basını, Türk başbakanını eli muştalı ve kanlı gösteren karikatürler süsledi. Ardından oğlunun karıştığı yolsuzluk haberleri birinci sayfada Erdoğan’ı taçlandırırken Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği ise dışlandı.
Şimdi de Soma maden kazası, deprem gibi birinci sayfalara oturdu. Ardından Başbakan’ın bir Somalıyı tokatlaması, danışmanının bir madenciyi tekmelemesi Avrupa’da bardağı taşıran son damla oldu.
Geçen ay Ankara ziyaretinde Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, YouTube ve Twitter gibi toplumsal iletişimi yasaklamasının demokrasiye ters bir olay olduğu için hükümeti eleştirmişti. Erdoğan da konuk başkana “Kendisini hâlâ rahip sanıyor. Almanya’daki Alevi ateistler gibi davranıyor” gibi bir yanıt verince Alman basını da eleştirilerle devreye girmişti.
Bu ortamda Erdoğan yarın Almanya’nın Köln kentinde 18 bin kişilik bir salonda oradaki Türklerden Cumhurbaşkanlığı için oy isteyecek. Erdoğan’ın Köln ziyareti sırasında görüşme istemini kabul etmeyen Almanya Başbakanı Angela Merkel “Eminim ki Başbakan, cumartesi günü sorumluluk ve hassasiyet duygusuyla hareket edecektir” uyarısında bulundu.
Almanya’daki Aleviler de Erdoğan karşıtı gösteriye hazırlanırken Alman yetkililer Erdoğan’ı 300 polisle koruyup toplantı yöresinde 6 bin polisin görevlendirileceğini açıkladılar.

***

Başbakan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ndeki konuşmasında karşısındaki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu göstererek “Bana diktatör diyenlerden bazıları şu an karşımda oturuyor” dedi.
Erdoğan, yalnızca Kılıçdaroğlu’nun değil “bazılarının” da kendisine “diktatör” dediğini biliyor, ama yine de imam bildiğini okuyor. Alman basınında İmam Efendi hakkında çıkan “diktatör” bağlantılı yazıları özetle okuyalım…
Frankfurter Allgemeine gazetesi Gezi Parkı olayından sonra Erdoğan’ın gözünün dönmeye başladığını belirtti ve Sezar hezeyanı içindeki Türkiye’nin führeri” gibi tanımlamalar kullandı. Roma İmparatoru Sezar, diktatörlüğe heveslendiği gerekçesiyle öldürülmüştü. Almanya’da da Hitler’in unvanı “führer” idi.
Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung, Başbakanlık Danışmanı’nın bir göstericiyi tekmelerken çekilen fotoğrafı ile birlikte şu değerlendirmeyi yaptı:
“Erdoğan’ın stratejisi her zaman aynı: Bölerim ve yönetirim. Ülkeyi kutuplaştırarak tüm seçimleri kazandı. Bu reçete en azından Soma’dan sonra artık o kadar iyi işlemeyecek. Çünkü Türkiye’nin Ruhr bölgesindeki insanlar şimdiye kadar hükümete muhalif değildi, çoğunluk AKP’ye oy verdi. O nedenle danışmanının yerde yatan bir göstericiyi tekmelerken görüldüğü fotoğraf son derece ölümcül. ‘Acınız umurumuzda değil’, gibi bir tepki sergileniyor.”
Başbakan’ın Almanya’da konuşacağı kentte yayımlanan Kölner Stadt Anzeiger gazetesi, “Erdoğan’ın despot egemenlik modeli, Avrupa’nın özgür toplumları için yabancı bir madde gibi. Bunu da Köln’deki konuşması kanıtlayacak. Yurtdışında yaşayan ve yurtdışından ilk kez oy kullanacak 2 milyon 600 bin Türk’ün oylarına bel bağlıyor. Köln’deki seçim etkinliği Erdoğan açısından son derece önemli” diye yazdı.
Köln Belediye Başkanı Jürgen Roters, gazeteye “Bunca kişinin hayatını yitirdiği, hâlâ aydınlatılmayı bekleyen soruların bulunduğu bir trajik olay yaşandı. Sorumlu bir siyasacının bu koşullarda yurtdışında seçim kampanyasına çıkmaktan daha önemli işleri olmalıydı!” dedi. Başbakan’ın tutumuna Badische gazetesinin yorumu şöyle: “Türkiye, en azından şu anki Türkiye, Avrupa değil ve bu mevcut durum ile de AB üyeliği olanaksız. Ekonomik değerleri nasıl olursa olsun… AB, her ne kadar bazıları Avro tartışmaları nedeniyle bunu unutsa da, öncelikle bir değerler topluluğudur. Ve bu değerler, Erdoğan’ın değerlerinden tümüyle farklıdır!”
Der Tagesspiegel gazetesi ise şöyle yazdı: “Yolsuzluk ve görevin kötüye kullanılmasının kendisini durduramadığı, demagojik bir otokrat gibi davranıyor. Bu nedenle, acaba kendisi Köln’de memnuniyetle karşılanmalı mı? Hayır. Köln’de konuşmasına izin verilmeli mi? Evet. Erdoğan’ı, Alman hükümeti davet etmedi ve bu nedenle de daveti geri çekemez. Köln ziyareti, resmi misafirlik hakkı doğuran bir resmi ziyaret değil. İşte bu durum Erdoğan’ın, son derece nazik eleştirilerine karşı sözlü çıkışlarda bulunduğu Cumhurbaşkanı Gauck’un kısa süre önceki Türkiye ziyareti ile aradaki farkı oluşturuyor.”
“Kimi zaman, Erdoğan’ın Alman topraklarında kendi ülke insanında seçim mücadelesi atmosferi yaratmasına tahammül etmek çok zor” diyen Nürnberger Nachrichten gazetesi yorumunu şöyle sürdürdü:
“Konuşması her seferinde, buradaki insanların da başbakanı olduğu ve bir bölümü on yıllardır burada yaşayan Türklerin yeni memleketleriyle kaynaşmalarının önemli olmadığına dair gizli mesajı da içeriyor. Ama ne var ki, bununla birlikte Gauck’un son Türkiye ziyaretinde görüldüğü üzere, kendisi hiçbir surette eleştiri kabul etmiyor.”
Kieler Nachricten gazetesi ise, “Erdoğan’ın konuşmasına izin vermemek, hiç kuşkusuz Almanya’daki en sadık yandaşlarının, Alman toplumuna uyum gösterme isteği olmayan katı dindar Türklerin değirmenine su taşımak olacaktır” diye yazdı
General-Anzeiger gazetesi, “Her zaman kendini sade insanların savunucusu olarak sunan Erdoğan’ın maskesi, iktidarının üzerine titreyen normal bir siyasacı gibi davranmasıyla birlikte düşüyor: Sultan çıplak!” dedi.
Saarbrücker, “Böyle bir başbakanla AB’ye üye olunmaz!” ve Mannheimer Morgen “Türkiye Başbakanı’nın Almanya’da seçim kampanyası yapacak olması, katlanılması zor bir düşünce” diye yazdılar.
Erdoğan’ın bu ortamdaki ziyaretinin ardından da Kılıçdaroğlu 7 Haziran’da Almanya’ya gidecek.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları