Gölge Bakan!

17 Haziran 2014 Salı

Diyelim ki (A) bakanının kapsama alanına giren bir konuda (Z) bakanı, (Z) bakanının alanındaki bir açıklamayı (A) bakanı yapıyor.
Anımsarsınız Kültür ve Turizm Bakanlığı’na atandığı günlerde, Irak ve Suriye açıklamaları ile mangalda kül koymadığı için Ömer Çelik’e “gölge” Dışişleri Bakanı denilir olmuştu!
4 Haziran’da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Çelik’in yerine UNESCO’nun “Somut Olmayan Kültürel Miras Hükümetlerarası Komitesi’ne” İtalya ve Fransa’yı “sollayarak” seçildiğini açıkladı.
Sabah gazetesinde Hıncal Uluç “hiçbir kültürel etkinlikte göremediği” Çelik hakkında, ben de dünyada yalnızca Türkiye’de düzenlenen “Uluslararası Arkeoloji Çalıştayı’na” iki kez katılmadığını yazdım.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Türk kültürüne, tarihine, sanatına katkılarda bulunan” 14 yabancıya “Cumhuriyet ve Liyakat nişanlarını” törenle sundu. “Kültürden” sorumlu bakan hazretleri törende yoktu! Ya böylesine görkemli kültür işlerine karışmak istemiyordu ya da Cumhurbaşkanlığı, Çelik’i bakan yerine koymayıp davet etmemişti!
O gün IŞİD adlı İslami terör örgütü Musul Başkonsolosluğumuzu basmış, aralarında bebeklerin de bulunduğu 49 kişiyi rehin almıştı. Hükümetin her bakanı bu olay hakkında çeşitli açıklamalar yaparken, her nedense “gölge” bakandan çıt çıkmamıştı!

Kazılar Artıyor…
Gaziantep’te toplanan 36. “Uluslararası Arkeoloji Çalıştayı” hakkında yazmayı sürdüreceğimi belirtmiş, ancak Musul olayı girince ertelemiştim.
Türkiye’deki arkeolojik çalışmalar hakkında sevindirici açıklamalardan biri de Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Abdullah Kocapınar’dan şöyle geldi:
“Bakanlar Kurulu kararı ile Türk bilim insanlarınca gerçekleştirilen kazı çalışmalarının sayısı 2002 yılında 57 iken, 2013 yılında 119’a; aynı çerçevede Türk yüzey araştırması sayısı 2002 yılında 59 iken 2013 yılında 85’e ulaşmıştır. Artık kazılarımızın sayısının artmasının yanında niteliğinin de arttığını gururla söylemek isterim.
2013 yılında Bakanlığımız izinleri ile gerçekleştirilen kazı çalışmalarına 43.125.720,00 TL ödenek aktarılmış olup, bu rakam, 2002 yılında kazı çalışmalarına aktarılan 1.877.915,00 TL’nin yaklaşık olarak 23 katıdır.”
Kocapınar, “Ekonominin hızlı büyüdüğü ülkelerde kültür varlıklarının tahribatı şüphesiz daha hızlı olmaktadır. Tahribatın sadece bir avuç insan tarafından önlenmesi elbette mümkün değildir. En azından kültürel mirasa zarar veren insanlar kadar hızlı hareket etmemiz gerekmektedir” diye ekledikten sonra şu çağrıyı da yaptı:
“Türk bilim insanlarınca yürütülen kazı çalışmalarını son yıllarda bakanlık bütçesiyle önemli miktarlarda desteklemekteyiz. Ancak unutulmaması gereken şey: Bakanlığımızın sadece destekçilerden birisi olduğu ve başka kaynakların ve destekçilerin de bulunması gerektiğidir. Bu amaçla bulunan sponsorlara vergi indirimleri sağlandığını ve kalkınma ajanslarına proje hazırlanarak başvurulabileceğini hatırlatmak isterim.”
Çalıştaya, yaklaşık 500 kadar bildiri sunuldu. Konuşmacılar bakanlık dışında yerli ve yabancı pek çok vakfın ve kurumun desteğine de teşekkür ettiler. Özellikle yabancı kazıların mali yükünü yabancı kurumlar çekiyordu. Türkiye bütçesinden yapılan maddi katkı kadar da bu kurumlardan destek geliyordu.
Bakan böyle süfli işlere karışmıyor olabilir! Acaba genel müdür, maddi destek sağlayan vakıf ve kurumlara birer teşekkür mektubu göndererek kendilerini daha da özendiremez mi?

Utanır mıydı?
Türkiye’de hemen hemen her üniversitenin “arkeoloji ve sanat tarihi bölümü” var. Çok yerinde bir kurumlaşma… Peki, mezunlar ne yapıyor? Soyut olarak biliyordum, ama Gaziantep’te karşılaştığım somut bir olay gözlerimde yaş oluşturdu. Önce, bana mezunlardan gelen bir iletiyi paylaşayım:
“Sayın Özgen Acar, Bu iletiyi binlerce arkeolojik sit alanı olan, medeniyetler beşiği ülkemizin talan edilen, ötelenen, kültürel mirasına sahip çıkmaya çalışan 10 bin, hatta daha fazla sayıda işsiz arkeoloğun sesini duyarak okuyun… Bizler yıllarca emek verdik kazılarda, bilimsel araştırmalarımızda… Bu ülkenin kültürel mirasında alın terimiz var ama hazin sonumuz ortada… Üniversitelerde 41 arkeoloji bölümüne ayrılan kontenjan 2768 -ikinci öğretimi dahi varyılda ortalama 2 bin kişinin mezun olduğunu varsayarsak Kültür Bakanlığı yüzde1 bile alım yapmıyor... Lütfen bu haksızlıkla mücadelemizde sesimize ses olun… Şimdi sırası değil demeyin, asıl şimdi tam sırası... Daha ne kadar görmezden gelineceğiz? Siz sağduyulu aydınlar bizimle olmazsanız talanın hep birlikte suçlusu oluruz, çünkü ne kadar çok arkeolog istihdamı o kadar çok arkeolojik çalışma ve sit alanı vandallarıyla mücadele… Saygılarımızla…
Bir başka iletide Kültür Bakanlığı’na geçen yıl topu topu 45 arkeolog ve sanat tarihçisinin alındığı bildirildi.

***

Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun yazılı soru önergesine verdiği yanıttan bir paragrafı okuyalım:
“Son 4 yılda Diyanet İşleri Başkanlığı’na Kuran Kursu Öğreticisi, İmam-Hatip ve Müezzin-Kayyım olarak alınan yaklaşık 40 bin personelin de atama iş ve işlemleri mevzuat doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.”

***

Arkeoloji mezunları ne yapıyor? Bir tanıdığımın kızı bir ilaç firmasının ilaçlarını tanıtmak için doktor doktor, bir kız arkeolog da bir şarap fabrikasının ürünlerini pazarlamak için bayi bayi, meyhane meyhane dolaşıyor!
Gelelim somut olaya… Çalıştayın yapıldığı Zeugma Müzesi’nin özel işletilen çay ocağındaki kızcağızdan bir kahve istedim. “Çaycı” kızcağız “arkeolog” idi! Kim bilir ne umutlarla okuyup arkeolog olmuştu. Ama şimdi meslektaşlarına bir çay ocağında çay pişirirken kim bilir ne acı çekiyordu!
Yanından gözü yaşlı uzaklaşırken Çelik’in çalıştaya iyi ki gelmediğini düşündüm. Yoksa kızla tanıştırıp utanıp utanmadığına tanıklık yapabilirdim! Acaba utanır mıydı?

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları