Bereket Gelmiş!

10 Ekim 2014 Cuma

Yeni Türkiye Cumhuriyeti ya da Neo-Ottoman’ın Sultanı, pazartesi günü Gaziantep’te İslahiye’deki çadır kentte Suriyeli sığınmacılara Arapçaya da çevrilen bir konuşma yaptı. Sultan, “Memleketimize bereket getirdiniz” dedi... Evet, “Memleketimize bereket getirdiniz...” dedi!
1.5 milyon sığınmacıya, şimdi 200 bin kişinin daha eklendiğini anımsattıktan sonra “Sizler için 4 milyar dolar harcadık. Suriye ve Irak’a gönderdiğimiz yardımlar da yarım milyar doları aştı...” açıklamasını yaptı.
Türkçesi ile 10.3 milyar lira...
Aynı gün Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bu yıl özelleştirme ile bütçeye 8.7 milyar lira kazandırıldığını söyledi. Demek ki sığınmacılara yapılan yardımı, özelleştirme gelirleri bile karşılayamamış...
Büyük maliyeci Sultana göre ülkeye “bereket” gelmiş!

***

Bayramda Cumhuriyet okuru dostlarla Gaziantep ve Şanlıurfa’da kültür gezisi yaptık. Otelleri turistler yerine yabancı gazeteciler, televizyoncular, yabancı gözlemciler (!) doldurmuştu. Şanlıurfa’daki otelimize bir gece silahları ve üniformaları ile bir otobüs dolusu polis geldi. Sis bölgesine yanlış yapılmış Şanlıurfa Havaalanı’nda turist uçakları yerine, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin nakliye uçakları, helikopterleri inip kalkıyordu.
Gaziantep’te konuştuğum bir seyahat acentesi yetkilisi, ilde 75 kadar acente olduğunu söyledi, sinek avladıklarından, sürekli olarak grup iptallerinden yakındı.
“Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB)Başkanı Başaran Ulusoy, yöreye beklenen 5 milyar dolarlık hedefin, artık hayal olduğunu ima etti. Ayrıca, bırakın yöreyi, İstanbul’daki kongrelerin bile iptal edildiği bildirildi.

***

Bir akşam Şanlıurfa’da dolaştığım taksi şoförüne son durumları sorduğumda şunları söyledi: “Sol tarafa bakın! Şu gördüğünüz dört dükkânın sahibi Suriyeli. Vergi mükellefi olmadıkları için dükkânları kendi adlarına kiralayamıyorlar. Kiracıdan kiralıyorlar. Para kazanıyorlar. Yerli dükkân sahipleriyle rekabet ediyorlar...”
Gösterdiği dükkânlardan biri kuyumcuydu... Evet, Suriyeli sığınmacı kuyumculuk yapıyordu. Türkiye’nin resmi yazı alfabesi Latin harfleri olduğu halde, dükkânlarının levhaları Arapça idi!

***

Dün bazı gazetelerde, ABD’nin B1-B savaş uçağı Kobani yakınında IŞİD hedeflerini bombalarken gösteren bir fotoğraf vardı. Resimde ön planda üzerinde Türk bayrağı bulunan Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) silosu dumanlar arasında göze çarpıyordu. Demek ki Kobani’de resmi Türk yatırımları da vardı!

***

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “sığınmacılara mor renkli kimlik kartı verileceğini, 5 yıl sonra vatandaşlık tanınabileceğini” açıkladı. Bakan, sığınmacıların tarım işlerinde çalışabileceklerini söyledi.
Oysa yörede tarım işçileri işsizken sığınmacılar ayrıca tekstil ve ayakkabı fabrikalarında yerli işçinin yarı ücretine çalışıyorlardı. Yerliler işsizliğe itiliyorlardı.
Babacan, işsizliğin 2015’te yüzde 9.2 oranını 9.5’e çıkardı. 2016’daki beklenti yüzde 8.9 iken, 9.2’ye yükseltti. Sığınmacıların yarattıkları işsizlik dikkate alınmamıştı.
Anlatılanlara göre, en çok ucuzlayan sektör “fuhuş” sektörüydü. Üstelik 18 yaşındaki kızlar da pazarlanıyordu... Yaşasın İslamiyet...

Cumhuriyet’e Dava!
“77 milyonun cumhurbaşkanı olacağını” söyleyen Sultan’ın, sadrazamın, basın toplantılarına Cumhuriyet alınmıyordu. Şimdi de Cumhuriyet’e dava açma rekorunu kırmaya heveslendiler.
Davalardan biri de sadrazamın, Hariciye Nâzırı iken, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Bakanlık Müsteşarı Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler arasında geçen konuşmaların yayımlanmasıydı.
Gerekçe “devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama” idi. “Telefon” değil “ortam dinlemesinde” Davutoğlu, Erdoğan’ın “Bu (Süleyman Şah Türbesi) bir imkân gibi değerlendirilmeli” dediğini söylüyordu.
Fidan ise “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesi’ne saldırtırız” diyordu. (Adnan Menderes’in Atatürk’ün Selanik’teki evine MİT’e bomba attırması 6-7 Eylül olaylarına yol açmamış mıydı?) Sonra Menderes’e ne olmuştu?

***

Biraz gerilere gidip Sibel Deniz Edmons’u (44) anımsayalım! Babası Azeri, annesi Türk olup İran’da doğdu. Humeyni devriminden sonra ailecek Türkiye’ye geldi. Azerice, Farsça, Türkçe, İngilizceyi anında birbirlerine çeviren bir yetenek... 1996’da eğitime gittiği ABD’de Matthev Edmons ile evlenip vatandaşlık elde etti.
11 Eylül’den sonra FBI’ya çevirmen oldu. Görevi, bu dillerde gizlice dinlenmiş, yüksek düzeydeki konuşmaları İngilizceye çevirmekti. Bu dinlemeler arasında Vaşington, Nev York, Şikago’daki Türk temsilciliklerindeki konuşmalar da vardı. FBI’da çalışan bir kadının yolsuzluğunu açıklayınca işten çıkarıldı.
Son açıklaması da “Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü’nün (MHÖ-CIA)Fethullah Gülen ile Türkiye’de kurduğu “telefon” ve “ortam dinleme” ağının varlığı idi.

***

Daha yakınlara gelirsek! “Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi’nin (UGANSA)” bilgisayar uzmanı Edvard Snovden Amerikan ve İngiliz gazetelerine “gizli belgeleri” açıkladıktan sonra Rusya’ya sığınmıştı.
Son olarak da Alman Der Spiegel dergisinde “ABD’nin Türkiye’yi Küba’dan daha hasım gördüğü” için İngiliz istihbaratı ile Türkiye yöneticilerini Ankara ve İstanbul’daki iki merkezden dinlediğini açıklamıştı.
Ayrıca çeşitli Alman gazeteleri de Angela Merkel’in bilgisi altında Türkiye’nin dinlendiğini açıklamışlardı. Alman hükümeti bir yalanlama yapmamıştı. Sultan, Merkel’e “sitem etmekle” yetinmiş, ayrıca Barack Husein Obama’ya da Fidan’ın da katıldığı bir toplantıda aynı “sitemi” tekrarlamıştı.
Dünya, Sultanın, sadrazamın, vezirlerinin nefes alışlarını biliyor, mışıl mışıl uyuyan Türk okurunu aydınlatan Cumhuriyet dava ediliyor!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları