Örsan K. Öymen

Aydınlanma ve İslamcılar

29 Kasım 2018 Perşembe

18. yüzyılda yaşamış olan Alman filozof Immanuel Kant, aydınlanmayı, insanın bir rehbere gereksinim duymadan kendi aklını kullanma cesareti olarak tanımlamıştı. İslamcıların aydınlanma düşmanı olmalarına ve yaşama bakış açılarını bir aydınlanma fobisi üzerine kurmalarına bu nedenle şaşırmamak gerekir.Özgür bir akla düşman olmakla birlikte kurnazlıkta uzman olan İslamcılar, aydınlanmayı şeytanlaştırmak amacıyla çeşitli stratejiler geliştirdiler ve dogmatik görüşlerini gizlemek amacıyla rasyonel görünümlü kamuflajların arkasına sığındılar.
İslamcılar öncelikle, aydınlanmayı insana ait bir şey olmaktan çıkartıp, “Batı’ya” ait bir oluşum olarak sundular ve yapay bir Doğu-Batı karşıtlığı yarattılar. Aydınlanmayı savunan bazı düşünürlerin aydınlanma hareketini 17. ve 18. yüzyılda bilim, felsefe, sanat ve siyasette Batı Avrupa’da yaşanan gelişmelere indirgemeleri de İslamcılara önemli bir malzeme verdi.
Oysa 17. ve 18. yüzyılda Batı Avrupa’da yaşanan gelişmelerin kökenlerini önce Rönesans’ta, daha sonra Antik Yunan’da ve kısmen Antik Mısır’da ve Antik Mezopotamya’da bulmak olanaklıdır. Antik Mezopotamya’da ve Antik Mısır’da astronomi, matematik, tıp alanlarında, Antik Yunan’da felsefe, astronomi, matematik, fizik, tıp, tarih, biyoloji alanlarında yaşanan gelişmeler anlaşılmadan, aydınlanma hareketi anlaşılamaz.
Bu bağlamda Thales, Anaksimandros, Anaksimenes, Pitagoras, Leukippos, Demokritos, Herakleitos, Anaksagoras, Sokrates, Platon, Aristoteles, Epikuros, Arşimet, Öklid, Herodotos, Hipokrates, Aristarkhos gibi filozofların ve bilim insanlarının kuramları, mitos’tan logos’a, yani söylenceden akla dayalı açıklamaya ve kurama geçilmesinde tarihsel bir kırılmayı temsil eder. Bu filozofların ve bilim insanlarının birçoğu Batı Anadolu’da yaşamıştır.
Bu kırılma noktası daha sonraki yüzyıllarda, hem İslam dininin yaygın olduğu coğrafyayı hem de Hıristiyanlık dininin yaygın olduğu Batı Avrupa’yı etkilemiştir. Kindi, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd, Harezmi, Razi de Antik Yunan’dan etkilenmiştir. Augustinus, Anselmus, Aquinas, Descartes, Leibniz, Spinoza, Bacon, Hobbes, Locke, Berkeley, Hume, Kant, Rousseau, Kopernik, Kepler, Galilei, Newton da Antik Yunan’dan etkilenmiştir. Bu filozoflar ve bilim insanları farklı kuramlar ortaya koymuş olsalar da, hepsinin ortak noktası, felsefenin ve/veya bilimin bayrağını taşımış olmalarıdır.
İslamcılar ise, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinin özünde var olan ortaklıkları ve Musevilik ile Hıristiyanlık dinlerinin İslam üzerindeki etkisini görmezden geldikleri gibi, benzer bir şeyi felsefede ve bilimde de yaptılar, “Batı felsefesi” ve “İslam felsefesi” gibi, “Batı bilimi” ve “İslam bilimi” gibi çarpık ayrımlara yöneldiler, yapay bir Doğu-Batı karşıtlığı üzerinden aydınlanma düşmanlığının yolunu tuttular.
İslamcıların bir başka stratejisi de, Lyotard, Foucault, Derrida, Feyerabend, Heidegger gibi “post-modern” olarak da adlandırılan düşünürlerin arkasına sığınmak oldu. Epistemoloji’den, Mantık’tan ve Etik’ten kopuk kuramlar geliştiren bu düşünürlerin zihinsel karmaşaları İslamcılara bol bol malzeme sundu. İslamcılar bu süreçte, bilimi küçümseyen Heidegger’in Nazi Partisi ile bağlantılarını, Hitler’e yönelik övgülerini ve Heidegger’in eleştirdiği Schlick, Carnap, Reichenbach, Neurath gibi mantıkçı pozitivistlerin Nazilere karşı direnişini ve bu doğrultuda ödedikleri bedeli de elden geldiğince gizlediler.
İslamcılar, ateist olan Nietzsche’yi bile kullandılar, Nietzsche’nin kendi çağına yönelik eleştirilerini cımbızlayıp ayıkladılar, tektanrıcı dinlere yönelik eleştirilerini görmezden geldiler veya din eleştirisini Hıristiyanlık eleştirisine indirgediler, Nietzsche’nin Muhammed’i de hedef alan metinlerini yok saydılar; sürü zihniyetinin bir parçası olan insanı eleştirip, kendi değerlerini kendisi yaratan özgür bir ruhu savunan Nietzsche’yi bile kendilerine uydurmak gibi şizofrenik bir işe giriştiler.
İşin özeti, bir rehbere gereksinim duymadan aklını kullanma cesaretine sahip olmak İslamcıların fıtratında yoktur. Onların fıtratında olan şey kulluğun ve imanın yol açtığı kurnazlıktır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anormal hükümet 18 Kasım 2024
Emperyalizmin tuzağı 11 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları