Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Vesayet savaşları’ çemberi.. ‘Milli dava’ mı?

23 Kasım 2017 Perşembe

Türkiye’de çok tartışılan “askeri vesayet” ve bu bağlamda siyasi vesayet konusunu derinlemesine ele alan bence en önemli kaynak kitaplardan biri Ahmet Yavuz’un “Vesayet Savaşları - İleri Demokrasi Hayalinden Darbe Gerçeğine” kitabı. Yayımlandığından bu yana iyi satıyor, fuarlarda Yavuz’un önünde imza kuyrukları oluşuyor. Çünkü Türkiye’nin yakın geçmişine ve bugününe, o çok konuşulan “vesayet”e, kimin ve neyin vesayeti ve tabii ki öncelikle askeri vesayet konusuna cesaretle dalan bir çalışma. Bu bakımdan gördüğü ilgiyi fazlasıyla hak ediyor.
Siyaset - asker ilişkilerindeki dengesizlikler, askerin hangi konularda ve hangi süreçler sonucu ülke yönetimine ağırlığını koyarak “vesayet” oluşturduğu, siyasetin hataları ve uygulamaları gibi pek çok hayati önemde ve tartışmalı konuya giriyor Yavuz. Ve özellikle içinden geldiği askerin yanlışlarına dikkat çekici ve mümkün olduğunca nesnel yaklaşımı da kitabı değerli kılan başlı başına bir özellik.

‘Vesayeti bitireceğiz’in öbür ucu
Siyasetin “askeri vesayete son vereceğiz” yaklaşımıyla özellikle 15 yıllık AKP iktidarı süreci içinde yaşadıklarımız, bize şunu gösterdi: Amacın öte ucunda, tam bir siyasi - tek adam vesayeti kurmak varmış.
Denge yok. Bu kez her şeyi üstelik tek başına kumanda etmek durumu ortaya çıkınca, her şey üzerinde bir “siyasi vesayet” niyeti ortaya çıkıyor. Demek ki mesele, en azından bu iktidar için “tek adam vesayeti” kurmakmış. Yavuz bu konulara da giriyor, ordunun haksız yere itibarsızlaştırılması bağlamında açılan yasa tanımaz davaların sonuçlarını da bu açıdan değerlendiriyor ve şüphesiz ki Suriye savaşı gibi konulara giriyor.
Yavuz, pek çok konuda, subayken şahit olduğu konuşmaları, uygulamaları ve o sıralarda kendi düşüncelerini de dile getiriyor. Mesela ABD’nin daha Özal zamanında Kürt oluşumunu ortaya çıkarmak için attığı adımlara işaret ediyor. Mesele hiç “Suriye’nin demokratikleşmesi” olmamıştır, diyor.
Ordunun içinden olaylara net bir demokrat ve eleştirel bakış.

Anayasanın vesayeti
Birkaç not daha ekleyeyim: Ahmet Yavuz’un daveti üzerine kitaba yazdığım Sunuş’ta belirttiğim gibi, demokratik bir ülkede şüphesiz çeşitli güçler vardır. Siyasi, askeri, ekonomik, kültürel, bilimsel vb.. Ve bu güçler ülke üzerindeki politikalarda ve yönetimlerde ağırlıklı pay sahibi olmak için çaba sarf ederler.
Burada her şeyi dengede tutan ve tutacak olan anayasa ve yasalardır. Bu ilkeler ve kurallar çerçevesinde, ülke yönetiminde bir vesayet varsa, bu anayasanın vesayeti olabilir ve olmalıdır. Çünkü en üst kural koyucu ve emredici odur. Hele anayasayı da yıkan bir vesayet gündeme geldiğinde, orada sadece keyfi ve otoriter yönetimden bahsedebiliriz. Bu arada Yavuz, FETÖ konusuna da esaslı giriyor kitabında. Kırmızı Kedi yayını.

ZARRAB VE SIKIŞAN İKTİDAR
İleriyi hemen her konuda bu kadar göremeyen “kör” bir iktidar ve ülke yönetimi söz konusu olunca, ABD’de süren Zarrab mahkemesi “milli dava” ilan edilir... Zarrab’ın siyasi ve parasal kirli çamaşırları ortaya döküldüğünde, kendisini yargılamadan kaçırıp siyasi olarak aklarsanız ve üstüne üstlük “ülkemizin müstesna işadamı” payesiyle ödüller verirseniz, birileri de onu yakalar ve yargılar.
Şüphesiz ki bu yargılamanın iktidara yönelik yönü vardır ve güçlüdür.
Fakat mesele bunun ötesinde. İktidar kendisine olan “büyük ve sarsılmaz güveni” ile “burnumuza kirli kokular geliyor” noktasına geldi. Günaydın!
4 bakanını da siyasi olarak akla, ama siyasi hayatlarını da bitir.. Zarrab’ı ise el üstünde tut. Dahası, ABD’de ilk tutuklandığında “olayın Türkiye ile ilişkisi yok” de...
Bu “milli dava” mı, yoksa iktidarın politikalarının ülkeyi de soktuğu zor durum mu?.. Özellikle şüphesiz ki ekonomik etkileri ve yansımaları açısından, her zamanki gibi, ülke ve insanı bunun ceremesini çekiyor.
İktidar bu halka sürekli bedel ödetiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları