Orhan Bursalı
Orhan Bursalı obursali@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Masaya güçlü oturmak’ ne demek?

20 Ekim 2019 Pazar

Bu soruyu yazının en sonuna sakladım. Önce Trump, gelinen nokta vs. üzerine birkaç değerlendirmemi paylaşmak isterim.
1) Trump’ın dengesizliğinden dem vuruluyor. Evet, bugüne kadar Amerikalı başkanlar arasında en alışılmadık, en terbiyesiz, en palavracı ve tüccarlığı ön planda biri. Amerikalı politikacılar da şaşırıyordur. Cumhurbaşkanı’na yazdığı mektuptan bahsetmek bile istemiyorum. Bu kadar dengesiz davranmasının bir nedeni de, başkanlık seçimlerinin dayatması. İç politikada çok sıkıştı.

‘Suriye’den bize ne?’
2) Trump’ın daha seçilmeden önceki politikası Suriye’den çekilmekti. Bunu net ifade etti. Ne işimiz var, dedi. Fakat demokratlar +Amerikan yüzyılcılar (Neokon) ve tabii bunlarla birlikte İsrail lobisi Pentagon siyasette büyük ağırlığa sahip. Suriye’den çekilmesine fırsat vermediler. Adam, İsrail’e Kudüs’ü hediye etti ancak, Neokonların yıllardır inşa ettikleri İsrail - Suudiler - Suriye’nin Kürt bölgesindeki PKK yapılanmasıyla, İran ve Rus karşıtlığı politikasını değiştiremedi. Bu güçlü ve yılların birikimine sahip bir politikaydı ve Ortadoğu’ya trilyonlarca dolar gömülmüştü..
3) Trump küresel olarak ana politikasını Çin’e karşı kurmuştu. Bu, Brzezinski tarafından teorisi yapılan bir saflaşmaydı. Nitekim yıllardır Çin’in ekonomik büyümesini ve gücünü sınırlamaya, Amerika’nın ekonomik kayıplarını telafi etmeye ve ülke içindeki üretim gücünü yeniden inşa etmeye yöneldi.
Bu hiç de aptal bir politika değildi. Çünkü ABD küreselleşmede ekonomik üstünlüğü Çin’e kaptırmış ve ütülmüştü! Çin bilim ve teknolojide de ABD’ye sollamaya başlamıştı.
Zaten güçlü bir ekonomi ancak bilim ve teknolojiye dayandığı, onun üzerinde yükseldiği ölçüde yaratılabilirdi.

Trump ikinci fırsatı yakalıyor
4) Suriye’de Ankara’nın askeri dayatmasının, Trump’a “Suriye’de ne işimiz var, milyarlarca dolar gömüyoruz, bize ne” politikasına yeniden geri dönmek için önemli bir fırsat yarattığı söylenebilir. Şu sözü önemli: “NATO ülkesi Türkiye ile mi savaşacağımızı sanıyorlar?”
Buna Neokonlar-İsrail lobisi alçak sesle gerekirse evet diyebilirler. Ama, bir NATO ülkesi ile savaşmanın pek bir mantığı yoktu.
Fakat Trump, Başkanlık seçimleri sürecine girildiği ve içeriden sıkıştırıldığı için Türkiye ile dalaşmasında bir başarıya da ihtiyacı vardı.
İlk yaptırım listesi ile TSK’nin ilerlemesini durdurmaya çalıştı. Ama arkasından ikinci pakette hem uykuya yatırılan ve bir fırsat anı beklenen Halkbank davası gün ışığına çıkarıldı, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin mal mülk varlığının araştırılması gündeme getirildi. Üstüne üstlük, yaşanan gerilim, ekonomiyi daha da çökertmeye yönelince, Amerikalıların ceplerinde getirdikleri anlaşılan ateşkes maddeleri üzerinde anlaşma sağlandı.

Ruslar kankası
Trump, “binlerce insanın ölümünü engelledik” derken, iç politikaya yönelik bir zafer mesajı veriyordu. İnsanların diri kalması çok umurundaymış gibi, bir de insancıl hava atıyordu!
PKK / PYD ile ilişkilerimiz sürecek maddesini ise, Neokonlara verilen bir taviz olarak da görmek mümkün.

***

Bu son durumu beğenmeyenler olabilir. Ama silahların susması iyidir.
Trump çözümü Ruslara bırakmıştır. Ruslar, unutmayın ki başkanlık seçimlerinde baş kankası durumundaydı.
PKK-PYD’nin silahlı güçlerinin Suriye ordusuna entegrasyonu süreci başladı denebilir. Ruslar bu süreci başarıyla yöneteceklerdir.
Ankara’ya düşen ise, bu sürecin barışçı bir şekilde sonuçlanmasına katkı yapmaktır.
Peki, çok yaygın kullanılan, “Masaya güçlü oturmak” ne demek?
Bu konuya da yarın girelim..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları