Bir Mektup

20 Ekim 2011 Perşembe

İki gün içinde 30u aşkın asker, polis ve sivil insanımız ölünce hükümet ayağa kalktı, millet öfkeden köpürüyor.

Dün sabah temas ettiğim halktan kişiler, çanta ve ayakkabı tamircisi, gazeteci, bakkal, taksici, tartışmaya katılan sokaktaki insan, internet sorununu gidermek için gelen ve musluk tesisatçısı (Abartı yok, sabah bu işler yapıldı!) hepsi ateş püskürüyordu: Kendi insanını koruyamayan ama Filistin meselesini hayatının odağına oturtan Başbakana ve iktidara verip veriştirdi! Aynen öyle!

Biz böyleyiz... Birer - ikişer, üçer - beşer ölmeyi kanıksamışızdır; ama ne zaman ki PKK cinayetleri bir vuruşta 10u, 20yi, 30u aşar, o zaman ayaklanırız! Hele, ne zaman ki beş noktada birden orduyu vururlar Genelkurmay sahaya iner!

Manzara şudur: İki hafta içinde 50 insanımız ölebilir ama iki gün içinde 30 kişi ölemez! Parça parça ölüme evet, toplu ölüme hayır!

İktidarın, Kürt Meselesindeki çaresizliğinin sonucudur bu tablo. Bir çıkmazdalar! Bugün birlik çağrısı yapıyor ama ulusu parçalayan kendisi...

***

Kürt hareketi, düdüğü ötmeyen küçük bir grup dışında, büyük oynamakta. KCK, Ortadoğu Kürtleri ortak hareketidir! Tüzükleri öyle yazıyor! Bölgedeki bütün Kürtleri kapsama savındadır. Irak dahil. PKK Büyük Kürdistanın kurucu kuvveti rolündedir. Türkiyede özerk Kürdistana doğru bir adım atılmadıkça, silahları susturmaz; silah indirmeyi, geçmişte sık görüldüğü gibi ancak gücü kırılınca kabul eder.

Özerklik temel istekleridir. Özerk bölge, kesin bölünme demektir. Çünkü Ortadoğudaki Kürt dinamizminin gereğidir bu. İspanyanın Bask bölgesi ile Türkiyenin Kürt bölgesi arasında zerre kadar bir benzerlik yoktur.

Bunu bilip de saklayanlar siyasal riyakârdır! Bu gerçeği içermeyen ve gizleyen bütün raporlardan ve kitaplardan da sahtekârlık akar!

***

Epeydir, bir okurun gönderdiği mektubu yayımlasam mı diye düşünüyorum. Belki bugün hiç zamanı değil. Ama belki de zamanı, bilemiyorum. Mektup biraz kısaltılmış haliyle şöyle:

Orhan Bey, Kürt meselesi üzerine yazdıklarınızı yakından izleyen bir okurunuzum. Birlikte yaşamak zorunda mıyız, sorusunu ortaya attığınızdan beri, ben de sakin düşünmeye çalışıyorum, gerçekçi olursak, gördüğüm kadar, Türkiyede Kürt terörist hareketi bitmeyecek. Onlar belli bir eşiği aştı. Savaşan, silahlı ve siyasi kuvvetleri, Türkiye ve Türklerle bağlarını koparmış durumda. Bizim ordu Iraka girse de PKK güçlerini zayıflatsa da ülke içinde terörleri sürecek...

Bir fikrimi paylaşmak istiyorum: Birlikte yaşamanın koşulları ortadan kalkabilir, daha büyük tehlike Türklerle Kürtler arasında gerilimin kıyıma dönüşmesidir. Federasyon veya özerk bölge istiyorlar. Ben bir adım daha öteye gidiyorum, ayrı yaşayalım. Kürtler belki oylama ile belirlenecek bir süreç sonunda, kendi bölgelerinde bağımsız olsunlar. Ama bu şüphesiz bölünme demektir...

Bölünme oluyorsa, Türkleri tatmin edecek bir çözümün de ortaya konması gerek. Kürt bölgesi dışındaki Kürtleri, orada kurulacak Kürt yapısının yurttaşı saymak, bir çözüm olabilir. Onları doğuya zorla gönderemezsiniz. Bunu yapamazsınız. Ama ceplerine aynı zamanda birer Kürt pasaportu koyarsınız ve ayrıcalıklı yurttaşlar olarak burada yaşamalarına izin verirsiniz...

***

Okurun mektubunu, Türkler arasındaki umutsuzluğun yaygınlaşmakta olduğunu göstermesi açısından buraya aldım, bütününü paylaştığım için değil. Belki pasaport noktası dışında, PKKnin epey mesafe aldığını gösteriyor! Türkiyenin bölünmesi anlamına gelecek yeni bir siyasi yapının uygulayıcısı olabilecek bir parti ve siyasi liderin ortaya çıkması imkânsız gibidir. Bunun siyasal bedeli büyüktür.

Şüphesiz bu kurucu tarihe ihanettir de. Zaten iktidar başından beri, Cumhuriyet tarihini bütün kazanımlarıyla birlikte yıkıp silmek için bir sahtekâr-inkârcı aydın güruhunu besleyip büyüttü! Bu güruhun halk içinde etkileri sıfır olsa bile! Aslında, Türkiye Cumhuriyetini tasfiyede el birliğiyle epey yol aldılar...

Şimdi anayasa ile Kürt Meselesine bir ayrılıkçı çözüm bulabilir miyiz arayışı içindeler! Başbakan laiklikten, Arınç Atatürkün büyüklüğünden bahseder oldu! AKP, Kürt Meselesinde daha ileri adım atamayacağını anladığı noktada. Bundan sonra atılacak adıma ya muhalefeti de ortak etmeyi ya da 1990lara benzer Kürt politikasına sarılmayı düşünüyor. Kervanı, her zamanki gibi yolda düzecekler...

Acıların ülkesidir Türkiye! Her sağcı iktidarın irili ufaklı darbeleriyle, bu noktaya gelmiştir!

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları