Olaylar Ve Görüşler

Yeryüzü Kaygısı - Feridun ANDAÇ

12 Ağustos 2021 Perşembe

“Ve yeryüzünü unutmanın aslında zamanı ve mekânı unutmak olduğu hiç aklımıza gelmedi.” 

                                                                                                     Michel Serres , Doğayla Sözleşme 

YOKSUN KALMAK

Tüketiyoruz her şeyi. Farkında olarak, olmayarak... Dokunarak, dokunmayarak... Suskun kalarak, umursamaz davranarak. Gelen yangınlar bunun bir göstergesi...

Yeryüzünün bu derin ağrısını hissedebilmek için yaşayıp görmek mi gerekiyordu bunları, diye sorası geliyor insanın. Çekirge seslerinin kesilmesi bana kuşların da tedirginliğini hatırlatıyor. 

Yaşadığımızı, yeryüzünün canlılarla bir anlam kazandığını bize anlatan doğa değil midir? 

Eğer bir yaşama düsturumuz varsa, bunu doğaya ve bilime borçlu olduğumuzu düşünürüm. 

“İnsan aklı majör, dış doğa minör,” diyordu Michel Serres. İkisinin buluştuğu yerde varlığımızın anlamı bütünlük kazanır.

Ortak yaşam bilincini var edebilmenin yolu buradan geçiyor. Kendine ve doğaya bakmak... Yetmez! Sorgulayarak sahip çıkmak, bunların da neden niçinlerini bilmek... 

Birinden ya da diğerinden vazgeçiş, yıkım getirir. İnsanlığın açmazı da burada değil midir?

Kolayca gözden çıkarmak...

Her şeyin “politika”yla yönetilebileceğini sanan bir zihniyetin egemenlik alanları genişledikçe yoksullaşıp,  yoksunlaşıyoruz.

DÜŞMAN YARATMAK

Saldırgan dil egemen her yerde. Söz, bazen bir sopa gibi salınıp duruyor ötede beride... Bunun nidacısı kesilenler her ân kavgaya hazır. 

HOMEROS’UN EZGİSİ

Çağrısına kulak verince duyabiliyorsunuz ancak. O yüce anlatısının her bir sözü size bir şey söyler. İnsana, hayata, yeryüzüne, doğaya dair ne çok şey vardır o destanlarında Homeros’un. Onun çağrısına kulak vermeli. Öfkesine yenilenin acısı da vardır orada, yaşamak için savaşmanın nasıl olabileceğinin deneyimi de. Yaşat ki, yaşayasın.

BARBARLIK GELİNCE 

Barbarlık kurban arar. Doğadaki tüm canlılar onun gözünde kurbandır. Yok edilmelidir. Yıkıcıdır, öfkelidir. Ama o kör öfkedir. Bunun yıkıcılığından korkmalı...

“Modernleşme artık bu tiksindirici kültürden yorulmaya başladı.,” diyordu Michel Serres.

Günümüzde barbarlığın çağrısı modernleşmenin getirdiği yıkıcılıkla başlıyor aslında. 

ÇAVLAN DA SESSİZ 

Yöresellikten kopuyoruz. Elimizdeki her şey saldırıya uğrayıp yağmalanıyor. 

Sularımız şişeleniyor, dağlarımız delik deşik. Toprağımız yaban ellere tutsak...

Kendine ait olan doğa da bu yağma ve yıkımdan payını alıyor. Bu yaygınlaştıkça yıkımın etkisi daha hissedilir oldu. 

KÜMELEŞME

Yangınlardan bu yana edilen sözlere dönüyorsun. Bir yanda kümeleşen bir katı/yoz zihniyet, ötede ise henüz gücünün farkında ol(a)mayan kitlelerin dağınıklığı. Sürekli bir yakınma hali. Sonuçlara bakılıyor. Neden/niçinler üzerine düşünülmüyor. Çünkü, zor gelen şey çözüm üretme konusunda eyleme geçmek. 

DOĞA/ÇEVRE ALARMI

Şu günkü manzara karşısında kaçınılmaz olandır bu.

Tastamam oldu bitti zihniyetine dur diyebilmek için önce içimizdeki sesi harekete geçirmemiz, o alarm zilini çalmamız gerekir. 

Yeryüzünün/doğanın bize verdiğini korumamız gerekirken hoyrat davranıyoruz. 

DÜŞMAN İÇİMİZDE

İçimizdeki o yıkıcılığı görmeden yol alamayız. Yurtseverlikleri cüzdanlarındaki para kadar olanların hezeyanları sarmış dört bir yanı. Diyordu ya, Michel Serres:

“Şimdiye kadar dünyayı yönetme biçimimiz düşmanlıktan geçiyordu, aynı şekilde tarihin zamanının motoru da kavgaydı. Ufukta topyekun bir değişiklik var: bizim değişimimiz.”

Evet, kaçınılmaz olan da bu. Yoksa her türlü barbarlık kapımızda. Yangın da bir savaştır, barbarlıklar karşısında hayatı/doğayı savunarak yaşamak da...

FERİDUN ANDAÇ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları