Olaylar Ve Görüşler

Yaşam hakkı ve zorunlu aşı - M. Önder TEKİN

11 Ağustos 2021 Çarşamba

Dünyayla birlikte ülkemizi de etkileyen Covid-19 salgını, istenilen toplumsal bağışıklık düzeyine ulaşılamadığından etkisini sürdürüyor. Tam açılma sonrası günlük vaka ve ölüm sayıları düzenli olarak artıyor. Günlük vaka sayıları otuz bine yaklaştı. Her gün bir uçak kazası boyutunda yurttaşımız yaşamını yitiriyor. Toplum bağışıklığı eşiğinin uzağındaki aşılanma oranları, sonbahar ile birlikte yeni bir tam kapanma olasılığını kuvvetlendiriyor. Salgın sonrası büyük gelir kaybına uğrayan esnafların üye olduğu odaların temsilcileri, yeni bir tam kapanma yüzünden işyerlerinin tamamen kapanmasını engellemek amacıyla aldıkları kararları açıklıyorlar. 

Türkiye Kahveciler Kıraathaneciler ve Büfeciler Federasyonu, iki doz aşısını yaptırmayan müşterilerini işyerlerine almayacaklarını açıklıyor. İstanbul’da altı ilçenin fırıncılar odası temsilcisi, aşı olmayanları fırınlara almayacaklarını, ekmek satmayacaklarını kamuoyuyla paylaşıyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK), üyelerine işyerlerinde aşı olmayan işçi çalıştırılmamasını bildiren genelge gönderiyor. Bu kararlar, çalışma hakkı başta olmak üzere kimi hakları ihlal eden mahiyette. Yasal dayanak doğrultusunda, yetkili makamlarca alınmaması nedeniyle karmaşa ve keyfilik görüntüsüne hizmet ediyor. Sanatçılar, aşı kararsızlığını sonlandırma hedefli kampanyalara katılıyorlar. Sağlık ekipleri, vatandaşları ülkenin zirve noktalarında bulunan yerleşim yerlerinde, tarlalarda aşılıyor. Türk Tabipleri Birliği ve tabip odaları, yurttaşları aşı olmaya çağırıyor. 

Tüm bu kampanyalara rağmen, toplumun önemli kesimi gönüllü aşı olmaya direniyor. Toplumsal bağışıklık için nüfusun yüzde 80-85’inin aşılanması hedefinin uzağındayız. Sadece nüfusun üçte birinin aşısı tamamlandı. Oysa salgın, yaşam hakkı ve sağlık hakkı ihlallerine yol açıyor. Son günlerde yoğun bakım ünitelerinde görevli hekimler, yoğun bakımda yatan hastaların yüzde 95’inin aşısız kişiler olduğunu açıklıyorlar. Buna koşut olarak “zorunlu aşı” uygulamasına geçilmesi talepleri daha kuvvetli dillendiriliyor. Zorunlu aşı meselesi, sadece ülkemizin değil, birçok ülkenin gündeminde. Peki aşı herkes için zorunlu hale getirilebilir mi? 

DEVLETİN POZİTİF YÜKÜMLÜLÜĞÜ 

Zorunlu aşının hakları ilgilendiren birden çok boyutu var. Bunlardan birincisi, yaşam hakkı. Bir diğeri de vücut dokunulmazlığı (tıbbi müdahaleyi ret hakkı). Bilim insanlarının çalışma sonuçları, yaşam hakkının korunması için aşının yaptırılması gerektiğine yoğunlaşırken aşıdan kaçınanlar, aşının zorunlu hale getirilmesinin vücut dokunulmazlığının ihlali olacağını iddia ediyorlar. Daha önce, zorunlu “bebeklik dönemi aşıları”, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuruya konu edilmişti. Anayasa Mahkemesi, 11.11.2015 tarihli ve B. No: 2013/1789 sayılı Halime Sare Aysal kararında, zorunlu aşı uygulamasının Sağlık Bakanlığı Genelgesi ile uygulandığı, bu nedenle müdahalenin “kanunilik” şartını sağlamadığından “maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı”nın ihlal edildiğine karar vermiştir. İhlal kararının dayanağı, bebeklik dönemi aşılarının kanunla düzenlenmemesidir. 

Çekya’da çocuklarına zorunlu aşı yaptırılmasını onaylamayan bazı aile bireylerinin hak ihlali iddiaları, AİHM’ye taşınmıştır. Mahkemenin 08.04.2021 tarihli, B.No: 47621/3 kararıyla para cezasının aşırıya kaçmadığı, çocukların kreşe kabul edilmemelerinin bir ceza değil önlem olduğu, Çekya’da izlenen sağlık politikasının “çocuk yararını” hedeflediği, amacın her çocuğun aşı yoluyla ciddi hastalıklara karşı korunması olduğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinde düzenlenen “özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı”nın ihlal edilmediği karar altına alınmıştır. Kararlar, gerekli ölçütleri sağlayan yasa ile aşıyı zorunlu kılmanın hukuka uygun olduğunu göstermektedir.

1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda, Covid-19 hastalığına karşı geliştirilen aşıların uygulanmasına dair bir hüküm yoktur. Bu aşamada, kanunilik koşulu yoktur. Yaşam hakkı, en temel haklardandır. Bu hak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın, 17., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 6. maddesinde güvenceye alınmıştır. Koruyucu haklardandır. Devletin, bu hakkın mutlak korunmasında pozitif yükümlülüğü vardır. Yaşam hakkını korumada pozitif yükümlülüğü olan devletin, geldiğimiz aşamada yükümlülüğünü yerine getirmesinin en önemli adımı, aşı düzenlemesini içeren yasa çalışması yapmasıdır. 

AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarıyla çerçevesini çizdiği doğrultuda erişilebilir, öngörülebilir, kesinlik ölçütleri içeren yasa hükümleri doğrultusunda tıbbi müdahaleyi ret hakkına zorunlu aşı ile yapılacak müdahale, herkesin “yaşam hakkı”nı koruyucu niteliğiyle birlikte hukuk güvenliği teminatını da sağlayacaktır.

M. ÖNDER TEKİN

EMEKLİ YARGIÇ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları