Olaylar Ve Görüşler

‘Yanabilecek madde bitince her yangın söner’ - Prof. Dr. Çağatay GÜLER

07 Ağustos 2021 Cumartesi

“Yanabilecek madde bitince her yangın söner.” Geri kalmış ülkelerde yangın felaketlerinin çoğu böyle sona ermektedir. Devlet ve hukuk düzeni altüst edilip yozlaştırılan ülkeler böyle bir sürece evrilir.

Stefan Zweig, Yıldızın Parladığı Anlar adını taşıyan kitabında o anı yakalayan ve değerlendiren “insanın” nasıl bir yücelişi gerçekleştirebileceğinin örneklerini “yaşatır” bize. “Yıldızın parladığı anlar” sadece bireyler için değil toplumlar için de vardır. Bizde o anı yaşatan deha Atatürk’tür. Hayatta “en gerçek yol göstericinin bilim ve fen” olduğu ülküsünü benimseyen genç kuşaklara, geleceğin aydınlık Türkiyesi’ne koşacak güç ve direnci kazandıracak eğitim seferberliğini başlatmış, destekleyecek devrimleri yapmış, yüreklerindeki cevherin sönmemesini sağlayacak kurum ve kuruluşların temelini atmıştır.

DAYANAKSIZ SÖYLEMLERİN SONUCU

Ülkenin yıldızının parladığı anı ve ülkemizin kazandığı gizilgücü bizden daha iyi fark eden, bunu kendi çıkarlarına aykırı gören ülkeler oldu. Bu nedenle Atatürk ve Cumhuriyeti hedef aldılar ve aynı amacı taşıyanları desteklediler. İşbirlikçileriyle birlikte atılan her adımı çelmelemek, ülkeyi ortaçağ karanlığına boğmak için kaynaklarını seferber ettiler. Atatürk bu olasılığa Gençliğe Hitabe’sinde değinmiş, “gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde” olabilecekler konusunda uyarmıştı zaten. 

Bir kısım aydınımız bile en önemli yol göstericinin bilim ve fen olduğunu bir yana bırakıp hurafe ve safsatalara çanak tuttular. Bu ülkenin “bekasının” olmazsa olmazının “Atatürk ve Cumhuriyet” olduğunu bir yana bırakıp dayanaksız söylentilerin pazarlayıcısı oldular. Sorumsuz kişilerin ihmal ve aymazlıkları, çıkar hesapları ve ihanetleri nedeniyle hiç hazırlıklı olmadığımız orman yangınları ülkemiz ekosistemlerini yakıp kavururken sosyal medyada yayılan ve sayısız kez yinelenen “tevatürlerden” biri neydi biliyor musunuz? Meğer “ABD bize iki kötülük yapmış, birisi çam dikimini yaygınlaştırarak yangına zemin hazırlaması, diğeri gönderdiği kavakla astım ve alerjiyi yaymasıymış!” 

Yeni bir kanıt mı var diye bütün güvenilir kaynakları yeniden araştırdım. Ülkemizde çam ormanları ve bu ormanlardaki çam türleri Amerika kıtası keşfedilmeden çok önce vardı. Yanan ormanların çoğu “kesmeye” zaman bulamadığımız doğal alanlardı. Ülkemizin de kavak türleri vardı. Kavakların çevreye yaydığı o pamukçukların astım ve alerji yaptığına dair tek bir bilimsel kanıt olmadığı gibi astım ve alerji yapmadığını gösteren yüzlerce araştırma vardı. Bizim toplum gözüne görüneni tehlikeli sayarken görmediğinin yarattığı tehlikeyi algılamaz. Aynen müsilaj gibi. Müsilajı oluşturan çok tehlikeli koşullara yıllarca yapılan uyarılara rağmen aldırmayız, müsilajı “görünce” feryat ederiz.

EKSİKLİKLER GÖRÜLDÜ

Oysa Türk Hava Kurumu (THK) “İstikbal göklerdedir” ilkesini koyan dehanın güçlendirilip geliştirilmesi için filizlendirdiği ilk fidanlardan biridir. “Bizim THK ile bir alıp veremediğimiz yok” yalanına sığınanlar yıllarca kurban derilerinin bağışlanmaması, teknik altyapısının güçlenmemesi, var olanların çürütülüp kullanılamaz hale gelmesi için neler yaptıklarının bilinmediğini mi sanıyorlar? Cumhuriyeti örselemek ve yıkmak için her şeyi yapanlar THK’yi çalışamaz ve işlevsiz hale getirirken ciğerimizi yakacak ortamı da hazırladılar.

Soma felaketi bile unutturuldu ve karartılma sürecine girdi. Bu yangınlar da unutturulacak ve karartılacaktır. Abraham Lincoln’ün sözüdür: “Bugün olanlardan kaçınarak yarının sorumluluğundan kurtulamazsın.” Bu felaketlere yol açan en önemli eksikliğin koruyucu önlemlerin eksikliği olduğunu gördük. 

AKILLARINA GELMİYOR 

Bazıları “zorunlu koruyucu önlemler” dediğinde elimde olmadan sinirleniyorum. “Koruyucu önlem” sözü zaten “zorunluluğu içeren” bir terimdir. Başına “zorunlu” sözcüğünü getirirseniz “zorunlu olmayan koruyucu önlemler” de varmış kanısı yaratırsınız. Koruyucu önlemler “Ah, keşke!” dememek için yapılması gerekenlerin hepsidir. Çalışanların eğitim eksikliği de yangın söndürme uçakları da eksik olan personel de alınmamış olan koruyucu önlemler arasındadır. 

Bunu yüzlerce “canın ve canlının” yitirilmesi pahasına mı öğrenmek zorundaydık? Doksanlı yılların sonunda iklim değişikliğini gündeme taşımaya çalışırken herkes bana gülüyordu. Şimdi o gülenler iklim değişikliğini “kader” yerine kullanma aldatmacası içindeler. Nuh’un, gemisini “tufandan” önce yaptığı kimsenin aklına gelmiyor.

PROF. DR. ÇAĞATAY GÜLER

HALK SAĞLIĞI UZMANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları