Olaylar Ve Görüşler

Yalan terörü, sosyal medya yasası ve halkın bilme hakkı - Yunus EMRE

12 Eylül 2021 Pazar

2018 seçimleri öncesi. Kampanya günleri. Bütün televizyonlar -mutat olduğu üzere- Erdoğan’ın konuşmasını canlı veriyor. Erdoğan, “Ben, 75 öğrencili sınıflarda okuduğum zaman, tek partili dönemdi, yani CHP’nin iktidarda olduğu dönemdi” deyiveriyor. Gerçek şu: Tek parti dönemi 1945’te bitti. CHP, iktidarı 1950 seçimlerinde kaybetti. Erdoğan 1954 doğumlu. Yani Erdoğan okula giderken ne tek parti dönemi vardı ne CHP iktidarı ne de 75 kişilik sınıflar. 

Bir cümleye bu kadar yalan nasıl sığmıştı. Seçim kampanyası sırasında bu kadar yalana ve çarpıtmaya ne gerek vardı? 2018 kampanya dönemini anımsayanlar, bu yalanların iktidara yakın medya kuruluşları tarafından nasıl köpürtüldüğünü ve gerçekmiş gibi halka sunulduğunu hatırlayacaktır. Ancak bu açıklamaların yalan olduğu ve Erdoğan’ın gerçekleri çarpıttığı bilgisi vatandaş arasında internet yayıncılığı ve sosyal medya yoluyla yaygınlaştı. 

TEHLİKE BÜYÜK

İktidarın medyadaki denetimini kullanarak halkın doğru bilgilendirilmesini en-gellediği ortamda yegâne alternatif bilgi kaynağı olarak internet gazeteciliği ve sosyal medya imkânları ortada kaldı. Bu alanlar nefessiz bırakılan vatandaşlar için bilgilenme ve sesini duyurma mecraları olarak öne çıktı. Şimdi bu alanın da ortadan kaldırılması girişimiyle karşı karşıyayız. 

Unutmamak gerekir ki ifade özgürlüğü de örgütlenme özgürlüğü de kamuoyu doğru bilgilenmezse kullanılamaz. Hesap veren bir yönetim anlayışı demokrasinin temelidir. Demokrasi sadece iktidarın seçimle değiştiği rejim değildir. Bunun yanında iktidara gelenin hesap verdiği bir rejimdir. Doğru bilgilendirme olmazsa hesap sorma ve hesap verme de mümkün olmaz. Peki, doğru bilgilen-me nasıl mümkün olacak?

İNTERNETİN ROLÜ VE ÖNERİLER

Bu şartlar karşısında halkın yegâne alternatif bilgi kaynağı internet gazeteciliği ve sosyal medya platformları olmuştur. İktidar bu platformların da fişini çekecek düzenlemeler arayışındadır. Bu kapsamda Türkiye’de internetin ve sosyal medyanın bir kontrol ve ceza platformu haline gelmesini önleyecek şekilde kimi adımların atabileceğini unutmamak gerekir. Başlangıç adımları olarak beş öneride bulunmak istiyorum:

  1. Yapılması gereken yasakçı zihniyeti terk ederek internet alanını uluslararası standartlara göre yönetecek kurumlaşmayı sağlamaktır. Bunun başlangıç noktası da bir internet ombudsmanlığı kurulması olabilir. Bu kuruluşun siyasetten bağımsız olması temel bir öncelik olmalıdır. 
  2. Yasaklamak yerine dezenformasyonla ilgili eğitimlere ağırlık vermek bir başka önemli yoldur. İnternet kullanımı ile ilgili eğitimlerin hayat boyu öğrenme yaklaşımıyla hızla uygulamaya konması gerekir. 
  3. İnsan hakları perspektifiyle internet kullanımı ve sosyal medyaya bakarken ifade özgürlüğünün yanında unutulmaması gereken bir konu da kişisel verilerin mahremiyeti alanındadır. Bu konuda evrensel standartların oluşması, devletlerin ve şirketlerin bu alanda bu standartlara uygun davranması sağlanmalıdır. 
  4. teyit.org benzeri doğruluğu kontrol işlevi gören girişimler mali ve kurumsal olarak desteklemelidir. Bu kuruluşlar idareden bağımsız girişimler olarak hayata geçirilmelidir.  
  5. Sosyal medya şirketleri nefret suçu, yalan bilgi ve ayrımcılık içeren paylaşımların kaldırılması konusunda sorumlu olmalıdır. Bunun yanında ilgili şirketlerin çoğulculuğun korunması ve bütün görüşlerin internet ortamında temsil edilmesi gibi sorumlulukları da vardır. Bu sorumluluklarla ilgili uluslararası standartlar oluşturulmalıdır. 

Özetle iktidarın temel gayreti Türkiye’de yasaklar koymak değil, uluslararası standartların yaratılmasına ve uygulanmasına yardımcı olmaktır.

YUNUS EMRE 

CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları