Olaylar Ve Görüşler

Vahdettin Nasıl Kaçtı? - Doç. Dr. Hüner TUNCER

08 Mayıs 2021 Cumartesi

Mersin’e bağlı Çamlıyayla İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Bakkal’ın, Atatürk’ümüzün kaleme aldığı Nutuk adlı kitabın ilçedeki bütün okullara dağıtılmasını, Padişah Vahdettin’e yönelik ‘soysuzlaşmış, alçak’ ve dönemin Osmanlı hükümetine yönelik ‘aciz, haysiyetsiz ve korkak’ ifadelerinin kullanılmış olması” gerekçesiyle yasaklaması, haklı olarak büyük tepki yarattı. 

İNGİLTERE’DEN YARDIM ÇAĞRISI

Vahdettin konusu gündeme gelmişken tarihi gerçekleri anımsatmakta fayda var. Osmanlı’nın son padişahı Vahdettin, 10 Ağustos 1920 tarihinde, Osmanlı Devleti ile Osmanlı topraklarını işgal eden İtilaf Devletleri arasındaki savaşı sonlandıran Sevr Antlaşması’nı imzalamıştı. Bu antlaşma, Türkler açısından bir öm fermanı niteliğindeydi. Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti, İtilaf Devletlerinin ortak bir sömürgesi konumuna indirgeniyor, Türklere yaşama bölgesi” olarak yalnızca Ankara, Kastamonu ve dolayları bırakılıyordu. Sevr Antlaşması’na göre, Osmanlı Devleti’nin Rumeli sınırı, bugünkü İstanbul ilinin sınırına getiriliyordu yani Osmanlı, tamamen Avrupa’dan atılmış oluyordu. 

Ülke topraklarının kurtarılması için verilen ve 4 yıl süren Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca, başta Mustafa Kemal olmak üzere, Kuvayı Milliyecilerin hepsiyle kıyasıya mücadele eden, bu kahramanları hain olarak nitelendiren ve hatta idam edilmeleri için fetva veren, yine Padişah Vahdettin’in kendisi değil miydi?..

Vahdettin, Ulusal Kurtuluş Savaşı sonunda ve saltanatın feshinin ertesinde canının tehlikede olduğunu gönce İstanbul’u işgali altında bulunduran İngiliz Yüksek Komiseri Sir Rumbold’dan İngiltere hükümetinin kendisinin İstanbul’dan kaçışına imkân sağlamasını istemişti. Sir Rumbold, Vahdettin’in isteği üzerine yanında çevirmeni Mr. Ryan ile saraya gitmiş, bu toplantıda Vahdettin, kendisine şu soruyu yöneltmişti: “İki yıl önce yetkili makamlarınız, bir tehlike olduğu takdirde, beni koruyacakları hakkında söz vermişlerdi. Bu söz şimdi de geçerli mi?” İngiliz Yüksek Komiseri, büyük bir şaşkınlık içinde bu soruya evet” yanıtını verdi.

BAŞKA NASIL ANLATILIR?

Vahdettin, İstanbul İşgal Orduları Başkomutanı General Harrington’a şu mektubu göndererek İngiltere’den sığınma hakkı istiyordu:

“İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devlet-i fahimanesine iltica ve bir an evvel İstanbul’dan mahall-i ahara naklimi (başka yere götürülmemi) talep ederim efendim. 16 Kasım 1922.

İmza: Müslümanların Halifesi Mehmet Vahdettin”

Tarihte belki de hiç rastlanmayan bir olay yaşanmaktaydı. Bir devletin hükümdarı, kendi ülkesini paramparça eden bir düşmanına sığınıyordu.

Gerçekten, birkaç gün sonra Padişah Vahdettin, yanına oğlu Ertuğrul’u ve doktorunu alarak İngiliz askerlerinin koruması altında Malaya zırhlısına sığınmıştı.

600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun son Padişahı olan Vahdettin’in durumu, soysuzlaşmış ve alçak” sözlerinden başka hangi kelimelerle nitelendirilebilirdi?..

SORMAMAK ELDE DEĞİL

19. yüzyılın başlarından itibaren hızlı bir çöküş sürecine giren ve sınırları içindeki birçok halkı bağımsızlığına kavuşturmak zorunda kalan Osmanlı Devleti ve padişahları, kendilerini artık Avrupa’nın büyük devletleri karşısında onların her buyruğuna uymak zorunda kalan bir konuma indirgemişti. Ancak Padişah Vahdettin’in düşmanından sığınma hakkı istemesi, belki de Osmanlı’nın aczinin son örneğiydi. Oysa Sevr Antlaşması’nın imzalanmasından kısa bir süre sonra Avrupa, karşısında daima boynu bükük duran Osmanlı diplomatlarından çok farklı Türklerle ilk kez karşı karşıya gelecekti.

Türkiye ile İtilaf Devletleri arasında Birinci Dünya Savaşı’nı sonlandıran Lozan Barış Konferansı’nda, Dışişleri Bakanı İsmet Paşa’nın başkanlığındaki Türk diplomatlar, ilk kez Avrupalıların karşısına başları dik çıkmışlar ve bütün isteklerini, topraklarını işgal etmiş olan güçlere kabul ettirmesini bilmişlerdi.

İşte bu mucizeyi gerçekleştiren Büyük Atatürk’e, bugün ülkemizde ne yazık ki, yapılan hakaretlerin önü alınamamakta ve Atatürk’ün kendisinin bizzat kaleme aldığı “Nutuk” isimli eserin okullarda okutulması yasaklanmaktadır.

Nereden nereye geldik” sorusunu sormaktan kendimi alıkoyamıyorum!

DOÇ. DR. HÜNER TUNCER



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları