Olaylar Ve Görüşler

Ümmet düşüncesi ortaçağa dönüştür - Erol ERTUĞRUL

06 Ağustos 2021 Cuma

AKP yöneticileri ve Bay Erdoğan sık sık ümmetten söz ediyorlar. Belli ki Türk ulusunu bir ümmet olarak görmeye ve öyle yapmaya çalışıyorlar. Oysa buna olanak yoktur. Türkiye Cumhuriyeti bir devrimdir. Bu devrim hem de ümmetçilere karşı verilmiş bir savaşla kurulmuştur. Kurtuluş Savaşı yalnızca dış düşmana karşı değil, aynı zamanda içeride emperyalizmle işbirliği yapan ümmetçilere karşı verilmiştir. 

Ne acı ki bugün Türkiye ümmet özlemi çeken, Arap hayranı bir kadro tarafından yönetiliyor. Bay Erdoğan’ın Arap hayranlığı biliniyor. Bu konuda bir yığın sözü ve eylemi var. AKP’den ayrılarak yeni parti kurmaya çalışanlar için “Ümmeti bölüyorsunuz” demişti. Ümmet İslam toplumunun tümünü anlatan bir kavramdır. Ümmet çağdışı bir kavramdır. Ümmette özgürlük yoktur, biat ve güdülmek vardır. Onurlu Türk ulusunun böyle bir kavrama gereksinimi yoktur. Kaldı ki siz ümmet diyerek kendinizi onlardan saysanız bile, onlar kendilerini sizden saymıyorlar. Emine Erdoğan bir dönem “Bizim yönümüz Mekke, Medine’dir” demişti. Açık açık hilafet dile getiriliyor. Bu açıklamalar, söyleyenlerin ümmetçi özlemlerini yansıtıyor.

Parlamenter sistem yok, her şeye tek adam karar veriyor. İşte ümmet bu. Suriyeliler konusu ümmet kavramı içinde gerçekleştirilmiştir. Beş milyon Suriyeliyi barındırmak, onlara Türk vatandaşlarından bile daha fazla haklar tanımış olmak mantıklı olabilir mi? Onların bir bölümünü vatandaşlığa almak tam bir aymazlıktır. Ülkemizde Suriyeli diye bilinen kapalı peçeli kadınlar, sakallı, entarili erkekler dolaşıyor. Üstelik gazete haberlerine göre Suriye’de yaşayan Suriyeliler oldukça çağdaş ve uygar görünümlü iken bize gelenler en alt kültür gurubundan. Bayramlarda kendi ülkelerine gidip günlerce kalıyorlar, sonra yeniden Türkiye’ye dönüyorlar. Bu durumda onların kendi ülkelerinde artık bir güvenlik sorunları yoktur.

‘KUMARDA KAYBETTİK’

Türkiye bugün Kurtuluş Savaşı’nı kazanan, Cumhuriyeti kuran, devrimleri yapan o kahraman kuşağa karşı bir kadro tarafından yönetiliyor. Cumhuriyeti kuran, devrimleri yapan kadro belli ki Arap hayranlığından çok uzaktı. Onlar Arap çöllerinde emperyalizme karşı savaşırken Arapları iyi tanıdılar. Anadolu çocuklarının Arap çöllerinde nasıl arkadan hançerlendiklerine tanık oldular. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizlerle bir olup Anadolu çocuklarını arkadan hançerleyen Arapları hiç unutmadık. Yemen çöllerinde kalan Anadolu çocukları türkülere, şiirlere konu olmuştur.

Falih Rıfkı Atay’ın Zeytindağı adlı yapıtında Yemen’e gidip de dönemeyen oğlu Ahmet’i arayan bir ana dönenlere “Ahmet’imi gördünüz mü” diye soruyor. Belli ki Ahmet adlı yiğidimiz de Yemen çöllerinde kalmıştır. Yaslı ananın Ahmet’ini gören yoktur. Ama ona verilemeyen yanıt şudur: “Biz Ahmet’i kumarda kaybettik.” 

AKILCI BİR TÜRKÇÜLÜK

Türkiye’nin Araplaştırılması, ümmetleştirilmesi ham bir hayaldir. O nedenle başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm Kuvayı Milliyeciler Arap hayranlığına karşıydılar. Atatürk’ün “Arapların içişlerine karışılmaması, onlara liderlik sevdalarından uzak durulması” sözleri akılcı olup belleklerdedir. Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı’nı kazanan kadro Türkçü idiler. Bu Türkçülük ırkçı değil gerçekçiydi. Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” sözleri hiç unutulmamalıdır. 

Emperyalizme karşı yeraltı ve yerüstü kaynaklarımıza sahip çıkılmış, Sümerbank, Etibank kurulmuştur. Geçmişimize ve Türk diline sahip çıkmak için Türk Dil Kurumu’nun, Türk Tarih Kurumu’nun kurulması ulusalcılığın kanıtıdır. Ne acı ki bu kurumlar günümüzde artık yok. Gözü paradan başka bir şey görmeyen bir kadro tarafından ya kapatıldı ya da özelleştirme adı altında yerli ve yabancı ana paraya peşkeş çekildi.

EROL ERTUĞRUL



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları