Olaylar Ve Görüşler

Ukrayna savaşı ve uluslararası hukuk - Doç. Dr. Burak COP

28 Mart 2022 Pazartesi

BM Sözleşmesi’nin 2. maddesi, devletlerin başka bir devletin toprak bütünlüğüne, siyasal bağımsızlığına karşı veya BM amaçlarıyla uyumsuz şekilde güç kullanmasını, güç tehdidinde bulunmasını yasaklar. Ancak bu açık maddenin bile gri alanları vardır. Hukukçu Christine Gray, maddedeki uluslararası sözcüğünün kapsamına dair yorum farklarına işaret etmektedir. Örneğin, Batı ülkeleri Kore ve Vietnam savaşlarını devletler (uluslar) arasındaki çatışmalar olarak görürken sosyalist ülkeler üniter devletlerin sömürgeci güçlere karşı mücadelesi olarak görmüştür.  

Güç kullanımının anlamına ilişkin farklı yaklaşımlar mevcuttur. Gray, gelişmiş ülkelerin güç kavramını salt silahlı güç olarak yorumladığına, gelişmekte olan ülkelerin ise ekonomik baskıları da güç kullanımı olarak tanımladığına işaret eder. Ne var ki Uluslararası Adalet Divanı’nın Nikaragua kararı (1986), Nikaragua’daki sosyalist rejime isyan eden sağcı milisleri desteklediği için ABD’yi mahkûm etmekle birlikte, ABD’nin bu ülkeye yönelik ekonomik yaptırımlarının, “başka devletlerin içişlerine müdahale etmeme” teamül kuralının kapsamı dışında kaldığına hükmetmiştir.

AZINLIK GÖRÜŞÜ

Rusya’nın Ukrayna’yı istilası, uluslararası hukukun salt güç kullanımına dair yazılı kurallarının değil, başka ülkelerin içişlerine müdahale etmeme teamülünün de ihlalidir. Sonuçta bir devletin NATO’ya üye olmak istemesi, onun egemenlik hakkı kapsamına girer. BM Sözleşmesi 51. maddede bahsedilen meşru müdafaa ile 7. bölümde düzenlenen, uluslararası barış ve güvenliğin tehdit altında olduğu durumlarda BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) uygulayacağı zora dayalı tedbirler güç kullanma yasağının istisnalarıdır. 

Saldırıya uğrayan devletler, meşru müdafaa hakkını bireysel veya kolektif olarak kullanabilirler. Ukrayna ordusu, işgalci güce karşı bu hakkı kullanmakta, Batı ülkelerinden aldığı silah yardımı da savunmanın kolektif boyutunu oluşturmaktadır. Hukukçuların çoğu meşru müdafaa hakkının kullanılabilmesi için silahlı bir saldırının gerçekleşmesini zorunlu görmektedir. Saldırı beklentisine dayalı güç kullanımını meşru müdafaa kapsamında görenler azınlıktadır. 

ABD’NİN IRAK’I İŞGALİ

ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesi de güya Irak’ın elinde bulunan kitle imha silahlarından kaynaklıydı. İddianın yalan olması bir yana, ABD’nin o dönem “önleyici taarruz” olarak adlandırdığı, saldırı beklentisine dayalı meşru müdafaa eylemi olarak sunduğu işgal, uluslararası hukuka aykırıydı. 11 Eylül saldırıları olduğunda BMGK, terörizmi kınayıp, terörizme karşı meşru müdafaa hakkını vurgulayarak ABD’nin Afganistan harekâtına dolaylı yoldan onay vermişti. 2003’te ise ABD Irak’a saldırmak için BMGK’den onay çıkaramamıştı.  

ABD’nin 2003’teki Irak işgaliyle Rusya’nın 2022’deki Ukrayna işgali, aynı oranda hukuka aykırıdır. Rusya’nın, Ukrayna’nın NATO’ya girmesi halinde güvenliğinin tehdit altına gireceği gerekçesi, ABD’nin 2003’teki “kitle imha silahları” gerekçesinden bile çürüktür. Irak’ın kitle imha silahları olsaydı, bunları ABD’ye karşı kullanması teorik bir ihtimal olabilirdi. Baltık ülkeleri ve Polonya yıllardır hem Rusya’nın komşusu hem NATO üyesidir. Bu ülkelerden Rusya’ya askeri tehdit gelmesi söz konusu değildir. NATO üyesi bir Ukrayna’dan da Rusya’ya saldırı gelmez. 

NATO’nun genişlemesi tek taraflı iradeyle gerçekleşmemektedir. Eski Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği ülkelerinin, ABD hizmetkârı siyasetçiler tarafından yönetildiğini söyleyerek işin içinden çıkmak olanaksızdır. Çünkü bu ülke halkları, Rusya’yı değil Batı’yı istemektedir.  

DOÇ. DR. BURAK COP

BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları