Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye-ABD İlişkilerinde Gidiş Nasıl Değişebilir? - Uluç ÖZÜLKER
Türkiye-ABD ilişkileri Başkan Trump döneminde
zor bir sürece girmişti. Bunda Başkan
Trump’ın temel politik yaklaşımındaki katı neo-con (yeni muhafazakâr)
felsefe önemli bir rol
oynamaktaydı. Basit tarifiyle, 1935’te New York City Koleji’nde
hayat bulan bu felsefenin temelinde, ABD’nin çıkarlarının her şeyden önde geldiği ve bunu sağlamak için her
yolun mubah olduğu anlayışı yatmaktaydı.
Güçlü silahlı kuvvete sahip olmak bu
hedefe varmanın ana unsuruydu. Trump’ın seçilmesinden hemen sonra Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu’nu açış konuşmasına “ABD
ve ötekiler” diye başlaması
bu anlayışın açık göstergesiydi.
Trump Türkiye’ye yaklaşımında da bu felsefeyi uygulamıştır. Örneğin Rahip
Brunson’ın iadesi olayında Türkiye ile ilişkiyi kolaylıkla ikinci plana
itebilmiştir. Kongre ve Pentagon’un Trump üzerindeki baskısının Türkiye ile ilişkilerin
oluşturulmasında ayrıca zorlayıcı rol oynadığı da gerçektir.
TEAMÜLLERİ İHMAL ETTİ
Biden’ın başkan seçilmesinin
durumu değiştirmek bir yana, daha da zorlaştırdığı görülmektedir. Üstelik, her şeye rağmen, Trump döneminde Cumhurbaşkanımızla kişisel düzeyde
var olan, karşılıklı sempatiye bağlı olarak sürdürülebilen diyalog da sıkıntıya
girmiştir. Biden’ın daha seçilmeden ülkemiz hakkında yaptığı değerlendirmeler
aslında bunun habercisidir.
Biden Aralık 2019’da New York Times gazetesine
verdiği röportajda, mealen,
Türkiye’de
iktidardan memnun olmadığını ve
seçimlerde muhalefeti destekleyeceğini dile getirebilecek kadar ileri
gidebilmiştir. Seçildikten sonra da ilişkilerini artık kişisel bazda değil
kurumsal düzeyde sürdüreceğini,
bu bağlamda Avrupa Birliği ile işbirliği halinde Türkiye’yi zorlayacağını söyleyebilmiştir.
Dışişleri Bakanı Blinken da, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip
Türkiye’yi
sözde müttefik şeklinde
tanımlayabilmiştir. Biden, baş düşman olarak değerlendirdiği Rusya ile yakın
ilişkisi dolayısıyla Türkiye’yi suçlayabilmiştir. Başkanların
seçildikten sonra ilk temaslarını NATO
müttefikleriyle gerçekleştirme teamülünü Türkiye konusunda ihmal
edebilmiştir. Örnekler çoğaltılabilir.
Son olarak da sözde Ermeni soykırımı konusunda yaptığı,
hukuki geçerliliği ve haklılığı bulunmayan, tümüyle siyasi açıklamasıyla niyeti
hakkında her türlü tereddüdü ortadan kaldırmıştır. Bunu yaparken 14 Haziran
2021 günü yapılacak NATO zirvesinde gerçekleşecek ikili görüşmede Türkiye’ye farklı bir tutum
sergileyebileceğine dair açılımda da bulunabilmiştir. Bu hususta ABD
yetkililerinden de yatıştırıcı benzer değerlendirmeler gelmiştir.
BEKLENTİ YARATMAZ
Kanımca bu gidişat, Türkiye-ABD
ilişkilerinde olumlu gelişme beklenmesi umudu yaratacak nitelikte değildir.
ABD, bir bölümü Türkiye’nin
hayati çıkarlarını içeren mevcut sorunlar yumağında egosunu aşamamakta ve
sadece emperyal çıkarlarıyla hareket etmektedir. Önümüzdeki dönemde farklı bir tutum sergileyebileceğine
dair bir işaret de yoktur. Halen ABD ile gündem oluşturan, şimdi sayacağım
sorunlara bakıldığında bu savımın nedeni daha net anlaşılabilecektir.
Mevcut
sorunlar yumağı şöyledir: Fırat’ın
doğusunda PKK-YPG-PYD sorunu, 15 Temmuz 2016 kalkışmasında ABD’nin rolü ve FETÖ’nün iadesi sorunu,
Halkbank sorunu, S-400 ve yaptırımlar sorunu, F-35 uçakları ile ilgili olarak
Türkiye’nin
dışlanması sorunu, ABD’nin Yunanistan’ı silahlandırması ve Türkiye’yi kuşatması sorunu, Kıbrıs sorunu,
sözde soykırım ve başkanın
açıklamasından sonra oluşabilecek gelişmeler sorunu, Karadeniz’deki gelişmeler ve Ukrayna sorunu,
Doğu Akdeniz’deki
yaklaşım sorunu, İran politikasının Türkiye açısından yarattığı sorunlar,
Filistin ve Kudüs sorunu, Rus doğalgazının Avrupa’ya ulaşması sorunu.
KAYBETMEKLE EŞDEĞER
14 Haziran toplantısında ABD’nin, bugüne kadar ısrarla
sürdürdüğü politikasından geri adım atabileceği hususunda ümitli bir beklenti
içinde olunabileceğini gösteren
bir gelişme mevcut değildir. Aslında ABD’nin bu politikasının hedefinde,
palazlanan ve hak ve hukuk kapsamında çıkarlarını savunmaya başlayan Türkiye’yi
kendi deyimiyle biat etmeye zorlama saiki yatmaktadır.
Ancak 21. yüzyılda bu
beklenti demode kalmıştır. Biat etmeyen Türkiye’ye yaptırımlarla sonuç almaya
çalışmak kanımca Türkiye’yi kaybetmekle eşdeğerdedir. Halen
Türk kamuoyunda ABD’ye olan güven duygusunun iyice gerilediği görülmektedir. Son kamuoyu araştırmaları bunun yüzde 85’lere kadar çıktığını göstermektedir. ABD’nin yaklaşımında bu hususu da
dikkate almasında yarar bulunmaktadır.
ULUÇ ÖZÜLKER
EMEKLİ BÜYÜKELÇİ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- Bahçeli ile görüşmesini anlattı
- Ölüm nedeni belli oldu
- 'Bundan 25 gün önce de...'
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!