Olaylar Ve Görüşler

Türk Üreticisi İthalata Boğduruluyor - Mehmet Şakir ÖRS

17 Ekim 2020 Cumartesi

Geçen günlerde İzmir’de kaybettiğimiz, tarım dünyasının önemli ismi, hocaların hocası”, çok değerli büyüğümüz Prof. Dr. Reşit Sönmez’in anısına saygıyla…

Bizim yetişme dönemlerimizde, ülkemizin kendi kendine yetebilen sayılı ülkelerden biri olduğu, okullarda övünçle anlatılır ve öğretilirdi. Bizler de üretim yörelerinde doğup büyümemizin de etkisiyle, doğrusu büyük sevinç duyardık. Bundan kendimize de pay çıkarıp çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızda, bağda, bahçede daha büyük keyifle çalışırdık…

Bütün bu bilinenler ve öğretilenler, tarımsal alanda yaşadığımız güzellikler, maalesef çok gerilerde kaldı. Günümüzde artık tarımda da ithalatçı bir ülke haline geldik.

Hububattan çaya, neredeyse ithal edilmeyen ürün yok

Tarımsal alanda ithal edilen ürün çeşidi o kadar arttı ki artık neredeyse ithal edilmeyen ürün çeşidi kalmadı. Bu durum, tarımımızı dar alana hapsederken üreticimizi de mağdur ediyor. Ayrıca ülke ekonomisi için önemli miktarda döviz ve değer kaybına yol açıyor.

İthalatla ilgili o kadar çok çarpıcı örnek var ki insan bunları öğrenince anlamakta ve kabullenmekte zorlanıyor. CHP’nin çalışkan Niğde milletvekili Ömer Fethi Gürer, buğday hasadının tamamlandığı dönemde yaptığı açıklamada, çiftçimizden esirgenen fiyatın yabancı çiftçiye verildiğini, TMO’nun yerli çiftçiye makarnalık buğday için 1800 TL verirken ithal buğdaya 2 bin 450 TL verdiğini duyuruyordu. Bu bilgiye ek olarak, dövizde yaşanan tırmanışla bu makasın günümüzde daha da açıldığını ifade etmek gerekiyor.

Tarımsal ithalatla ilgili bir başka çarpıcı örnek ise çayda görülüyor. Çay üretiminde dünyada beşinci sırada olan Türkiye’de, çay ithalatı yapılıyor. Üstelik tam da çayın hasat döneminde. Bu durum, yerli üretimin fiyatını düşürüyor ve Rizeli çay üreticilerinin tepkisine yol açıyor.

ÜRETİMİ DÜŞÜRÜP EKİM ALANLARINI DA DARALTIYOR

Yapılan ithalatın, üretimin azalmasına ve ekim alanlarının daralmasına yol açtığı bir başka önemli ürünümüz, beyaz altın” olarak bilinen pamuk.

Bir zamanlar, Büyük ve Küçük Menderes havzaları ile en kaliteli pamuğun yetiştiği Bakırçay yöresi başta olmak üzere Ege Bölgesi, çok geniş pamuk ekim alanlarına sahipti. Ancak son yıllarda Ege’de pamuk üretimi düşüyor ve pamuk ekim alanları azalıyor. Üstelik Ege’nin karşı kıyısı Yunanistan’dan pamuk ithalatı yapılması, Egeli üreticileri hem düşündürüyor hem de kızdırıyor. Ülkemiz ve özellikle de Ege Bölgemiz, bunca geniş ve verimli araziye sahipken Yunanistan’dan pamuk getirilmesi gerçekten anlaşılır gibi değil.

Ülkemizde bir başka önemli pamuk üretim alanı da Çukurova bölgesi. Bu bölgede de pamukta yüzde 55 oranında üretim düşüşü ve ekim alanı azalması var. Şanlıurfa’da, Harran Ovası’nda, pamuk ekim alanlarında yüzde 40 oranında eksilme görülüyor.

Tarımsal sektörü ve yerli üreticiyi vuran bir başka önemli ithalat da hayvansal üretim alanında yaşanıyor. Süt ve peynir üreticileri, dünyanın en değerli peynir çeşitlerinin bulunduğu ülkemize Venezüella’dan sıfır gümrükle peynir ithal edilmesine ateş püskürüyorlar! Sözün özü, siyasette yerli ve milli” sözcüklerini dillerinden düşürmeyenler, tarımda ve hayvancılıkta üreticimizi ithal ürünlere boğduruyorlar!

HASAT DÖNEMİNDEN NOTLAR VE İZLENİMLER

İçinde bulunduğumuz günler, birçok tarımsal üründe hasat dönemidir... Aslında hasat döneminin üreticiler için düğün bayram günleri olması gerekiyor. Öyle ya, bir yıllık uğraşının, emeğin, alın terinin karşılığı alınacaktır. Evlenme çağına gelmiş çocuklar varsa düğün dernek kurulacak, öğrenci olanların eğitim masrafları karşılanacaktır. Çoğu zaman, bunlara daha sıra gelmeden, üretim yılı boyunca alınan gübrenin zirai ilacın borcu yatırılıp sulama idaresinin su bedelleri ödenince elde avuçta pek bir şey kalmaz. Hele bir de üretim masraflarını karşılamak üzere bankadan zirai kredi çekilmişse üreticinin işi hepten zordur.

Çoğunlukla da borç, yeni borçlarla kapatılır. Yeni ürün yılında da aynı kısırdöngü sürer gider! Ege’de üretici kesiminde çok yaygın bilinen ve söylenen bir özdeyiş vardır: “Üreticinin karnını yarmışlar, 40 tane gelecek sene çıkmış”. Egelilerin yerel şivesiyle yazarsak: “İleşberin ganını yarmışla, 40 dene gelcek sene çıkmış”... Dolayısıyla üretici için umutlar ve gelecek seneler tükenmez. Hemen her üretim yılında, umutlar ve beklentiler bir sonraki üretim yılına ve hasat dönemine devreder…

Üreticilerin çektikleri zorlukları, sıkıntıları bir kez daha gözledik, duyumsadık ve içselleştirdik.

Gelecek hasat dönemlerinin, üreticinin sorunlarının-sıkıntılarının azaldığı, en azından dolandırılmadığı üretim yılları olmasını içtenlikle diliyoruz.


MEHMET ŞAKİR ÖRS



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları