Olaylar Ve Görüşler

Türk-İş’in 20 Ekim mitingi - DR. ENGİN ÜNSAL

07 Ekim 2024 Pazartesi

Bağımsız olmayan sendikaların üye olduğu Türk-İş 20 Ekim’de işçi tarihinin en büyük mitingini yapma karararını aldı. Bağımsız sendikacılık, yasanın emredici hükümlerle kısıtlamadığı sendikacılık demektir.

Sendikalar üye sayısı yönünden güçlü, hukuken bağımsız olduğu zaman bulundukları ülkelerin ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamına çok olumlu katkılarda bulunabilirler. İngiltere ve İsveç de olduğu gibi siyasi parti kurabilirler, Almanya’da olduğu gibi matbaa sahibi, havayolu şirketine ortak olabilirler, İsveç’de olduğu gibi süper marketler kurup üyelerine ucuzluk sağlayabilirler, İsrail’de olduğu gibi üyeleri için sağlık merkezleri kurabilir ve Solel Bonel gibi inşaat şirketleri ile uluslararası çalışmalar yapabilir, Fransa’da olduğu gibi olumsuz ekonomik koşulları protesto için genel grev yapabilir, sendikalı oldukları için işten çıkarılan işçilerin yanında sınıfsal dayanışma göstermek için meydanlara inebilir, işçilere karşı yürütülen polis şiddetini sert bir dille eleştirebilirler. Üyeleri için meslek okulları, üyelerin aileleri için kreşler açabilirler ekonomik ve sosyal refahın adil dağılımını sağlarlar. Sendikaların güçlü ve özgür olduğu ülkelerde toplusözleşme, düzenin yaygın ve çalışanların önemli bir kesimini kapsaması çok önemlidir. Yaygın toplu iş sözleşmesi düzeni ekonomik ve sosyal refahın toplumun katmanlarında adil ve eşit bir biçimde dağılmasını sağlar. Toplum piramidinin tepesi ve tabanı arasındaki mesafesini önemli ölçüde kısaltır. Özetle güçlü ve özgür sendikacılık toplumda sosyal adaletin yeşermesinin önemli bir anahtarıdır.

SENDİKALARIMIZ ÖZGÜR MÜ?

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sendika özgürlüğünün varlığı için devletin işçi-işveren ilişkilerine en alt düzeyde müdahalesini öngörmektedir; oysa 6356 sayılı yasamızda devletin bu ilişkiye müdahalesi en üst düzeydedir ve en önemlisi 41. maddede düzenlenen toplusözleşme yetkisi sorunudur. Maddeye göre bir sendika örgütlendiği işkolunda çalışan işçilerin yüzde birini, toplusözleşme kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan bir fazlasını ve işletmelerde çalışanların yüzde kırkını üye yapmış olması koşullarını öngörmektedir. Bu koşullar gerçekleştiğinde başvuran sendikaya sözleşme yapma yetkisini siyasi bir makam olan Çalışma Bakanlığı vermektedir. Bu düzenleme ülkemizde sendika özgürlüğüne gölge düşürmekte ve ILO tarafından çok eleştirilmektedir. 43. maddede düzenlenen yetkiye itiraz bu özgürlüğü daha da gölgelemektedir. Buna göre bakanlığın yetki vermediği durumlarda başvuran sendika bakanlık kararına karşı yargıya başvurmak zorundadır. Yargıda adaletin tartışıldığı günümüzde bu sorunun çözümü yıllar almakta ve sonunda ne üye kalmakda ne de sözleşme yapılabilmektedir. Oysa sorunun çözümü basittir. Yetkiyi gene bakanlık versin ama kararına karşı yargıya değil referanduma gidilsin, üyenin oyuna başvurulsun. Bu demokratik çözümü sendikaların gerçekleştirmek için hiçbir çabada bulunmamaları da ayrıca düşündürücüdür. Oysa Almanya’da örneğin sendika ve toplusözleşme yasası yoktur. İşçileri örgütleyen sendika işverene doğrudan başvurup sözleşme yapabilmektedir.

İŞÇİNİN VE EMEKLİNİN REFAHI

Sendikalarımızın suskunluğu bu nedenle siyasi iktidar nezdinde olumsuz tanınmamak içindir ve genelde yetki sorunundan kaynaklanmaktadır. Türk-İş’in görevi sendikaları bağımsız kılmak, AKP iktidarının ekonomik mengenesine sıkışmış işçiyi ve emekliyi refaha kavuşturmak ve ücretlerde vergi adaletini sağlamaktır. Türk-İş yetkilileri bunların hiçbirinin AKP iktidarı döneminde gerçekleşemeyeceğini anlamış olmalıdır. AKP iktidarı Türkİş’in söylemlerinden etkilenmemekte ve partili cumhurbaşkanı işverenlere, “Siz rahat çalışasınız diye grevleri erteliyoruz” diyebilmektedir.

Türk-İş başkanı Meclis açıldığında ekim ayında işçi tarihinin en büyük mitingini yapacaklar sözünü verdi. Mitingin amacının ne olduğunu söylemedi. Ekonomist cumhurbaşkanının yarattığı olumsuz ekonomik koşullar altında ezilen işçin, emeklinin rahat yaşayabileceği yeni bir siyasi düzenin kurulabilmesi için erken seçim isteyecek mi bilinmiyor. Yoksa sadece var olan düzeni eleştirerek günü mü kurtaracak göreceğiz. Türk-İş yüz binleri meydana toplayıp bu düzeni değiştirmek için ısrarla erken seçim istemek zorundadır. İşçi sınıfı Türk-İş’ten böyle bir onurlu davranış beklemektedir.

DR. ENGİN ÜNSAL

CHP 15. DÖNEM İSTANBUL MİLLETVEKİLİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları