Olaylar Ve Görüşler

Toplumsal değerlerin EROZYONU - Prof. Dr. Üstün DÖKMEN

03 Ekim 2021 Pazar

Erozyon kelimesini geniş anlamda kullanırsak şu an ülkemizde toprak erozyonu dışında, orman, tarım, hayvancılık, pozitif bilim ve bir de onlar kadar önemli bir değerler erozyonu olduğunu söyleyebiliriz.

TERÖRİST ANNE VE POLİS

90’lı yılların başında basından öğrendiğim, benim için unutulmaz bir olay yaşandı. İlk kez sözünü ediyorum. Çatışma sonrasında İstanbul’da bir hücre evine polis girmiş; bir odada polis, terörist bir kadının kafasına diziyle bastırarak kelepçe takmaya çalışıyormuş. Köşeye sinmiş küçük bir çocuk da annesine yapılanı dehşetle izliyormuş. Bu durumu gören kadın, “Çocuk var!” diye bağırmış polise. Çocuğu fark eden polis ise kadını bırakmış, çocuğu odadan çıkarmış, aynı işleme devam etmiş. Bu haber doğru muydu? Muhtemelen doğruydu, çünkü o yıllarda basın genelde tarafsızdı. 

Bu olay beni niçin etkilemişti? Hiçbir konuda uzlaşamaz gözüken bir terörist ile bir polis tek bir konuda, “çocuğun değeri” konusunda hemfikir olmuşlardı. Dışarıda bir araya geldiklerinde birbirlerini anında öldürmeye çalışacak bu iki insan, bir çocuk söz konusu olduğunda kısa süreliğine de olsa işbirliği yapabiliyorlardı. Kadın, “Çocuk var” derse polisin bu uyarıyı ciddiye alacağını tahmin etmişti, polis de bu tahmini boşa çıkarmamıştı. Yani bütün insani değerleri birbirine zıt olan bu iki insan arasında hâlâ ince bir iletişim hattı mevcuttu. 

Acaba bu hat hâlâ var mı? Bu soruya cevap vermekten korkuyorum. Kısa bir süre önce bağımsız bir anket firması seçmen tercihleriyle ilgili araştırma yaptı. Geleneksel değerlerimizi savunan bir siyasi partinin üst düzeydeki bir yöneticisi bu araştırmanın sonucunu beğenmedi ve anket firmasının sahibine ve ailesine küfür ve tehdit savurdu, onun çok küçük yaştaki kızına tecavüz niyetini dile getiren bir ifade kullandı. Bu tavır, Türk ve İslam kültürüyle bağdaşmayan, insani değerlerle ilgisi olmayan bir tavırdır. Bu saldırgan üsluplu kişi, başka insanların çocukları hakkında herhangi bir değere sahip değildir, muhatabıyla arasındaki hat tamamen kopmuştur. İyi ki bu kişi, naklettiğim otuz yıl önceki olayda polisin yerinde değilmiş.

BAŞKA EROZYONLAR 

6 Haziran tarihinde bir TV kanalındaki açıkoturumda bir hukuk fakültesinin atanmış dekanı, kendisi gibi bir hukuk profesörü olan Ersan Şen konuşurken, herhalde söyledikleri işitilmesin diye sürekli konuştu, sonunda da üç defa üst üste “Sen hiçbir şey bilmiyorsun” dedi. Bu tavır, konuşma adabına, akademik nezakete aykırıydı. Atanmış dekanın söz konusu üslubu, adeta atanmışlığa nazire teşkil ediyordu. 

Değerler erozyonuna daha nice örnek var. İnternet bazılarımızı, özellikle maaşlı trolleri, inanılmaz kaba yaptı. Birkaç yıl önce pilot dahil on bir kadınımız yurtdışındaki bir partiden uçakla dönüyorlardı. Uçak düştü, hepsi öldü. Ölenlerin yakınları acılarını bir yana bıraktılar, yakınlarının hakaret bombardımanına uğrayan sosyal medya hesaplarını kapatmaya çalıştılar. Ölen bir kadınımız hamileydi; onu hiç tanımayan bir öfkeli nefes, “İyi oldu, karnındaki pi.inle geberdin” diye ileti attı. 

Oysa düdük çalınca boks biter, savaş bitince düşmanlık sona erer. Anzaklı annelere yazılmış mektuptaki “Mustafa Kemal ahlakı” ne yazık ki bazılarımızda yok şimdi. Eski Yunanlar şanına uygun bir cenaze töreni düzenlemişlerdi Hektor’a.

Bir süre önce 21 yaşındaki Neslican Hanım, üç kez kanseri yendikten sonra dördüncüsünde hastalığa yenik düştü. Sosyal medyada sergilediği yaşama azmiyle pek çok hastaya yılmazlık (rezilyıns) aşıladı. Geriye onurlu mücadelesi ve birkaç fotoğrafı kaldı. Bir de hafızalarımıza, İstanbul’daki bir üniversitenin kurucu rektörü olan psikiyatristin sözleri kazındı. Sosyal medyada çok tepki alan sözlerinde bu rektör, “Neslican kızımız eğer seküler (laik) olmasaydı daha iyi olurdu” dedi. Bu sözler, ölünün arkasından söylenmiş saygısızlık kokan bir gıybettir, değerler erozyonuna bir başka örnektir. Bir hadiste, “Yaşayan bir kardeşinin arkasından gıybet eden kişi ölü insan eti yemiş gibi olur” denilmiştir. Peki, bir ölünün, örneğin Neslican’ın veya Atatürk’ün arkasından gıybet eden kişiler ne yemiş olurlar? 

DEĞERLER NİÇİN YOK OLUR?  

Toplumsal değerler görelidir ancak temelde bir toplumun dik durmasına, onurlu davranmasına yol açan üst düzey birtakım zihinsel yargılardır. İnsanlar barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçları karşıladıktan sonra sevgiye, saygıya, adaletli ortamlarda yaşamaya ihtiyaç duyarlar, en sonunda da potansiyellerini kullanmak, değerlerini sergilemek ve kendilerini yüceltmek isterler. 

Alt düzeydeki ihtiyaçları sürekli olarak ertelenen insanlar, üst düzey ihtiyaçlarını giderek hissetmez olurlar. Bir toplumdaki uzun süreli işsizlik, ekonomik sıkıntı, hakkaniyetsizlik, insan kayırma ve adaletsizlik atmosferi, siyasilerin ötekileştirdiklerine sürekli hakaret etmeleri, televizyonlardaki açıkoturumlarda konuşmacıların yan koltuktaki meslektaşlarına sözlü saldırıları, kadınları baskılama çabası, toplumda yozlaşmaya, değerler erozyonuna ve kadın cinayetlerinin artışına neden olur. Parçalı bulmaca (pazıl) bir bütündür. 

“Aç bırakma hırsız olur, çok söyleme yüzsüz olur” veya “Balık baştan kokar” şeklindeki halk deyişleri, ekonomik sıkıntıların, yanlış iletişimin, yönetici hırslarının değerlerde yozlaşmaya nasıl yol açtığını veciz bir şekilde ifade eder. 

Toplumsal belleğimizi bembeyaz yapamayız, ötekileştirme örneklerini yok edemeyiz; ancak gelecekteki uygun davranışlarla olumlu örnekleri artırabiliriz. En azından fikirlerini, davranışlarını beğenmediğimiz insanların çocuklarının, sadece onlara ait olmadığını, hepimizin çocukları olduğunu düşünerek işe başlayabiliriz.

PROF. DR. ÜSTÜN DÖKMEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları