Olaylar Ve Görüşler

Sorumluluk ve suçluluk ilişkisi - Sevgi ÖZKAN

01 Nisan 2022 Cuma

Toplumsal olaylardaki bireysel sorumluluğumuz, en az dikkat ettiğimiz bağlantılardandır. Toplumun tümünü etkileyen olaylarda genellikle, gerçek suçlu tek bir kişi veya kurumdan ibaretmiş gibi algılanıp suçlu aramak yoluna gidilir.

Asıl suçluyu aramak, hesap sormak önemli bir sorumluluk olsa da çok yönlü etkileşimlerle gelişen pek çok suçluluk durumuna, bireysel olarak katkılarımız yok sayılır. Özellikle kişisel sorumluluk idrakinin ve görev tanımlarının net olarak paylaşılmadığı, ast- üst düzeniyle işlenen suçlarda, tek kişinin sorumluluğu üzerinden cezalandırma tutumu, genellikle en suçsuzun en ağır bedeli ödemesiyle sonuçlanır. Bu da vicdanları tatmin etmeyen bir adalet algısı yaratır.

UCU AÇIK SORU

Bireyi gelişmiş toplumlarda “suç” durumunun birey sorumluluğuyla bağlantısı daha net ve ehliyet üzerinden değerlendirilir. Ceza kavramı da o anlamda hak yerini bulan bir uygulama olarak önem kazanır. Yaygın sorumluluk ve yaygın sorumsuzluk birleşiminden oluşan “birey”siz toplumlarda ise suçlu, genellikle tek başına suçlu olmasa da, bütün iş onu cezalandırmakla düzeltilecek algısı geçerlidir. Genellikle yaygın sorumsuzlukların sonucu olarak suç ve ceza kavramlarının birbiriyle girift sınırlardan oluşan bağlantılarda, suçlu kim sorusu, hep ucu açık bir sorudur. O nedenle kimsenin bir suçtan tek başına tam sorumlu sayılmayacağı işleyiş geçerlidir. Zaten kimse de kendini tam suçlu görmez. Birey olarak herkes kendini masum görür.

DOĞRU KISTASLAR 

Toplumda her şey kötüye gidiyor ve günden güne çaresizlik ve acılarla dolu bir ortak yaşama mahkûm oluyorsak, bizim bilerek veya bilmeden gösterdiğimiz pek çok ihmalin katkısının olduğu bir gerçektir, ama yeterince önemsenmez. Temeli belirleyen bozukluklar her şeyin ayarını bozdukça, sadece üzülerek, kahrolarak dövünmekle yetinme çaresizliği, olan bitenin bedelini ödemek için yeterli görülmeye dönüşür.

Hesap sorma yolları tıkanıp birey olarak gösterdiğimiz “Unutmamak, unutturmamak” tepkileri  sadece söylem düzeyinde tekrarlandıkça, unutmakla unutturmamak arasındaki etki farkı azalır. Toplumsal akıl, “boş üzüntüyü” bırakıp kendi sorumluluğunun katkısını araştırmadıkça, hesap sorma sözü anlam kazanamaz.

Yönetimden sorumlu olanların seçiminde gereken dikkat ve çabayı göstermek, her bireyin toplumsal sorumluluğundadır. Toplumun bu konuda geliştirdiği ortak ölçütler önemlidir. Bu açıdan bakınca “her toplum kendi layık olduğu kişiyi seçer” sözü önem kazanır. Seçme kıstasları için boy bos, bağırıp çağırma tipi göstermelik üstünlüklerden öte, ne yapıp ettiği, bilgileri çarpıtmayan, bilmediğini bilen, tutarlı, gerçeği çarpıtmama gibi düzgün kıstaslar olmayınca, daha doğrusu çoğunluk bu ölçüyle oy kullanmayınca, toplumun gelişmesi, gerekli ve yeterli olana ulaşması hayaldir.

ÖNEMİ KAVRANMALI

Seçim güvenliği için yapılabileceklere katkı sağlamayı hedeflemek gibi, bilinçli yurttaş tavrını benimsemek en önemli konumuz olmalıdır. Ne alakası var demeden, kimin ne deyip ne yaptığına dikkat etmeyi hedeflemenin önemini kavranmalıdır. Bireysel ve toplumsal sorumluluk duygusu gelişmiş bir seçmen olmaz, oy kullanmama gibi bir meydan okuma tavrını benimsersek, başımıza geleceklerde bizim de payımız olduğunu unutmamak gerekir. Zira ortak sorumsuzluklara ve suçlara dolaylı katkı sağlayan bireysel sorumluluğumuz, ülkemizin ortak kaderini de belirler.

SEVGİ ÖZKAN

SOSYOLOG, YÖRET VAKFI YK ÜYESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları