Olaylar Ve Görüşler

Solsuz ittifak olmaz - Kaya ÇETİN

06 Nisan 2022 Çarşamba

Millet İttifakının, 28 Şubat’ta açıkladığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” bildirgesi, oldukça geniş bir çerçeve içinde ilgiyle karşılandı. Özellikle Cumhuriyetin kurucu değerleriyle ilgili eleştirilerin, bu maddeler açıklık kazanıncaya kadar da süreceği anlaşılıyor. Belli kesimleri heveslendiren bildirge, bilim insanları ve aydın çevrelerde ise eleştirilerle karşılandı. Temel hak ve özgürlükler; hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı ve YÖK’ün kaldırılacağı gibi olumlu öğeler not edilirken:

- Atatürk ve laiklik konusunun eksik bırakıldığı, emeğin ve emekçinin sorunları için somut çözüm önerileri getirilmediği, kadın ve çocuk haklarının güvenceye alınmadığı, din eğitiminin, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde yeniden düzenlenmesiyle ilgili bir önerme bulunmadığı, seçilenlerin, seçenler tarafından denetlenmesini sağlayacak düzenlemeler öngörülmediği, laiklikle din ve vicdan özgürlüğü birbirine karıştırılarak iktidarın değirmenine su taşındığı, alt kimliklerin öne çıkarıldığı, genel başkan saltanatlarıyla kendi içlerinde bile demokratikleşmede gönülsüz davranan siyasal partilerin “demokrasi” savlarının inandırıcı olamadığı ve sınıf siyasetinin yerine kimlik siyasetini konulduğu ve benzeri konularda eleştiriler yapıldı.

Sonuçta bu bir bildirgedir, bir anayasada bulunması gereken her şeyin beklenmemesi gerekir, diye düşünülebilir. Belki de bu nedenle eleştiriler- savaş sonrası koşullarda 3 yıl 3 ay yürürlükte kaldıktan sonra, yerini 1924 tarihli anayasaya bırakan- 1921 anayasası’nın temel alınmış oluşu üzerinde yoğunlaştı.

1921 Anayasası’na, Osmanlı’nın yıkıntıları üzerinde emperyalizme diz çöktürülerek kurulan Cumhuriyetin kimlik belgesi olarak bakmak gerekir.

Cumhuriyet ilanından önce, devletin sınırları belli değilken, henüz bir cumhurbaşkanı bile yokken, Büyük Millet Meclisi’nin yetki ve sorumluluklarını düzenleme ihtiyacının ürünüdür. O dönemin koşullarında Cumhuriyetin kimliği olarak, hem içerde hem dışarda devlete yasallık ve kurucu kadroya da inisiyatif sağlayan bir belge olduğu yadsınamaz.

1921 ANAYASASI’NDA NELER VAR?

- 1921 Anayasasının parlamenter demokrasinin olmazsa olmazı ‘güçler ayrılığı’ ilkesi ortadan kalkıyor. Yasama ve yürütme erkleri Büyük Millet Meclisi’nde toplanıyor. Bakanları Meclis görevlendiriyor ve gerektiğinde değiştiriyor. Cumhurbaşkanı yok, devleti BMM Genel Kurulu’nca seçilen Meclis Başkanı temsil ediyor. Meclis Başkanı, Bakanlar Kurulu’nun da doğal başkanı. Özetle devleti Meclis yönetiyor.

- Yaşamımızı düzenleyecek olan kuralların saptanmasında, fıkıh ve mecelle hükümleriyle birlikte örf ve âdetlerin ve teamüllerin esas alınmasını öngörüyor. Hazırlanacak anayasada bu hükümler temel alınırsa, olasıdır ki inanç esnafının nicedir çiğnediği bir sakız olarak “Devletinin dini İslamdır”, hükmü de anayasada yer alacak. 

- Yerel yönetimlerde, illerden bucaklara kadar uzanan her kademede, şûraların yetkilendirildiği özerk bir yapı öngörülüyor. Artık etnik özelliklerimize göre mi bölüneceğiz yoksa tarikatlarımıza, cemaatlerimize göre mi, onu küresel efendilerin yönlendirmesiyle, her şeye karar verecek olan oligarşi bilecek.

İkinci eleştiri konusu, oy potansiyelleri toplam olarak yüzde 5’ i geçmeyen üç partinin eğilimlerinin bildirgede ağırlıkla yer alması; buna karşılık Cumhuriyetin kurucu değerleriyle CHP parti programının görünmez olduğu savıdır. 

Öte yandan 21 Anayasası önermesi, “Güçlü parlamenter, güçlü yerel demokrasi öneriyoruz. Tam da bu yerel ilkelerin yer aldığı 1921 Anayasası ilham kaynağı olarak değerlendirilebilir” diyen HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’dan, “Cumhuriyeti 1921 Anayasası ruhuyla taçlandıracağız” diyen AKP’nin önceki Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e kadar geniş bir çevrede olumlanmıştır.

YANIT BEKLEYEN SORULAR

Millet İttifakı erke gelecek olsa;

- Kaçak Kuran kursları ile ihtiyaç fazlası imam hatipler kapatılabilir mi?

Toplumun sırtında kambur haline gelen tarikat ve cemaatler kapatılabilir mi?

- Sermayenin hizmetindeki bilim ve eğitim ulusallaştırılabilir mi?

Enerji, iletişim, ilaç gibi temel endüstriler kamulaştırılabilir mi?

- Cumhuriyet, dinsel özgürlük yaftası altında görünmez olan aydınlanma, insanlaşma, çağdaşlaşma hedefiyle yeniden buluşabilir mi?

Gelinen durum önümüze bir ikilem koyuyor:

Ya bazı isimler değişecek olsa da karşıdevrim mevzilerini koruyup güçlendirecek ya da çözüm “sol”la birlikte üretilecek.

Emeği savunan partiler ve örgütler, gelişmeleri izlemekten başka şeyler de yapmalı. Boş bırakırsanız, o meydanı başkaları doldurur.

KAYA ÇETİN

EĞİTİMCİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları