Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sessiz Kalınamaz - Erol ERTUĞRUL
Hiç kuşkusuz ulusun güvencesi hukuktur. Yargı, bağımsız ve fakat Cumhuriyet ilkelerinden yana, Türk Devrimi’nden yana, laiklikten yana olmalıdır. Yargı, Türk Devrimi’nden, Cumhuriyet ilkelerinden yana olmazsa bu ilkeleri kim koruyacaktır. Savcılarımızın sanlarının başında Cumhuriyet sözcüğünün olması, onların Cumhuriyeti korumak görevinde olduklarındandır.
Erdoğan “Filistin için gerekirse bedel ödemeye hazırız” diyor. Bizim bir bedel ödememiz gerekmiyor. Birilerinin “Ordu Gazze’ye” çığlıkları ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “Ümmet müdahale istiyor” sözleri içi boş sözlerdir. Öncelikle anımsatmak gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti’nde ümmet yoktur, millet vardır. Bir başka AKP’li de “Meclis hilafeti ilan etmelidir” demek cüretini gösteriyor. Türkiye 20 yılda bu noktaya getirildi. Ülkenin kılcal damarlarına kadar tarikatların sızmasına göz yumuldu. Onun için Cumhuriyetin ordusunda takkeli bir amiral görev yapabiliyor.
KURUMLAR NEREDE?
Bilimden uzaklaşınca, Türk Devrimi’nden sapılınca tarikatlar ve mafya söz sahibi oluyor. Mafya liderleri, önemli kişilermiş gibi ortaya çıkıyorlar. Devletin görevi hem tarikatları ve hem de mafyayı yok etmektir. Tam tersi oluyor. Hem tarikatlar hem mafya devlet tarafından korunuyor. Bir mafya lideri devleti yönetenlerle ilişkilerini açıklıyor. Mafya liderine değil, muhalefete saldırıyorlar. Çünkü mafya ile kol kola oldukları gizlenemiyor. İşledikleri suçlar bir bir ortaya çıkıyor. Mafya suçluyor, yolsuzlukları, rüşveti, cinayetleri ortaya koyuyor. Sorumlulardan inandırıcı bir ses çıkmıyor. Erdoğan tehdit ediyor, “Bu daha iyi günleriniz, daha neler olacak neler” diyor. Hukuk devleti yok, mafya var. Kurumlardan ses yok.
BU KILIÇ KİME?
Ülkemiz yağmalanıyor. Akar sularımız, derelerimiz, göllerimiz kurutuluyor. Kötü kullanımdan Marmara ölüyor. Birkaç yüklenici daha çok kazansın diye, yabancı şirketler daha çok kazansın diye ormanlarımız, dağlarımız yağmalandı. Binlerce ağaç kesildi. HES için doğamız yok edildi. Tüm bunlara nedensiz göz yumulmuş olamaz. Ülkemiz yağmalanırken bunlara göz yumanların kesinlikle çıkarları vardır. Ülkeye, ulusumuza ne gibi bir yararı olacağı bilinmeyen Kanal İstanbul’un kimlere yarar getireceği bellidir. Şimdiden kanalın geçeceği alanlar, başta Katarlılar olmak üzere yandaşlara parsel parsel satılıyor.
Bağımsız yargı, Cumhuriyet ilkelerine bağlı güçlü ordu, bilimden yana üniversiteler ülkemizin olmazsa olmazlarıdır. Kör inançlara saplanırsanız Suriye ile, Mısır ile düşman olursunuz ve böylece ülkenizin çıkarları zarar görür. Yargı, ordu, üniversiteler kişilerin değil ulusun organlarıdır ve ulusun çıkarlarından yana olmak zorundadırlar. Teslim alınmış bir yargı, teslim alınmış bir ordu, teslim alınmış üniversiteler kişilere hizmet ettikleri sürece saygı duyulan kurumlar olmaktan çıkarlar. Ulusun hizmetinde olan bu kurumlar her zaman ve her koşulda gerektiğinde seslerini duyurmak zorundadırlar. Emekli büyükelçilerin yaptıkları gibi, emekli amirallerin yaptıkları gibi.
Fransız generalleri ve Fransız subayları Makron’a gönderdikleri mektupla ve yayımladıkları bildiriyle “Aksi takdirde topluma yayılan huzursuzluk bir patlamayla sonuçlanacak ve görevdeki silah arkadaşlarımızı uygarlık değerlerimizi savunmak, yurttaşlarımızı korumak için müdahale etmek zorunda bırakacak. Konu yeniden seçilmeniz, yeni makamlara atanmanız değil, konu ülkemizin aydınlık geleceğidir” diyorlar. Kimse onları darbeci olmakla suçlamıyor.
Türk ordusunun geçmişi kahramanlıklarla, şerefle doludur. Kimse Cumhuriyetin ordusunu kişisel amaçları uğruna ve kör inançlara teslim olmuş gibi kullanamaz. Diyanet İşleri Başkanı geçmişte yaptığını bu Şeker Bayramı’nda da yaptı. Elinde kılıçla Ayasofya’da minbere çıktı. Bu kılıç kime karşı, bu kılıçla kimler sindirilmek isteniyor? Böyle bir amaç taşınıyorsa boşunadır. O kılıçtan ve Osmanlı hayranı Diyanet İşleri Başkanı’ndan kimse korkmaz. Geçmişte fethedilen Hırıstiyan ülkesinde bir kiliseden camiye çevrilmiş bir yerde uygulanan ve Hıristiyan yerli halka gözdağı vermek için kullanılan bu gelenek yüzyıllar öncesinde kalmıştır. Ayasofya’da hiç utanıp sıkılmadan ülkemizin kurucusu Atatürk’e hakaret ediliyor. Erdoğan dinliyor.
DİP DALGASI YÜKSELİYOR
Yargının etki altına alındığı, üniversitelerin sindirildiği, ordunun susturulduğu tek adam rejiminde ülke halkı tehdit altındadır. Dürüstlük yok oldu. Hırsızlık, rüşvet, devleti açık gizli soymak kural oldu. Bağımsız yargının, güçlü ve etkin bir ordunun, bilimi yol gösterici yapmış üniversitelerin olduğu bir ülkede bunlar olamaz.
Ülkede
tarikatlar, mafya kol gezecek, rüşvet ve soygunlar ayyuka çıkacak ama ulusun
güvencesi olan kurumlar, aydınlar susacak. Tepki gösterenler terörist, darbeci sayılacaklar. Bu olamaz. Ne
yapılırsa yapılsın, vatanseverlerin sesleri kısılamaz. Dip dalgası
önlenemeyecektir.
EROL ERTUĞRUL
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Bahçeli ile görüşmesini anlattı
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- Ölüm nedeni belli oldu
- İşte Enes Güran'ın kolundaki ısırık izinin fotoğrafı
- 'Bundan 25 gün önce de...'
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- AKP'li başkandan 'torpil' savunması
- Biberonla tiner içirilen bebek öldü
- AKP ve CHP döneminin harcama raporu!