Olaylar Ve Görüşler

Sendikaların itibar kaybı - DR. ENGİN ÜNSAL

06 Ağustos 2024 Salı

1945 yılında Birleşmiş Milletler örgütü kuruldu ve kurucularan biri de Türkiye idi. Örgütün bildirgesi çalışma yaşamının güçlendirilmesi, sendika özgürlüğünün varlığı konusunda hükümler içerdiğinden kurucu üye Türkiye bu konuda adımlar atmak zorundaydı. 3008 sayılı İş Yasası zaten vardı ama sendika ve toplusözleşme konusunu kapsayan bir düzenleme yoktu. Bu nedenle hükümet 1947 yılında 5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Yasası’nı çıkarmak zorunda kaldı. Bu yasa somut haklar içeren değil, bir yasak savma yasası idi.

TOPLUSÖZLEŞME VE GREV

İşçi sınıfı gerçek kimliğine ve temel haklarına 1961 Anayasası, buna dayanarak çıkarılan 274 ve 275 sayılı yasalarla kavuştu ve 1970 yılına kadar sendikcılığımız altın yıllarını yaşadı. Sendikaların üye sayısı artmaya, toplusözleşmeler ve grevler yapılmaya, işçiler iş mahkemelerinde haklarını aramaya ve almaya başladılar. Sendikalar, İstanbul Üniversitesi İktsat Fakültesi’ne bağlı, o zamanki adı ile “İçtimaiyat Enstitüsü”nün değerli hocaları Orhan Tuna, Metin Kutal, Nusret Ekin, Toker Dereli’nin katkıları ile yurdun her yöresinde eğitim çalışmaları başlatıp işçiye sınıf bilinci vermeye çalıştılar.

Bu olumlu gelişmeler 1970 yılında yapılan 12 Eylül faşist darbesi ile sona erdi ve çıkarılan 2821 ve 2822 sayılı yasalarla sendikal özgürlükler ciddi boyutlarda kısıtlandı. Sendikalar bu yasalara karşı direnemedi, değiştirilmesini isteyemedi ve bugüne kadar ödün vermek zorunda kaldı.

BİAT SENDİKACILIĞI DÖNEMİ

Günümüz sendikacılığı “özgür” değildir. Hükümete karşı bir direnç gösterememekte ve eleştirmekten ısrarla kaçınmaktadırlar. İşverenlerin işçi sendikalarına ve üyelerine karşı acımasız tutumu, işten çıkarmaların yaygınlığı karşısında suskudurlar. Grevler ertelenirken susan sendikalar çareyi hükümetin karşısında değil, yanında durmakta buldular ve hükümete biat ederek varlıklarını sürdürme yoluna gittiler. Sendikacılığımızdaki bu gelişme sendikalarımızın büyük ölçüde itibar kaybına neden olmuştur.

Bir zamanlar ülkenin gündemini belirleyecek kadar güçlü olan sendikaların çoğunluğu hükümetin gölgesine sığınmış durumdadır. Oysa yapılacak o kadar çok şey var ki. 6356 sayılı Sendikalar Yasası ve 4857 sayılı İş Yasası’nda işçi ve sendika aleyhine birçok hüküm varken hiçbir konfederasyon bir çalıştay düzenleyip değişitirilmesi gereken hükümleri belirleyip bunların değişitilmesini hükümete bir uyarı veremiyor. CHP’nin de bu konuda işçiye yeteri kadar destek olamaması, olası bir iktidarı döneminde işçiler ve sendikalar için neler yapacağını belirleyememiş olması işçiler için ayrı bir umutsuzluk kaynağıdır.

Sendikalar demokrasinin varlığı için çok önemli kuruluşlardır. Bu ülkenin yeniden hukukun üstünlüğüne kavuşmasına katkıda bulunabilmek için mutlaka itibar kazanmaları gerekir. Bunu da çalışma yasalarında iş güvencesi, sendika özgürlüğü konularında işçi yararına değişimler sağlayarak kazanabilirler ve kazanmak zorundadırlar.

DR. ENGİN ÜNSAL

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları